Aralık 29, 2023

DÜNYAYA YÖN VEREN KURULUŞLAR

 Dünyaya yön veren birçok kuruluş bulunmaktadır. Bunlar arasında Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Avrupa Birliği (AB), NATO gibi uluslararası kuruluşlar ve büyük şirketler, medya kuruluşları da bulunmaktadır. Bu kuruluşlar, politika, ekonomi, ticaret, güvenlik ve kültürel konularda dünya çapında etkili olabilirler.

Tabii, dünyaya yön veren bazı kuruluşlar ve bunların etkileri hakkında daha fazla bilgi verelim:



1. **Birleşmiş Milletler (BM)**: Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, insan haklarını korumak, uluslararası işbirliğini teşvik etmek gibi amaçları olan büyük bir uluslararası kuruluş.


2. **Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF)**: Küresel ekonomik istikrarı sağlama ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasını destekleme amacıyla kurulmuş uluslararası finans kuruluşları.


3. **Dünya Ticaret Örgütü (WTO)**: Uluslararası ticaretin düzenlenmesi ve ticaret politikalarının belirlenmesi amacıyla kurulmuş, dünya ticaretinde standartların oluşturulmasına yardımcı olan bir kuruluş.


4. **Avrupa Birliği (AB)**: Avrupa'da ekonomik ve politik işbirliğini teşvik eden, üye ülkeler arasında serbest dolaşımı, ticareti ve birlikte politika oluşturmayı sağlayan önemli bir kuruluş.


5. **NATO**: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, üye ülkeler arasında askeri ve savunma alanında işbirliği sağlayan bir ittifaktır.


6. **Büyük Şirketler**: Google, Amazon, Apple, Microsoft gibi teknoloji devleri; ExxonMobil, Saudi Aramco gibi enerji şirketleri; Walmart, Alibaba gibi perakende devleri gibi büyük şirketler dünya ekonomisinde büyük etkiye sahiptir.


7. **Medya Kuruluşları**: CNN, BBC, Al Jazeera gibi uluslararası haber ajansları ve medya kuruluşları, dünya genelinde bilgi akışını yönlendirme ve önemli olayları rapor etme konusunda etkilidirler.


Bu kuruluşlar, politika, ekonomi, kültür ve toplum üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak etki sahibi olurlar ve dünya çapında önemli kararlar alabilirler.

Aralık 24, 2023

GAZZE'DE TETİĞİ ÇEKEN EL İLE ASKERLERİMİZİ ŞEHİT EDEN EL AYNIDIR

 PKK’lı teröristlerin dün Suriye’de kurtarılmış bölgelerin bazılarına sızma girişiminde bulunduğunu ve teröristlerin etkisiz hale getirildiğini söyledi.


Aynı anlarda PKK’lı teröristler Irak kuzeyinde de sızma denedi. Çıkan çatışmalarda askerlerimiz şehit oldu.

Hem Suriye’de hem Irak kuzeyinde yaşanan bu terörist sızma girişimlerini Gazze’de yaşananlardan bağımsız değerlendiremeyiz.

PKK’lı teröristler Gazze işgaline destek için İsrail ordusuna katılırken; ABD’den aldıkları silahlarla Mehmetçik’e kurşun sıkarken olayları birbirinden ayrı göremeyiz.

İsrail & ABD bölgedeki taşeronu PKK/PYD’yi hareketlendirerek, işgalci İsrail’e karşı sesini yükselten Türkiye’yi bastırmak, kendi içerisine hapsetmek istiyor.

Gazze'de tetiği çeken el ile Şehidlerimize tetik çektirenler aynıdır. merkez bellidir, kullandıkları aletler bellidir..

İsrail / ABD bölgedeki taşeronu PKK/PYD’yi hareketlendirerek, işgalci İsrail’e karşı sesini yükselten Türkiye’yi bastırmak, kendi içerisine hapsetmek istiyor..

Aralık 22, 2023

YÜREĞİMİZDEKİ KANAYAN YARA SARIKAMIŞ

 Sarıkamış Harekatı, I. Dünya Savaşı sırasında 1914-1915 kışında gerçekleşmiş önemli bir askeri operasyondur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Rus İmparatorluğu'na karşı düzenlediği bir taarruzdur. Harekat, Osmanlı'nın Kafkas cephesindeki askeri durumunu düzeltmek ve Rus kuvvetlerini zayıflatmak amacıyla planlanmıştı.



Ancak harekat, donanma ve lojistik eksiklikler, kötü planlama ve aşırı soğuk hava koşulları gibi bir dizi sorunla karşılaştı. Ordu, ağır kayıplar verdi ve planlanan hedeflere ulaşamadı. Aşırı soğuk ve donanımsızlık nedeniyle birçok asker donarak ya da açlıktan öldü. Sarıkamış Harekatı, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir yenilgi ve kayıp olarak tarihe geçti.

   Sarıkamış Harekatı, 22 Aralık 1914'te başladı ve Aralık ayının sonlarına doğru devam etti. Osmanlı 3. Ordusu'nun komutanı Enver Paşa, Kafkas cephesindeki Rus kuvvetlerini zayıflatmayı ve ardından Erzurum'u geri almayı hedefliyordu. Ancak harekat, bir dizi stratejik hata ve olumsuz hava koşullarıyla birlikte planlanandan çok daha kötü bir şekilde sonuçlandı.


Harekat, ciddi lojistik eksiklikler ve kötü planlama nedeniyle büyük bir faciaya dönüştü. Askerler, donanım eksikliği, yetersiz giysi ve donanım ile aşırı soğuk hava koşullarına maruz kaldılar. Birçok asker, donarak, açlıktan ya da donan ekipmanların yarattığı zor koşullar altında yaşamını yitirdi.


Ordunun büyük bir kısmı tamamen imha oldu ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bu harekat, Osmanlı İmparatorluğu için stratejik bir hata ve ağır bir yenilgi olarak kabul edildi. Binlerce asker, harekat sırasında ya da sonrasında yaşamını yitirdi. Sarıkamış Harekatı, Osmanlı tarihinde derin bir üzüntü ve büyük bir trajedi olarak anılmaktadır.

Aralık 18, 2023

OSMANLIDA YAHUDİLER

 Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca çeşitli dini ve etnik gruplara hoşgörüyle yaklaşan çok kültürlü bir imparatorluktu. Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudiler, genellikle "zimmi" statüsünde yer aldılar. Bu, imparatorluğun dini azınlıklarına tanınan koruma ve belirli haklara sahip olma durumunu ifade ederdi.



Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudiler, çeşitli ticari faaliyetlerde bulundular. Özellikle Osmanlı ekonomisi için önemli olan ticarette aktif rol aldılar. Bazı Yahudi toplulukları, farklı şehirlerde (İstanbul, Selanik, İzmir gibi) yaşayıp, kendi dini ve kültürel geleneklerini sürdürdüler.


Osmanlı yönetimi genellikle dini azınlıklara karşı hoşgörülüydü. Ancak bazı dönemlerde (örneğin, belirli siyasi olayların etkisiyle) Yahudilere yönelik ayrımcılık veya kısıtlamalar da yaşanmış olabilir. Bununla birlikte, genel olarak Osmanlı İmparatorluğu, farklı dini ve etnik grupları barış içinde yaşamaları için çeşitli özgürlükler ve haklar tanıyan bir yapısıyla bilinir.



Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte, modern Türkiye'nin kurulmasıyla birlikte Yahudi toplulukları da bu yeni ulus-devlette yaşamaya devam ettiler. Günümüzde Türkiye'de Yahudi topluluğu, kültürel ve dini açıdan zengin bir geçmişe sahiptir ve azınlık olarak varlığını sürdürmektedir.

   Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudilerin durumuyla ilgili olarak daha fazla bilgi verelim:


1. **Yahudi Toplulukları:** Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudi toplulukları genellikle farklı bölgelerde bulunuyorlardı. Özellikle İstanbul, Selanik, İzmir gibi büyük şehirlerde yoğun Yahudi nüfusu vardı. Bu topluluklar, kendi içlerinde farklı kültürel ve dini pratikleri sürdürüyorlardı.


2. **Ekonomik Faaliyetler:** Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudiler, genellikle ticarette etkin bir rol oynuyorlardı. Ticaretteki beceri ve uzmanlıkları, onları Osmanlı ekonomisinin önemli bir parçası haline getiriyordu. Özellikle tekstil, mücevherat, bankacılık gibi alanlarda faaliyet gösteriyorlardı.



3. **Zimmi Statüsü:** Osmanlı İmparatorluğu'nda Yahudiler, "zimmi" olarak adlandırılan bir statüdeydi. Bu statü, dini azınlıkların İslam devletindeki haklarını ve korunma garantilerini içeriyordu. Ancak bu statü, bazı dönemlerde değişebilirdi ve farklı liderlik dönemlerinde farklı uygulamalar görülebilirdi.


4. **Kültürel Katkılar:** Yahudi toplulukları, Osmanlı İmparatorluğu'na kültürel açıdan da katkı sağlamışlardır. Edebiyat, müzik ve zanaat gibi alanlarda Yahudi toplulukları önemli eserler üretmiş ve bu kültürel zenginliği Osmanlı toplumuna aktarmışlardır.


5. **Din ve Eğitim:** Yahudi toplulukları, dini eğitim ve ibadetlerini sürdürmek için sinagoglar inşa etmişlerdir. Ayrıca, çocuklarını geleneksel dini eğitim alması için okullar açmışlardır.


Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte Yahudi toplulukları da bu yeni devlette yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Türkiye'deki Yahudi nüfusu günümüzde azalsa da hala kültürel miraslarını ve tarihlerini sürdürmektedirler.

Aralık 17, 2023

SATILIK TOPRAK!!!!

 SATILIK TOPRAK!!!! 

Herkes zannediyorki savaş falan çıkacak vatan için silahımızı, kılıcımızı alıp cepheden cepheye koşup vatanımızı, toprağımızı kurtaracağız eskisi gibi...



Hayır öyle olmayacak artık..!

Sizler çocuğum rezil olmasın şehirde büyüsün, şehirden ev, araba alayım, köyden büyük şehirlere kaçayım derken, kim olduğunu dahi bilmediğinız insanlar gelecek dedenizin babanızın size miras bıraktığı tarlaları, evleri, köyleri tek tek satın alacak, söz sahibi olacaklar. 


Siz kurak 5 para etmez dediğiniz toprağınızı 3 kuruş fazlaya sattım kar yaptım diye kasılacaksınız.


1 tane boş arazi bırakmadan işleyecekler, üretecekler, senin benim yapamadığımı yapacaklar. Bizim değerini bilmediğimiz yarım dönüm toprak dahi onların en büyük hayali.


Biliyorlarki Türkiye topraklarına adamı ters diksen düz biter.


Vatanın, topraklarımızın en büyük bekçisi, koruyucusu topraktan üreten köylülerdir.


Tarım arazileri yabancıların eline geçerse,Türk köylüsü biterse Atalarımızın bize kanıyla, canıyla, aç susuz kalarak aldığı bu toprakları

hiç savaşmadan kağıt parçası uğruna satarsak, o zaman savaşı kaybetmiş olacağız.


Yatırım yapmak istiyorsanız gidin tarla alın.

49 yıllığına dağlardan arazi mi kiralanıyor;

bunu onlara bırakmayın, siz kiralayın.

Topraktan kalkanla evi, arabayı her zaman alırsınız.


Miras başında kavga edip satılığa çıkarmayın. Paraya ihtiyacınız varsa toprağı işleyen kardeşinize satın.


Miras başında kavga edip bölüşülemeyen, mahkemelik olan tarla satışlarına gidin bakın; adliye önünde farklı bölgelerden haber alıp koşup gelen nereye çalıştığı, kime hizmet ettiği belli olmayan, yüzünü ilk ve son defa göreceğiniz insanlarla dolu.


Savaş çıkacak diye beklemeyin. Savaşın ortasındayız.


Toprak için kan veren atalarımızın, para için toprak satan torunları olduk...


Toprağınızı satmayın.....

Aralık 05, 2023

DÜNYANIN İLK YERLEŞİM YERİ GÖBEKLİTEPE

 Dünyanın bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri, günümüzdeki Şanlıurfa, Türkiye yakınlarında bulunan Göbekli Tepe'dir. Göbekli Tepe, tahmini olarak M.Ö. 9600 ile 8000 yılları arasında inşa edilmiş olan devasa taş yapılardan oluşan bir arkeolojik alan olarak bilinir. Bu, bilinen en eski bilinen tapınak komplekslerinden biri olarak kabul edilir.



Göbekli Tepe, yaklaşık 12.000 yıl önce, Neolitik Çağ'da inşa edilmiş olan bir arkeolojik alan olarak öne çıkar. Bugünkü Şanlıurfa'nın yaklaşık 15 kilometre kuzeydoğusunda bulunur.


Göbekli Tepe, dikili taşlar ve dairesel yapılar içeren bir tapınak kompleksi olarak kabul edilir. Bu yapılar, insanların avcı-toplayıcı toplumdan yerleşik tarım toplumuna geçiş döneminde bile karmaşık yapıların inşa edilebileceğini gösterir.



Bu antik alanın keşfi, insanlık tarihine ilişkin bilgilerimizi gözden geçirmemize yardımcı oldu çünkü o dönemde bu kadar büyük ve karmaşık yapıların varlığına dair önceki anlayışlarımızı değiştirdi. Göbekli Tepe, insanlık tarihindeki yerleşik yaşamın ve inşaatın ne kadar erken başlayabileceğini göstermesi açısından önemlidir.

Göbekli Tepe, yaklaşık olarak 9600 ile 8000 yıl önce inşa edilmiş olup, 20'den fazla büyük taş halkası içeren bir arkeolojik alandır. Bu taş halkaları, dikili taşlarla çevrili dairesel yapılar şeklindedir. Bu taşlar, insan veya hayvan figürleri, geometrik desenler ve kabartmalarla süslüdür.



Göbekli Tepe'nin inşa ediliş amacı hala tam olarak bilinmemekle birlikte, bu alanın dini veya törensel amaçlar için kullanıldığı düşünülmektedir. Burada yapılan kazılarda, av hayvanlarının figürleri ve insanlar arasında olası bir ilişkiyi temsil eden semboller bulunmuştur. Bazı araştırmacılar, bu alanın toplumun birlikte çalışmasını ve belirli dini ritüellerin gerçekleştirilmesini sağladığına inanmaktadır.


Göbekli Tepe'nin keşfi, insanlık tarihindeki yerleşik hayata geçiş ve kültürel gelişim konusundaki anlayışımızı önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu antik alan, Neolitik Çağ'ın başlangıcına dair bilgilerimizi genişletmiş ve insanlığın erken dönemlerine ışık tutmuştur.

Aralık 03, 2023

DEMİR KUBBE NEDİR

 İsrail'in "Demir Kubbe" adı verilen savunma sistemi, kısa menzilli roket ve füzelerin hedefleri vurmasını engellemek için tasarlanmış bir hava savunma sistemidir. Bu sistem, radarlar ve hedef tespit sensörleriyle donatılmıştır. Algılanan tehditleri izler ve ardından bu hedefleri yok etmek için füze savunma sistemleriyle karşılık verir. Sistem, gelen füzeleri havada imha etmek için füzeleri ateşler. Ancak, sistemin nasıl çalıştığına dair ayrıntılı teknik bilgi ve işleyiş detayları tam olarak kamuoyuna açıklanmamış olabilir.


Elbette! İsrail'in "Demir Kubbe" savunma sistemi, kısa menzilli balistik füzeler, roketler ve havan mermilerine karşı koruma sağlamak için geliştirilmiş bir sistemdir. Genellikle Hamas tarafından atılan roket saldırılarına karşı kullanılmaktadır.


Bu sistem, radarlar, sensörler ve hedef tespit sistemleri aracılığıyla tehditleri algılar. Algılanan tehditlerin boyutunu, hızını ve tahmini düşme noktalarını belirleyerek bu bilgileri merkezi kontrol sistemine iletir. Ardından, merkezi kontrol sistemi, tehditlerin yok edilmesi için kararlar alır.


Hava savunma füzeleri, tehdit olarak algılanan füzeleri izleyerek ve onlara doğru yönlendirilerek havada etkisiz hale getirmeye çalışır. Füzeler, tehditleri yok etmek için hedeflere doğru yönlendirilir ve etkisiz hale getirilir. Ancak, bu sistemlerin teknik detayları ve tam çalışma prensipleri genellikle gizli tutulur ve tam olarak kamuoyuna açıklanmaz. Bu nedenle, sistemin tam işleyişi hakkında çok ayrıntılı bilgiye sahip olmak zor olabilir.

İsrail'in Demir Kubbe savunma sisteminin çalışma menzili hakkında kesin bir bilgi kamuya açıklanmamıştır. Genellikle, bu tür askeri sistemlerin belirli bir menzile sahip olduğu bilinir, ancak tam olarak ne kadar mesafeden tehditleri algıladığı ve etkisiz hale getirebildiği konusunda net bir açıklama bulunmamaktadır. Bu konuda kesin bilgiyi sağlamak için resmi açıklamaların veya güvenilir kaynaklardan güncel verilerin takip edilmesi gerekir.

Şeytan Sofrası 📍 Cunda Ayvalık Balıkesir


 

OSMANLIDAKİ FİLİSTİN


 Osmanlı İmparatorluğu döneminde Filistin, genellikle "Suriye Vilayeti" içinde yer alıyordu. Osmanlılar, 16. yüzyılın başlarından itibaren Filistin topraklarını kontrol altına aldılar ve uzun bir süre bu bölge üzerinde hakimiyet kurdular.


Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilayeti olarak Suriye Vilayeti'ne bağlıydı ve genellikle Gazze, Kudüs, Akka (Acre), Nablus, Beytüllahim ve diğer şehirleri içeriyordu. Osmanlı döneminde Filistin, kentsel merkezlerin yanı sıra tarıma dayalı bir ekonomiye sahip birçok köy ve kasabadan oluşuyordu.


Kudüs, Osmanlı döneminde dini önemi nedeniyle öne çıkan bir şehirdi. Osmanlılar, Kudüs'ün kutsal mekanlarını koruma ve yönetme konusunda özen gösterdiler. Ayrıca, Osmanlı döneminde Filistin'de farklı dini ve etnik gruplar barış içinde yaşamıştı; Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler bu bölgede bir arada yaşamış ve çeşitli dini ibadetlerini yerine getirmişlerdi.


Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, Filistin'de Siyonist hareketin yükselmesi ve Avrupa'dan gelen Yahudi göçleri, bölgede toplumsal ve politik dinamiklerde değişime yol açtı. Bu süreçte, Osmanlı yönetimi altındaki Filistin, toprak sahipliği ve kimlik konusunda çeşitli tartışmaların yaşandığı bir yer haline geldi. Bu gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Britanya Mandası'nın bölgeyi kontrol etmesiyle sonuçlanan süreci tetikledi.

Filistin'in Osmanlı İmparatorluğu'ndaki son döneminde, 1917 Balfour Deklarasyonu'na kadar olan süreçte, Filistin toprakları Osmanlı kontrolü altındaydı. Son Osmanlı döneminde Filistin'i savunan önemli figürler arasında, İmparatorluğun yöneticileri, bölge liderleri, ve yerel halk bulunmaktaydı. Özellikle, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Filistin'de etkili olan kişiler arasında Şerif Hüseyin ve ailesi, Osmanlı yönetimi altında yerel liderler, aşiret liderleri ve Filistin toplumu genelinde önemli figürler yer almaktaydı. Bununla birlikte, Osmanlı dönemi sona erdikten sonra, Filistin'deki politik ve toplumsal dinamikler önemli ölçüde değişti ve farklı gruplar ve liderler Filistin'in kaderi üzerinde etkili oldu.

Elbette, Filistin tarihinde Osmanlı dönemi önemli bir yer tutar. Osmanlı İmparatorluğu, 1516'da Mısır Memlük Sultanlığı'nı yenerek Filistin'i kontrol altına aldı. Bu dönem boyunca, Filistin toprakları genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun eyaletleri arasında yer aldı. Osmanlı döneminde Filistin, farklı dönemlerde farklı yönetim biçimleri ve idari yapılar gördü.


Osmanlı yönetimi altında, Filistin'deki yerel liderler, aşiretler ve topluluklar genellikle kendi iç işlerini yönetme yetkisine sahipti. Bununla birlikte, Osmanlı merkezi yönetimi de bölgede politik ve idari dengeyi korumak için çeşitli politikalar izledi.


Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında, Filistin'de Siyonist hareketin yükselişi ve Avrupa'dan gelen Yahudi göçleriyle birlikte, yerel Arap liderler ve halk, kendi topraklarının geleceği konusunda endişelerini dile getirmeye başladılar. Bu süreçte, Filistin'deki Osmanlı yönetimine karşı çeşitli tepkiler ve yerel direnişler de görüldü.


Ancak I. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu çöktü ve Filistin toprakları Britanya Mandası altına girdi. Bu süreçte, Filistin'in kaderi ve yönetimi üzerinde çeşitli uluslararası anlaşmalar ve planlar gündeme geldi; bu da Filistin'in modern tarihindeki önemli dönemeçlerden birini oluşturdu.

Daha Fazla Bilgi İçin:https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/filistin-osmanlidan-nasil-koparildi/2

Aralık 02, 2023

CUNDA ADASINDAKİ GÜNEŞ SAATİ


 

FERRARİYE SELLEKTÖR YAPAN HACI MURAT

 Denizli'de yaşayan Bilal Durukan abi, yıllar sonra biriktirdiğiyle elden düşme Murat 124 alır. Arabasıyla memleketine Aydın'a giderken araba arızalanır. Yolun kenarına çeker, motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanaşır:



— Hayrola hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim ilk tamirciye kadar.

Bilal bu teklife çok sevinir. Ara halatı ile Murat'ı Ferrari' nin arkasına bağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır:


— Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yap beni uyar!


Bilal

— Tamam!


Yola koyulurlar. Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60.80.100 derken, Murat124 arkadan selektör yapar.

Ferrari durumu anımsar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari yeniden gaza basar, 60, 80,100... Selektör yeniden anımsatır.


Ferrari yavaşlar. Yolda bu şekilde ilerlerken bir Lamborghini


Ferrari' ye yaklaşır:

— Kapışalım mı?


Ferrari yanıtlar:


— Nesine?


— 340 km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur.


Ferrari hemen onaylar ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220...

O arada trafiği denetleyen helikopterdeki görevli polis, genel merkeze bilgi vermektedir:


- Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında! 3 araç yarış yapıyor.

Ferrari ile Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar, arkadan da Murat 124 onları geçmek için 10 dakikadır sellektör yapıp yol istiyor!... 😁🙃😃😆😁

Sayfayı takip ederek farklı hikayeler okuyabilirsiniz

TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK ÖNEMİ

Türkiye'nin jeopolitik önemi, coğrafi konumuyla ön plana çıkar. Ülke, Asya ile Avrupa'yı birleştiren stratejik bir noktada bulunur. Boğazlar, Doğu ile Batı arasındaki deniz ticaretinin kesişim noktasıdır. Ayrıca Orta Doğu, Avrupa ve Asya arasında enerji nakliyatının önemli bir geçiş yoludur. Bu nedenle, Türkiye, stratejik bir geçiş noktası olmasıyla birlikte bölgesel istikrar, ticaret ve enerji nakliyatı açısından kritik bir rol oynar.


 Türkiye'nin jeopolitik önemi birkaç ana faktöre dayanır:

1. Coğrafi Konum: Türkiye, Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren önemli bir geçiş noktasında yer alır. Bu stratejik konum, ülkeyi ticaret yolları ve enerji hatları için kritik bir geçiş noktası haline getirir.

2. Boğazlar: İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlar. Bu boğazlar, deniz ticareti ve gemi trafiği açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye'nin bu boğazlar üzerinde kontrolü, deniz ticaretinin ve stratejik gücünün bir göstergesidir.

3. Bölgesel Stabilite: Türkiye, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Akdeniz gibi bölgelerle komşudur. Bu da ülkeyi bölgesel istikrarın sağlanması ve çeşitli siyasi, ekonomik ilişkilerin yönetilmesi açısından önemli bir aktör haline getirir.

4. Enerji Nakliyatı: Türkiye, enerji kaynaklarının üretildiği bölgeler ile tüketildiği Avrupa pazarları arasında stratejik bir geçiş noktasıdır. Bu durum ülkeyi, enerji hatlarının ve boru hatlarının geçtiği önemli bir yer haline getirir.

5. NATO Üyeliği ve Stratejik Ortaklıklar: Türkiye, NATO üyesi olarak stratejik bir konumda bulunur ve bölgedeki güvenlik dinamiklerinde önemli bir rol oynar. Ayrıca, Türkiye'nin farklı ülkelerle olan stratejik işbirlikleri ve ortaklıkları da jeopolitik önemini artırır.

Bu faktörler, Türkiye'nin jeopolitik açıdan önemini belirleyen temel unsurlardır ve ülkenin uluslararası ilişkilerdeki etkisini büyük ölçüde belirler.

Aralık 01, 2023

GEREDE İMAM HATİP LİSESİ YIKILIYOR


 1967 de yapılan, mezunu olmaktan gurur duyduğumuz,  ülkemizin dört bir yanına her kademede eleman gönderen ve bir çok anımızın olduğu Gerede İmam Hatip Lisesi yenisi yapılmak üzere yıkılmaya başlandı. Fotoğraf be Video için Chat Çevik kardeşime teşekkür ediyorum.

OSMANLININ YIKILIŞININ DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması dünya tarihinde çeşitli etkiler yarattı:



1. **Çok Kültürlülük ve Çok Dilli Yapı:** Osmanlı İmparatorluğu, farklı dinlerden ve kültürlerden insanların bir arada yaşadığı geniş bir imparatorluktu. Bu çeşitlilik, farklı dillerin, kültürlerin, sanatın ve geleneklerin bir araya gelmesine olanak tanıyarak zengin bir mozaik oluşturmuştu. Osmanlı'nın çöküşü, bu çok kültürlü ve çok dilli yapıyı kaybetmeye ve bazı bölgelerdeki kültürel mirasın yok olmasına neden oldu.


2. **Coğrafi Değişimler:** Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte, Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Avrupa'da coğrafi sınırlar yeniden şekillendi. Bu durum, bölgedeki siyasi dengeleri ve güç ilişkilerini etkiledi.


3. **İslam Dünyası Üzerindeki Etki:** Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasında önemli bir konuma sahipti ve İslam'ın birçok yönünü etkilemişti. İmparatorluğun yıkılmasıyla birlikte, İslam dünyasında liderlik boşluğu oluştu ve farklı bölgelerde farklı siyasi ve dini gruplar ortaya çıktı.


4. **Kültürel ve Sanatsal Kayıplar:** Osmanlı İmparatorluğu, zengin bir kültürel ve sanatsal mirasa sahipti. Mimari, edebiyat, müzik ve el sanatları gibi birçok alanda önemli eserler üretmişti. İmparatorluğun yıkılmasıyla birlikte, bu mirasın bazıları yok oldu veya bozuldu.


5. **Jeopolitik Dengeler:** Osmanlı'nın yıkılması, bölgedeki jeopolitik dengeyi etkiledi ve birçok uluslararası gücü yeni alanlara yöneltti. Bu durum, bölgedeki güç dengelerinde değişikliklere neden oldu.


Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, tarih boyunca geniş bir etki yaratmış ve birçok açıdan dünya üzerinde değişikliklere yol açmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının toplumsal etkileri çok çeşitli olmuştur:


1. **Millet Sistemi ve Etnik Kimlikler:** Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle, farklı etnik gruplar arasındaki ilişkiler ve yönetim yapısı değişti. Millet sistemi, farklı dini ve etnik grupların kendi iç işlerini düzenleme özgürlüğüne dayanıyordu. Bu sistem, çöküş sonrasında bazı bölgelerde etnik kimliklerin ve toplulukların ayrılmasına veya ayrışmasına yol açtı.


2. **Göçler ve Nüfus Değişiklikleri:** İmparatorluğun parçalanmasıyla birlikte, büyük göç dalgaları yaşandı. Özellikle Balkanlar ve Orta Doğu'da insanlar yeni sınırların oluşması ve siyasi değişiklikler nedeniyle yerinden edildi veya göç etmek zorunda kaldı. Bu göçler, demografik yapıda önemli değişikliklere sebep oldu.


3. **Yeni Ulusal Kimliklerin Oluşumu:** Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte, bazı bölgelerde yeni ulusal kimliklerin oluşumu hızlandı. Birçok etnik grup, bağımsızlık veya kendi ulusal devletlerini oluşturma sürecine girdi. Bu durum, yeni ulusal devletlerin kurulmasına ve bölgelerin siyasi haritasının yeniden şekillenmesine yol açtı.


4. **Toplumsal Hareketler ve Değişimler:** İmparatorluğun yıkılmasıyla beraber, toplumda siyasi, kültürel ve ekonomik değişimler hızlandı. Yeni siyasi yapılar, toplumsal sınıfların ve grupların rol ve statülerinde değişikliklere yol açtı.


5. **Miras ve Kültürel Değişim:** Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin kültürel mirası, çeşitli etkileşimler ve etnik grupların bir araya gelmesiyle oluşmuştu. İmparatorluğun yıkılması, bu mirasın bazı kısımlarının kaybolmasına veya değişmesine neden oldu.


Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, geniş kapsamlı toplumsal değişimlere yol açmış ve bölgedeki sosyal yapılarda derin etkiler bırakmıştır. Bu değişiklikler, bölgenin siyasi, sosyal ve kültürel dinamiklerini büyük ölçüde etkilemiştir.

Kasım 30, 2023

GÜNÜMÜZDE İLAHİ KİTAPLAR

 İlahi kitaplar, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerde kutsal kabul edilen metinlerdir. Bunlar genellikle:



- İslam: Kuran

- Hristiyanlık: İncil

- Yahudilik: Tevrat


Bu kitaplar, söz konusu dinlerin inananları tarafından kutsal ve ilahi bir kaynak olarak kabul edilir.

İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik, dünya çapında çok sayıda takipçisi bulunan üç büyük semavi din olarak kabul edilir. Bunlar:


- İslam: Müslümanlar, tek bir Allah'a inanır ve Kuran'ı Allah'ın son vahiy kaynağı olarak kabul ederler. İslam, Hz. Muhammed'in öğretilerine dayanan bir dindir.

  

- Hristiyanlık: Hristiyanlar, İsa Mesih'in öğretilerine dayanır ve İncil'de bu öğretiler yer alır. Tanrı'nın üçlü birliği olarak bilinen Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'a inanırlar.


- Yahudilik: Yahudiler, Tevrat'ı kutsal kitapları olarak kabul ederler ve tek bir Tanrı'ya inanırlar. Yahudilik, peygamberlerin öğretilerine dayanan ve topluluk yaşamına önem veren bir dindir.


Her biri farklı tarihsel süreçlerde ortaya çıkmış ve farklı öğretilere, geleneklere ve ibadet şekillerine sahiptir. Ancak hepsi, ahlaki prensiplere, toplumsal düzen ve adalet ilkelerine önem verirler.

Tabii, elbette! İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi semavi dinler, dünya tarihinde önemli bir rol oynamıştır ve hala milyonlarca insanın yaşam tarzını etkiler.


- **İslam**: İslam, Mekke'de yaşayan ve İslam'ın peygamberi olarak kabul edilen Hz. Muhammed'in Allah'ın vahiyleriyle donatıldığına inanılır. Kur'an, Allah'ın bu vahiylerini toplar. İslam'ın beş temel ibadeti vardır: Şehadet (Allah'ın tek olduğuna ve Hz. Muhammed'in peygamberi olduğuna dair tanıklık), namaz (beş vakit ibadet), oruç (Ramazan ayında tutulan), zekat (fakirlere yardım) ve hacc (Mekke'ye yapılan hac ziyareti).


- **Hristiyanlık**: Hristiyanlık, İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri, çarmıha gerilişi ve dirilişine dayanır. İncil, İsa'nın yaşamını, öğretilerini ve ölümünün ardından dirilişini anlatır. Hristiyanlıkta, sevgi, affetme, iyilik yapma ve diğer insanlara hizmet etme önemlidir. Kilise, Hristiyan topluluklarının ibadet ettiği yerdir ve çeşitli mezhepler ve inanç pratikleri bulunur.


- **Yahudilik**: Yahudilik, Tevrat'ı kutsal metin olarak kabul eder ve Tanrı'ya olan inanç ön plandadır. Yahudilik, Tanrı'nın İsrailoğulları ile yaptığı antlaşmaya dayanır. Tora, Yahudiliğin temel öğretilerini içerir ve ahlaki ilkeler, ibadet uygulamaları ve toplumsal düzen Yahudi yaşamında önemli bir yer tutar.


Her biri kendine özgü ritüeller, ibadet biçimleri, ahlaki prensipler ve tarihsel gelişimleri ile insanların yaşamlarını şekillendirmiştir. Bu dinler, tarih boyunca sanat, felsefe, bilim ve kültürel gelişmelerde de önemli bir rol oynamıştır.

Elbette! Her bir dinin tarihçesi, kutsal metinleri, ibadet uygulamaları ve inanç sistemleri oldukça geniş konulardır, ancak kısa bir özet sunabilirim:


- **İslam**:

    - **Tarihçe**: İslam, 7. yüzyılda Mekke'de doğan Hz. Muhammed'in Allah tarafından vahiy aldığı inancıyla başlamıştır. Hz. Muhammed'in öğretileri ve Kur'an'ın toplanmasıyla İslam'ın temelleri atılmıştır.

    - **Kutsal Metin**: İslam'ın kutsal kitabı, Allah'ın Hz. Muhammed'e vahiylerle gönderdiği Kur'an'dır. Kur'an, Müslümanlar için Allah'ın kelamıdır ve rehberlik kaynağıdır.

    - **İbadet Uygulamaları**: Beş temel ibadet vardır: Namaz (beş vakit namaz), oruç (Ramazan ayında tutulan), zekat (fakirlere yardım), hacc (Mekke'ye yapılan hac ziyareti) ve şehadet (iman etme).

    - **İnanç Sistemi**: İslam, Allah'ın birliği (tevhid) inancını esas alır. Müslümanlar, Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kaderin Allah tarafından belirlendiğine inanırlar.


- **Hristiyanlık**:

    - **Tarihçe**: Hristiyanlık, İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri, çarmıha gerilişi ve dirilişiyle şekillenmiştir. Pavlus'un çalışmalarıyla yayılmıştır.

    - **Kutsal Metin**: Hristiyanlıkta kutsal metin, İsa'nın yaşamını, öğretilerini, çarmıha gerilişini ve dirilişini anlatan İncil'dir. İncil, dört farklı kitaptan oluşur: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna.

    - **İbadet Uygulamaları**: Hristiyanlar için kilise ibadet merkezidir. Vaftiz, dua, haç işareti, dua etme, ibadet ve kutsal ayinler (örneğin, Vaftiz ve Azizlik) önemlidir.

    - **İnanç Sistemi**: Hristiyanlar, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un üçlü birliği olan Tanrı'ya inanırlar. İsa, insanların günahları için ölüp dirilerek insanların kurtuluşunu sağlamıştır.


- **Yahudilik**:

    - **Tarihçe**: Yahudilik, Tevrat'ta belirtilen İsrailoğulları'nın tarihiyle başlar. Talmudik çağlarda şekillenmiştir.

    - **Kutsal Metin**: Yahudilikte kutsal metin, Tevrat'tır. Tevrat, Tanrı'nın İsrailoğulları ile yaptığı antlaşmayı ve toplumsal düzeni anlatır.

    - **İbadet Uygulamaları**: Sinagog ibadet merkezidir. Şabat günü ibadet etme, dua, Tora'yı okuma, dua etme ve Yahudi bayramları (Pesah, Şavuot, Sukot vb.) önemlidir.

    - **İnanç Sistemi**: Yahudiler, tek ve evrensel bir Tanrı'ya inanırlar. İnsanların Tanrı'nın emirlerine uygun yaşaması ve ahlaki prensiplere uygun davranması önemlidir.


Her birinin ayrıntılı bir tarihçesi, kutsal metinleri, ibadet uygulamaları ve inanç sistemleri vardır. Bu dinlerin farklılıkları ve benzerlikleri, inançlarını ve toplumsal uygulamalarını etkilemiştir.

TARİHTE KURULAN YAHUDİ DEVLETLERİ

 Tarih boyunca, Yahudi devletleri birkaç dönemde ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:



1. Antik İsrail Krallığı: MÖ 1000'lerden MÖ 6. yüzyıla kadar var olan, Davud ve Süleyman gibi kralların yönettiği dönemdir. İsrail Krallığı, Sami halklarının birleşmesiyle oluşmuş ve farklı krallıklar altında varlık göstermiştir.


2. Hasmonaean Krallığı: MÖ 2. yüzyılda Yahudi direniş liderlerinden olan Mattathias ve oğlu Yudas Makkabi liderliğinde Yunan selefi Antiochus Epiphanes'e karşı başlayan Makkabi İsyanı'nın ardından kurulan bir devlettir.


3. Yahudi Bağımsızlık Bildirisi ve modern İsrail Devleti: 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasıyla, modern bir Yahudi devleti yeniden ortaya çıktı. Bu, Birleşmiş Milletler'in bölgedeki Filistin Mandası'nın sona ermesini ve bir Yahudi devleti ile Arap devleti oluşturulmasını önerdiği 1947 bölünme planının ardından gerçekleşti.


Bu devletler, farklı dönemlerde ve farklı koşullarda varlık göstermişlerdir ve Yahudi tarihinde önemli bir rol oynamışlardır.

Tabii, işte belirli dönemlerdeki Yahudi devletleri hakkında daha fazla bilgi:


1. **Antik İsrail Krallığı:** MÖ 1000'lerden MÖ 6. yüzyıla kadar var olan Antik İsrail Krallığı, İbrani Kutsal Kitabı'nda da bahsedilen bir dönemdir. Bu krallık, Davud ve Süleyman gibi önemli krallar tarafından yönetildi. Kuzeyde İsrail Krallığı ve güneyde Yehuda Krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı ve farklı zamanlarda farklı başkentleri oldu.


2. **Hasmonaean Krallığı:** MÖ 2. yüzyılda Makkabi İsyanı sonucunda kurulan Hasmonaean Krallığı, Seleukos İmparatorluğu'nun egemenliğinden kurtulmayı başardı. Bu krallık, Yahudi bağımsızlığını ve dini özgürlüğü yeniden tesis etmiş ve bir süre varlık göstermiştir.


3. **Modern İsrail Devleti:** 20. yüzyılın ortalarında, 1948'de kurulan modern İsrail Devleti, Yahudi halkının ulusal bir vatan olarak geri dönüşü olarak kabul edilir. Bu devlet, Birleşmiş Milletler'in bölgedeki Filistin Mandası'nın sona ermesini ve bir Yahudi devleti ile Arap devleti oluşturulmasını önerdiği 1947 bölünme planının ardından kuruldu. Günümüzde İsrail, Yahudi halkının ana vatanı ve modern bir demokratik devlet olarak varlığını sürdürmektedir.


Her biri farklı zaman dilimlerinde ve farklı koşullarda ortaya çıkmış olan bu devletler, Yahudi tarihinde önemli bir yer tutarlar. Yahudi halkının kimliği ve kültürel mirası üzerinde derin etkileri olmuşlardır.

Kasım 29, 2023

EMİNE ERDOĞANDAN FİLİSTİN MESAJI


Biz bugün; toprağı yastık, gökyüzünü yorgan edinen Gazze’deki masumların yanındayız. Filistin’in özgürlük mücadelesinin yanındayız.



Çünkü dünyanın bir yerinde haksız bir dava uğruna masumlar acımasızca öldürüldüğü sürece hiçbirimiz, hiçbir yerde tam anlamıyla güvende olamayacağız. 


Filistin Halkı ile Uluslararası Dayanışma Günü’nde yeniden küresel vicdana sesleniyoruz; katliamla karşı karşıya kalan hamile kadınlar, yenidoğan bebekler, tüm siviller için geçici ateşkes değil, derhal kalıcı ve sürdürülebilir barış talep ediyoruz. 


Şüphesiz zalime değil, zulme düşman olan, kalbini kin ve nefretle doldurmadan merhameti ve kardeşliği tercih edenler bilsin ki; yalnız değilsiniz. 


Türkiye, her ne olursa olsun daima mazlum ve masunların yanında olacak, Gazze'ye insani yardım göndermek için çalışacaktır. Ve inanıyorum ki, sonunda da insanlık galip gelecektir. #FreePalestine

Kasım 28, 2023

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TOPLUMA ETKİLERİ

Sivil toplum kuruluşları, toplumda çeşitli etkiler yaratabilirler. Bunlar şunları içerebilir:



1. **Toplumsal Değişim ve Dönüşüm:** Sivil toplum kuruluşları, belirli bir amaç veya konu etrafında toplumu bilinçlendirerek ve harekete geçirerek toplumsal değişim ve dönüşüm sağlayabilirler. Örneğin, insan hakları, çevre koruma veya eğitim gibi konularda farkındalık oluşturabilirler.


2. **Politik Katılım ve İfade Özgürlüğü:** Bu kuruluşlar, bireylerin politik süreçlere katılımını teşvik edebilirler. Aynı zamanda ifade özgürlüğünü destekleyerek, insanların seslerini duyurabilecekleri bir platform sunabilirler.


3. **Toplumsal Hizmetler ve Yardım:** Sivil toplum kuruluşları, yardım ve hizmetleri topluma ulaştırabilirler. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik destek programları veya ihtiyaç sahiplerine yardım etmek gibi faaliyetlerde bulunabilirler.


4. **Lobi Faaliyetleri ve Kamu Politikası:** Bazı sivil toplum kuruluşları, belirli bir konuda politika yapıcılarına etki etmek ve değişiklik sağlamak amacıyla lobi faaliyetlerinde bulunabilirler.


5. **Toplumsal Dayanışma ve Birlik:** Bu kuruluşlar, toplumsal dayanışmayı artırabilirler. İnsanları bir araya getirerek ortak bir amaç etrafında birlik ve dayanışma oluşturabilirler.


Bu etkiler, sivil toplum kuruluşlarının çeşitli türlerine ve hedeflerine göre değişebilir. Ancak genel olarak, sivil toplum kuruluşları toplumsal iyiliği teşvik etmek, toplumu güçlendirmek ve belirli sorunlara çözüm bulmak için önemli bir rol oynarlar.

Elbette, sivil toplum kuruluşlarının etkileriyle ilgili daha fazla bilgi verelim:


1. **Demokratik Katılımın Artırılması:** Sivil toplum kuruluşları, demokrasinin güçlenmesine katkıda bulunabilirler. Halkın katılımını teşvik ederek, demokratik süreçlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayabilirler.


2. **Eğitim ve Bilinçlendirme:** Sivil toplum kuruluşları, bilinçlendirme faaliyetleri yoluyla insanları belirli konularda eğitebilir ve bilgilendirebilirler. Bu da toplumun o konuda daha bilinçli ve bilgili olmasını sağlar.


3. **Sosyal Adaletin ve Eşitliğin Desteklenmesi:** Çeşitli konularda çalışan sivil toplum kuruluşları, sosyal adaletin ve eşitliğin sağlanması için çaba gösterebilirler. Örneğin, cinsiyet eşitliği, ırkçılıkla mücadele, LGBT+ hakları gibi konularda çalışarak toplumsal farkındalık oluşturabilirler.


4. **Çevre Koruma ve Sürdürülebilirlik:** Birçok çevre odaklı sivil toplum kuruluşu, doğal kaynakların korunması, çevrenin temiz tutulması ve sürdürülebilirlik konusunda çalışmalar yürütürler. Bu sayede çevresel bilinçlilik artar ve çevresel sorunlara çözümler bulunabilir.


5. **Barış ve İnsan Hakları:** Sivil toplum kuruluşları, barışın korunması, çatışmaların çözülmesi ve insan haklarının savunulması gibi alanlarda faaliyet gösterebilirler. Bu tür kuruluşlar, çatışma bölgelerinde arabuluculuk yapabilir veya insan hakları ihlallerine karşı mücadele edebilirler.


Sivil toplum kuruluşlarının etkileri geniş bir yelpazede olabilir ve çalıştıkları alanlara göre değişkenlik gösterebilir. Ancak genel olarak, bu kuruluşlar toplumu güçlendirir, farkındalık oluşturur, politika değişiklikleri sağlar ve sosyal sorunlara çözüm bulma sürecine katkıda bulunurlar.

Kasım 27, 2023

İSRAİLLİ REHİNENİN KASSAMA YAZDIĞI MEKTUP

 İsrailli rehine Danielle'in kendisi ve kızı Emilia adına El-Kassam Tugayları'na yazdığı mektup:



"Geçtiğimiz haftalarda bana eşlik eden generaller için, Görünüşe göre yarın yollarımızı ayıracağız, ancak size tüm kalbimle teşekkür ediyorum.


Kızım Emilia'ya karşı gösterdiğiniz olağanüstü insanlığınız için. Onun için ebeveyn gibiydiniz, ne zaman isterse odanıza davet ediyordunuz. Hepinizin sadece arkadaş değil, gerçek, iyi kalpli sevdikleriniz olduğu duygusunu kabul ediyor.


Akıl hocası olarak onunla geçirdiğiniz uzun saatler için teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim. Ona karşı sabırlı olduğunuz ve hazırda bulunmasa bile onu tatlılarla, meyvelerle ve her şeyle şımarttığınız için teşekkür ederim.


Çocuklar savaş bölgelerinde olmamalı, ancak sizin ve yol boyunca tanıştığımız diğer nazik insanlar sayesinde kızım Gazze'de kendini bir kraliçe olarak gördü...

ve genel olarak dünyanın merkezi olma hissini kabul ediyor.


Askeriyeden liderliğe uzanan uzun yolculuğumuzda ona nezaketle, özenle ve sevgiyle davranmayan tek bir kişiyle bile karşılaşmadık.


Buradan kalıcı bir psikolojik travma ile ayrılmadığı için sonsuza kadar minnettarlığımın esiri olacağım. İçinde bulunduğunuz zor duruma ve Gazze'de yaşadığınız ağır kayıplara rağmen gösterdiğiniz nazik davranışı unutmayacağım.


Dilerim ki bu dünyada gerçekten iyi arkadaş olabileceğimizin kıymeti bilinir. Hepinize sağlık ve esenlik diliyorum. Size ve ailelerinize sağlık ve sevgi. Çok teşekkür ederim.


Danielle & Emilia

Kasım 25, 2023

HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ

 Hamas terör örgütü müdür?

Size uzun uzun Hamas'ın tarihinden bahsetmek yerine, örneklendirerek anlatayım.


Yarın Yunanistan,

Anadolu bin yıl önce bizim toprağımızdı diyerek Türkiye'yi (İngiltere/ABD desteğiyle) işgal edip İyonya Devletini ilan ediyor.

Bu işgale karşı

İçerideki bazıları(Mankurt):

'İki devletli çözüm olsun, kardeş kardeş oturalım, tadımız kaçmasın' derken,

Büyük çoğunluk(Kuva-yı Milliye):

'Hayır, burası Türk toprağıdır. İyonya devletini asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz' diyor.


Sonra zamanla bu işgal Anadolu'da Türkleri, çocuklarını ve kadınlarını öldürmeye başlıyor.

Anadolu'yu iki ayrı parçaya bölerek, ibadethaneleri, okulları ve iş yerlerini sistematik olaral yıkıyor.

Türk milletinin evlerini/arazilerini alıkoyuyor ve şehirleri 5 metrelik duvarlarla çevirerek yapılabilecek tüm ambargoları (su/ısınma/gıda dahil) uyguluyor.


Sonrasında (Kuva-yı Milliye) tüm bu zulme karşı bir hareket başlatıyor. Hhemen akabinde siyasete atılıyor ve seçime girerek %70 halk desteği ile kazanıyor.

Ancak bu seçim; hem İyonya, hemde destekçileri tarafından tanınmıyor.

Mankurt tarafının lideri de bu seçimi tanımayıp meclisi fes ederken,

İyonya ve destekçileri, Kuva-yı Milliye'yi terör örgütü ilan ediyor.

Tüm bunlara haklı olarak tepkisini gösteren Kuva-yı Milliye, kendi toprağını peşkeş çeken Mankurt taraf da dahil olmak üzere İyonya'ya karşı silahlı direnişe başlıyor.


Tabi bundan sonra İyonya Devleti katliamlarını en az 10 kat arttıyor.

Mankurt taraf bu katliama sessiz kalarak, karşı direnişe geçen Kuva-yı Milliye'ye ayrılıkçı/radikal diyerek çatışıyor.

Artık en son Anadolu topraklarının sadece %10'u Türklerin elinde kalıyor ve 'yeter artık, ya istiklal ya ölüm' diyen Kuva-yı Milliye son kurtuluş savaşını başlatıyor.


Ne destansı bir hikaye değil mi?

İşte burada Mankurt'un yerine Abbas/El Fetih'i koyun.

Kuva-yı Milliye yerine Hamas'ı koyun.

İyonya zaten İsrail, destekçileri İngiltere/ABD vs.


Şimdi, Hamas terör örgütü müdür?


Not: Aşağıdaki fotoğraf,

Erdoğan'ın yıllardır Abbas/Hamas barışı için yaptığı görüşmelerinden sadece bir tanesi.

Abbas'ın ihaneti ile bugün Gazze yerle yeksan edilirken,

Batı Şeria'da da etnik temizliğe başlandı.

Demek ki, işgal hiçbir zaman ılımlı/radikal ayrımı yapmıyor/muş.

Hasan Basri AYDENİZ



ORTADOĞU=DÜNYAYA HAKİM OLMANIN YOLU

 Dünyaya hakim olmanın yolu tam 5 bin yıldır Ortadoğu ve Akdeniz'e hakim olmaktan geçmiştir.



Bugün Gazze'ye yapılan işgal girişimi,

Dün Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de olduğu gibi,

Esasen Türkiye'ye karşı ilan edilmiş bir 'Ortadoğu+Akdeniz = Yeni Dünya' düzeni/hakimiyeti savaşının kilometre taşlarıdır.


Ortadoğu'yu yıllardır uyguladıkları darbeler, işgaller ve terör örgütleri üzerinden kafesleyen(!) İngiltere/ABD/İsrail ittifakının önünde duran tek engel, nihai olarak Türkiye'dir.


Bu nedenle,

Türk devletinin en üst perdeden (ilk olarak 2018 yılından başlayarak) her sene ve defaatle dile getirdiği;

'Bize sunulana tabi değil, belirleyici olarak yeni dünya düzeninde yerimizi alacak ve Akdeniz'de bir oldu-bittiye asla müsade etmeyeceğiz' söylemleri,

Bağımsızlığına karşı ilan edilmiş bu savaşa karşı net bir meydan okumadır.


Türk Devleti yıllardır bu planların hedefinde olduğunu çok iyi bilmekle beraber, 

Görülen-görülmeyen birçok alan ve sahada hazırlığını yapmaktadır.

Bugün Kızıldeniz'den Afrika'ya, Kafkasya'dan Balkanlar'a son 150 yıldır hiç olmadığı kadar etkin nüfuz etmiş olan Türkiye,

Çağ atlattığı (bilinen ve vakti geldiğinde bilinecek olan) askeri gücü/inkişafi ile beraber;

Hazırdır.


Bugün atılan adımlara karşı 'fazla vaktimiz kalmadı, 5 sene sonra hiç baş edemeyiz' endişesiyle alelacele harekete geçenler şunu unutmasın,

Türk Devletinin 'öngörülemeyen' bir B planı her daim mevcuttur.

Hasan Basri AYDENİZ 


EN UZUN YAŞAYAN İMPARATORLUKLAR

 En uzun süre varlık gösteren imparatorluklardan biri Roma İmparatorluğu'dur. Roma İmparatorluğu, M.Ö. 27'den MS 476'ya kadar yaklaşık 500 yıl boyunca varlığını sürdürmüştür. Diğer uzun süre varlık gösteren imparatorluklar arasında Çin'deki Han Hanedanı, Osmanlı İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu da bulunmaktadır. Bu imparatorluklar, farklı zaman dilimlerinde uzun süre ayakta kalmış ve etkilerini tarihsel süreçte göstermişlerdir.



1. **Roma İmparatorluğu:** Roma İmparatorluğu, tarih boyunca Batı Avrupa, Akdeniz ve Orta Doğu'nun büyük bir bölümünü kontrol etmiştir. M.Ö. 27'de Augustus'un ilk imparator olarak ilan edilmesiyle başlamış ve MS 476'da Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile son bulmuştur. Roma, yönetim yapısı, hukuk sistemi, mimarisi ve askeri stratejileriyle büyük bir etki bırakmıştır.



2. **Han Hanedanı:** Çin'deki Han Hanedanı, M.Ö. 206'dan MS 220'ye kadar hüküm sürmüştür. Bu dönem, Çin'de bilim, teknoloji ve sanatın geliştiği, Çin Seddi'nin inşa edildiği ve Çin kültürünün temelini oluşturduğu bir zamandır. Han Hanedanı, Çin'deki toprak birliğini sağlamış ve birçok icat ve gelişmeyle dikkat çekmiştir.



3. **Osmanlı İmparatorluğu:** Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu'da kurulan bir Türk devleti olarak başlamış ve 1299'dan 1922'ye kadar varlığını sürdürmüştür. İmparatorluk, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bir kısmını kapsamıştır. Osmanlılar, farklı kültürleri bir arada yaşatmış, etkileyici mimari eserler inşa etmiş ve uzun süreli birçok savaşa katılmıştır.



4. **Bizans İmparatorluğu:** Roma İmparatorluğu'nun Doğu yarısında, Roma'nın çöküşünden sonra kurulan Bizans İmparatorluğu, M.S. 330'dan 1453'e kadar sürmüştür. İstanbul (Konstantinopolis) başkentleri olmuş ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak da bilinmişlerdir. Bizans, sanat, felsefe, hukuk ve edebiyatta önemli katkılarda bulunmuş ve Hristiyanlık'ın yayılmasında etkili olmuştur.


Her biri kendi zamanında önemli olan bu imparatorluklar, dünya tarihine derin ve çeşitli şekillerde etki etmişlerdir. Hangi imparatorluk hakkında daha fazla detay almak istediğinizi belirtebilirseniz daha derin bilgiler sunabilirim.

ÖLÜM VAR-ABDURRAHMAN ÖNÜL-İLAHİ


 

Kasım 23, 2023

Arapların Osmanlıya İsyanı ve Şerif Hüseyin

 


Tarihte çeşitli dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'nun ilişkileri farklı milletlerle çeşitli durumlar yaşamıştır. Bazı Arap aşiretleri veya grupları Osmanlı yönetimine karşı bazı isyanlar veya çatışmalar yaşamış olsa da, genel olarak "Araplar" olarak genelleme yapmak doğru olmaz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Araplar içindeki tutumlar ve ilişkiler değişkenlik göstermiştir ve bazı Arap aşiretleri Osmanlı yönetimine sadık kalmıştır. Bu nedenle, tüm Arapların Osmanlı İmparatorluğu'na ihanet ettiği söylenemez, çünkü bu genel bir ifade olur ki tarihi gerçekleri tam olarak yansıtmaz.

Elbette, Osmanlı İmparatorluğu, farklı etnik gruplardan ve coğrafi bölgelerden oluşuyordu. Araplar da bu gruplardan biriydi ve Osmanlı yönetimine farklı tepkiler vermişlerdi.


Osmanlı döneminde Araplar genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı bölgelerinde yaşıyorlardı. Bazı Arap aşiretleri veya grupları, Osmanlı idaresine karşı isyanlar veya ayaklanmalar düzenlemişlerdi. Özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Arap Yarımadası'nda, özellikle Arabistan'da Osmanlı yönetimine karşı çeşitli isyanlar gerçekleşmişti. Bunlardan biri de 1916'da Şerif Hüseyin liderliğindeki Arap isyanıdır. Bu isyan, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş ve Osmanlı'nın Arap topraklarından çekilmesine yol açmıştır.



Ancak, Osmanlı'nın Arap coğrafyasındaki yönetimi sadece isyanlarla değil, bazı bölgelerde Arap aşiretlerinin de desteğiyle sürdürülmüştür. Bazı Arap liderleri Osmanlı yönetimine sadık kalmış ve imparatorluğun çeşitli bölgelerinde önemli roller üstlenmişlerdir. Dolayısıyla, Arapların Osmanlı İmparatorluğu'na karşı tutumu genellikle bölgesel, etnik ve politik faktörlere bağlı olarak değişkenlik göstermiştir.

Şerif Hüseyin, Osmanlı İmparatorluğu'nun Hicaz bölgesindeki Mekke'nin şerifi ve Hicaz'ın başkanıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki olan Almanya'nın düşmanlarıyla bağlantı kurarak, Osmanlı'ya karşı bağımsızlık mücadelesi verme niyetindeydi.


1916 yılında, İngilizlerle gizli bir anlaşma yaparak Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklandı. Bu anlaşmada, İngilizler, Hüseyin'e Arap topraklarının bağımsızlığını ve kendisini bölgenin lideri olarak tanıma sözü vermişlerdi. Bu süreçte Hüseyin, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı isyan ederek, Arap Yarımadası'nın bağımsızlığı için mücadele etti.


Hüseyin'in isyanı, Arap Yarımadası'nın çeşitli bölgelerinde Osmanlı'ya karşı savaşlar başlatmasına yol açtı. Bunun sonucunda, 1916'dan itibaren Osmanlı yönetimi, bölgedeki kontrolünü kaybetmeye başladı. Hüseyin'in isyanı, Araplar arasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık ve özgürlük taleplerini güçlendirdi.


Ancak, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda bölgedeki siyasi dengeler ve Sykes-Picot Anlaşması gibi faktörler, Arapların beklentilerinin aksine bölgede yeni sınırların çizilmesine yol açtı ve Arapların beklediği bağımsızlık gerçekleşmedi. Bu durum, bölgede uzun süreli siyasi ve toplumsal etkiler doğurdu.

OSMANLI İMPARATORLUĞU NEDEN ÇÖKTÜ

 Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü bir dizi iç ve dış faktörün etkileşimi sonucunda gerçekleşti. Birincil nedenler arasında şunlar vardı:



1. **Ekonomik Zayıflık:** 19. yüzyılın başlarında, imparatorluk ekonomisi gerilemeye başladı. Ticaretteki dengesizlik, vergi toplamada zorluklar ve sanayileşme eksikliği ekonomiyi zayıflattı.


2. **Toplumsal ve Etnik Çeşitlilik:** İmparatorluk, farklı etnik gruplardan ve inançlardan oluşuyordu. Bu durum, içsel gerginliklere ve çatışmalara neden oldu.


3. **Siyasi Baskılar ve Reform Eksikliği:** İmparatorluk, modernleşme ve reformları gerçekleştirecek siyasi istikrarı sağlayamadı. Bu da yönetimdeki zayıflıkları ve dış güçlerin etkisini artırdı.


4. **Dış Baskılar ve Savaşlar:** Osmanlı İmparatorluğu, 19. ve 20. yüzyıllarda bir dizi savaş ve çatışma ile karşı karşıya kaldı. Balkanlar ve Kafkasya'daki kayıplar, imparatorluğun toprak bütünlüğünü zayıflattı.



5. **İstikrarsızlık ve Kaynakların Azalması:** İmparatorluk, içsel ayaklanmalar, isyanlar ve dış güçlerle sürekli savaşlar nedeniyle istikrarsız bir durumdaydı. Bu durum, kaynakları tüketerek imparatorluğun gücünü azalttı.


Sonuç olarak, bu faktörlerin birleşimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açtı ve I. Dünya Savaşı'nın sonunda imparatorluk parçalandı, ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla son buldu.

 Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü etkileyen bazı önemli olaylar ve süreçler şunlardı:


1. **Tanzimat Reformları:** 19. yüzyılın başlarında, Osmanlılar modernleşme çabaları kapsamında Tanzimat Reformları'nı başlattı. Bu reformlar, hukukun modernleştirilmesi, eğitimde iyileştirmeler ve azınlıkların haklarını güvence altına alan değişiklikler gibi alanlarda değişiklikler getirdi. Ancak, bu reformlar yeterince etkili olmadı ve toplumda gerçek bir değişim sağlayamadı.



2. **Balkan Savaşları:** 1912 ve 1913'te gerçekleşen Balkan Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa topraklarındaki son kalan yerlerini kaybetmesine neden oldu. Bu savaşlar sonucunda Osmanlı, Balkanlar'daki topraklarının büyük bir kısmını kaybederek gücünü daha da zayıflattı.


3. **I. Dünya Savaşı:** Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri tarafında katıldı. Ancak, savaşta yenilgi yaşandı ve imparatorluk büyük toprak kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında yaşanan büyük kayıplar, ekonomiyi ve ordunun gücünü zayıflattı.


4. **Milliyetçilik ve Bağımsızlık Hareketleri:** İmparatorluk, farklı etnik grupların milliyetçilik ve bağımsızlık talepleriyle karşı karşıya kaldı. Bu gruplar kendi bağımsızlık mücadelelerini sürdürerek imparatorluğun parçalanmasına katkıda bulundular.


5. **Mondros Mütarekesi ve Sonrası:** Osmanlı İmparatorluğu, 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi. Bu mütareke sonrasında işgal edilen bölgelerdeki kontrol müttefik devletler tarafından ele geçirildi ve İstanbul'da işgal başladı. Bu süreç Osmanlı'nın sonunu hızlandırdı.


Bu faktörlerin birleşimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne ve ardından topraklarının parçalanmasına yol açtı. Bu parçalanma sonucunda da günümüzdeki Orta Doğu ve Balkanlar'daki birçok modern devlet ortaya çıktı.

Kasım 22, 2023

ESKİ İSTANBUL 13 ARALIK 1930


 Eski İstanbul - 13 Aralık 1930


Açıklama


1930 YILININ İSTANBUL'U (SESLİ)


Konuşmaları Dikkatlice Dinleyin!


VİDEO İÇERİĞİ


* Tarak ve kaşıkların elle üretilmesi, nargile içen bir adamın görüntüleri.


* Eski İstanbul'un çarşı görüntüleri


* Türk kadınları İstanbul'un bir köy kuyusundan su çekiyor.


* Yine İstanbul'a posta taşıyan bir tır konvoyunun gelişini görüyoruz. * Taşıttan yapılan çekimlerde Eski İstanbul'u görüyoruz.


* Sultan Ahmed Camii avlusunun kısa bir görüntüsü.


(Bu görüntülerin ham hali Güney Carolina Üniversitesi film arşivinde saklanmaktadır)

İSTANBUL 1920-1924 ARASI GÖRÜNTÜLERİ



 İstanbul 1920 - 1924 Yılları Arası Görüntüleri!


Eski İstanbul'un insanlarını, camilerini, meydanlarını ve boğaziçini gördüğümüz bu video ile o yıllara tanıklık edebiliyoruz.

Videodaki insanların hiçbiri hayatta değil...

MÜKEMMEL İKİLİ


 

DEMİR KUBBEYİ KÖR EDEN FİLİSTİNLİ ÖMER

 


Demir Kubbe'yi etkisiz hale getiren kişi, 1991 doğumlu Omar Z. M. A. çıktı. Gazze İslam Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Programcılığı Bölümü mezunu Omar, aynı tarihlerde, Gazze İçişleri Bakanlığı adına bir hackleme programı yazdı. Bu program tüm telefonlara sızabilme etkisine sahipti. İsrail, radarına aldığı Omar A.'yı yakalamak için çeşitli planlar yaptı.

NORVEÇ'TEN GELEN ŞÜPHELİ İŞ TEKLİFİ

2019 yılında bu kapsamda Omar A.'ya AM isim Norveçli yazılım şirketinden iş teklifi yapıldı. Anabella sahte ismiyle kendini tanıtan sözde şirket görevlisi, Gazzeli gençten bilgisayar programlama ve uygulama sistemleri tasarlamasını istedi. Bir süre sonra ise aynı şirketten Leonardio Causer ve Roland Gales adli kişiler Omar A.'yı aradı. Omar bu kişilere, "Whatsapp'tan görüntülü konuşalım" dedi. Ancak iki isim, her defasında bundan kaçındı. Teklif ısrarını sürdüren Norveçli şirketin yöneticileri, şirketin Belçika şubesinde işe alım yapabileceklerini belirterek ıslak imzalı Schengen vize davetiyesini Gazze'ye gönderdi. Ancak Omar A. bu davete rağmen artan şüpheleri üzerine Norveçlilerin iş teklifini reddetti.

MOSSAD İSTANBUL'DA DA KISKACA ALDI

Dünyanın en iyi yazılımcılarından ve hackerlerinden (bilgisayar korsanı) biri olarak gösterilen Omar A., 3 Mart 2020'de Mısır'ın başkenti Kahire üzerinden resmi yollarla çalışmak üzere İstanbul'a taşındı. Linkedin uygulaması üzerinden bilgisayar programlama ve yazılım alanlarında uzaktan dersler veren Omar, Türkiye'de Mossad tarafından sıkı takibe alındı. Mossad adına ilk teması, Nisan 2021'de Raed Ghazal adlı ajan kurdu. Fransız şirket Think Hire'ın İnsan Kaynakları yöneticisi olduğunu iddia ederek whatsapp üzerinden Omar ile irtibat kuran Ghazal, "Uygulama Yardımcısı" pozisyonunda iş teklifinde bulundu. Haziran ve Ağustos 2021'de İstanbul Beylikdüzü Marmara Park AVM, Bayrampaşa Forum İstanbul AVM ve Fatih Historia AVM'de yüzyüze mülakatlar yaparak Omar'ı şirkete kazandırmaya çalışan Raed Ghazal, bir süre sonra bir başka Mossad elemanı olan Omar Shalabi'ye işi devretti

TEK HEDEF TEL AVİV'E KAÇIRMAK

Ghazal ve Shalabi'nin tek hedefi, yazılımcı genci önce Avrupa'ya götürmek, oradan da İsrail'in başkenti Tel Aviv'e kaçırmaktı. İki Mossad elemanı, Omar A. ile telekonferans gerçekleştirdi. Görevi diğer ajana devreden Raid Ghazzal bir süre sonra ortadan kayboldu. Omar Shalabi, İnsan Kaynakları programı üzerinden eleman çalıştırma, ekleme ve silme ile ilgili bir program yazması karşılığında 10 bin ABD doları teklif etti. Programı hızlıca aktif hale getiren A.'ya bu para Fransız firma Think Hire'dan 3 parça şeklinde Kuveyt Türk hesabına gönderildi. Paraları gönderen ise John Foster sahte kimliğini kullanan Mossad elemanıydı.

20 BİN DOLAR MAAŞLA AKLINI ÇELMEYE ÇALIŞTI

Parayı gönderen kişiler, Filistinli Omar A.'ya yurtdışına seyahat etme sorununun olup olmadığını da devamlı gündemde tuttu. İlerleyen süreçte Mossad casusu Omar Shalabi, Omar A.'ya başka bir iş teklifinde bulunarak Haziran 2022'de Karadağ pasaportu taşıyan Nikola Radonij'e (44) işi devretti. Radonij, 28-31 Ağustos 2022 tarihlerinde İstanbul'da Karaköy Hoteli'nde konaklayan Mossad casusu Radonij, Gazzeli Omar'le hotelde yüz yüze görüşerek İstanbul'da kalması durumunda 5 bin 200 dolar sabit maaş, Brezilya'da et kesim fabrikasında proje uzmanı olarak çalışmayı kabul etmesi durumunda ise 20 bin dolar maaş teklifinde bulundu.

EV ADRESİ İÇİN GÖÇ İDARESİ TEZGAHI

Radonij, Mossad'a çalışan istihbarat elemanları Abdülber Muhammet Kaya, Foad Osama Hıjazı ve Fas uyruklu Youssef Dahmane isimli şahıslarla internet tabanlı projede birlikte çalışacaklarını belirtti. Bu şahıslardan birisini seçmesini istedi. Şahısların hepsi Mossad'la irtibatlıydı. Nikola Radonij, Omar A.'ya hemen pasaportunu ve ikametgâh adresini göndermesini istedi. Mossadlı casus, İstanbul İl Göç İdaresinde tanıdıkları olduğunu, kendisine İstanbul'da oturum alacağını belirtti. Amaç; Omar'ın İstanbul'daki ev adresini ele geçirmekti. Çünkü Omar A. ikamet adresinin gizlemek adına görüşme yaptığı noktalara üç otobüs değiştirerek gidiyordu. Nikola Radonij ısrarla yurtdışına gelmesi gerektiğini, şirketin kendisine ihtiyacı olduğunu belirtti. Bu ısrar üzerine devreye giren Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), uzun süredir kaçırılabilineceğini düşündüğü Omar Albaisy'i ikaz ederek yurt dışına çıkmasını engelledi.

Ancak Omar A., Eylül 2022'de İsrail'le diplomatik ilişkisi olmayan Malezya'ya 15 günlüğüne gezmek için seyahat etmeye karar verdi. MİT İstanbul Bölge Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma Dairesi (İKK), Omar A.'ya yönelik şüpheli iş tekliflerinden daha önceden haberdar olduğu için yurt dışına çıkmadan önce gerekli tüm uyarıları yaptı. Acil durumlarda telefonu kapatılsa bile sürekli konum bilgisini İstanbul'a yollayan bir uygulama A.'nın telefonuna yüklendi

MALEZYA'DA MOSSAD KAÇIRDI

Omar A., Malezya'ya gidince pusuda bekleyen Mossad harekete geçti. Üç ayrı hücreyle takipte olan Mossad, Malezyalı yerel kaynaklarından oluşan bir ekip oluşturdu. Liderliğini bir kadının yaptığı iki ayrı grup, Omar A.'yı 28 Eylül 2022 gecesi Malezya'nın simge yapısı Petronas İkiz Kuleleri'ne yakın bir mesafedeki Jalan Yap Kwan Seng bölgesinden Omar A.'yı bir araca zorla bindirdi. Yanındaki arkadaşına da sessiz olmasını söyleyen grup, Kuala Lumpur federal bölgesinden uzaklaşarak 50 kilometre uzaklıktaki Selangor bölgesindeki bir dağ evinde Omar A.'yı çapraz sorguya aldı.

Mossad timi, Hulu Langat bölgesindeki dağ evinde Tel Aviv'le video konferans yöntemiyle 36 saat sorguladıkları Omar A.'ya ağır işkence uyguladı. Tel Aviv'den bağlanan Mossad yöneticileri sorguda Demir Kubbe'yi körleştirmeyi başaran Filistinli bilgisayar programcısına bu programı nasıl geliştirdiğini, hangi kodlama dilini kullandığını, İsrail kamu görevlileri ve askerlerinin kullandığı android tabanlı cep telefonlarını hackleyen sistemi nasıl kapatabileceklerini öğrenmeye çalıştı. Ayrıca İstanbul'da kendisiyle beraber elektronik harp savaşı yürüten başka bilgisayar mühendisi, yazılım mühendisi ve bilgisayar programcısı olup olmadığı sorgulayan Mossad, hackleme sistemini geliştiren ağın nasıl kurulduğunu, hangi teknolojiyi kullandığını tek tek sordu.

MİT DEVREYE GİRDİ, MALEZYA OPERASYON YAPTI

MİT, kaçırılma olayını öğrenir öğrenmez Malezya'daki muhataplarına konunun çok acil olduğunu belirterek Filistinli yazılımcının dağ evinden kurtarılması için bulunduğu nokta konumunu gönderdi. Saatler sonra Malezya Özel Harekat timleri, dağ evine şok baskın gerçekleştirdi. Genç Filistinli sağ olarak kurtarıldı. Kuala Lumpur Sulh Ceza Mahkemesi, Filistinli yazılımcıyı kaçırıp sorgulayan 11 kişi hakkında tutuklama kararı verdi.

Bu önemli operasyonun ardından, geçtiğimiz haftalarda MİT koordinesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri de bir Mossad ajanını İstanbul'da yakaladı. Filistinli Omar A.'ya bir proje ortaklığı çerçevesinde yaklaşan Foad Osama Hıjazi, MİT tarafından deşifre edilince düğmeye basıldı. Hıjazi, İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad'a casusluk yapmaktan İstanbul'da tutuklanarak cezaevine gönderildi.

DAHİ YAZILIMCI SAFE HOUSE'TA TUTULUYOR

MİT'in devreye girmesi sonucu kurtarılan Omar A., Türkiye'ye getirildi. MİT kontrolündeki bir Safe House'ta (Güvenli Ev) kalan Omar A., ustası olduğu yazılım çalışmalarına da devam ediyor.

MALEZYA'DAKİ İLK OLAY DEĞİL

Çoğunluğu Müslüman olan ve Filistin davasının güçlü bir destekçisi olan Malezya'nın İsrail ile herhangi bir diplomatik ilişkisi bulunmuyor. SABAH'ın yaptığı araştırmaya göre, İsrail devletinin Malezya'daki kaçırılma vakası ilk değil. 2018 yılında yine Hamas üyesi Gazze doğumlu elektrik mühendisi Fadi Muhammed el-Batş, Kuala Lumpur'da Mossad'a bağlı çalışan iki motosikletçi tarafından vurularak öldürüldü. Malezya yerel medyası da Fadi Muhammed el-Batş'in İsrail gizli servisi tarafından öldürüldüğünü yazdı.

Abdurrahman ŞİMŞEK (SABAH)