Ocak 28, 2016

Bayırbucak'a gerekirse harekat yapılmalı

                                            Hasan ÖZTÜRK Star 28.01.2016

Bayırbucak'a gerekirse harekat yapılmalı 
Türkiye 1974 yılında garantörlük hakları çerçevesinde Kıbrıs’a çıkarma yaptı. Zira adadaki soydaşlarımız Rumların megalo ideaları nedeniyle zulme uğruyorlardı ve sonunda Türkiye onca yokluğa rağmen Kıbrıs’a çıkarma yaptı.
Kıbrıs Barış Harekatı Türkiye’yi ekonomik olarak çok geriye düşürmüş olabilir. O gün Libya’nın ambargoyu delmesi ile ancak silah bulabilen Türkiye, müttefiklerinin yoğun baskısına maruz kalmıştır ve fakat Kıbrıs’a çıkarak 1923’ten sonra ilk kez Anadolu dışına taşmıştır. (Hatay’ın Türkiye’ye katılması başka bir bağlamdadır)
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ve sonrasında Türkiye’nin hem NATO hem diğer müttefikleri tarafından nasıl köşeye sıkıştırıldığını, nasıl tehdit edildiğini biliyoruz. Ve o dönem ile birlikte yerli silah sanayi ve savaş ekipmanları konusunda nasıl mücadele edildiğine de şahidiz.
PKK/PYD koridoruna karşıyız
Suriye iç savaşının kritik aşamasındayız. Türkiye “ılımlı muhalefet” olarak nitelendirdiği gruplara ilk günden bu yana destek veriyor.
Son dönemde “Rojava romantizmi” ile gelişen ve güneyimizde bir PKK/PYD devletine dönüşme riski olan bölgenin Akdeniz’e bağlanması meselesinde Türkiye yüksek perdeden itirazlarını sıralıyor.
Tam da böyle bir süreçte 24 Kasım’da Rus savaş uçağını sınır ihlali nedeniyle düşürdük. İşte o kriz ile birlikte Türkiye’nin savaş kabiliyetini, savunma kabiliyetini ekipman olarak sorgulama noktasındayız.
O günden sonra Suriye’deki DAEŞ mevziilerine yönelik hiçbir hava harekatı gerçekleştirmediğimizi de hatırlamak gerekir.
Bayırbucak'a gerekirse harekat yapılmalı
Bayır Bucak Türkmenleri ile ilgili bu köşede daha önce yazılar yazdım.
“Türkiye, Bayır Bucak’ı ilhak etsin” de diyen benim…
“Ankara anlaşmasına göre Suriye Türkmenlerinin garantörü hala Türkiye’dir” diyen de benim. (Sözün burasındaTürkmendağı’nda önceki gün şehit düşen MHP Fatih İlçe Başkan Yardımcısı İbrahim Küçük’e rahmet diliyorum. Dün onu Fatih camiinden ahirete uğurladık. Mekanı cennet olsun.)
Şimdi geldiğimiz aşamada, savaş kabiliyeti açısından ekipman eksiklerimizi bilerek…
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında müttefiklerimizin uyguladığı ambargoyu hatırlayarak…
Yeni bir önerim olacak.
Cenevre görüşmeleri istediğimiz şekilde gelişmez ise…
Özellikle PKK/PYD koridoru konusunda Türkiye’nin tezleri ve çekinceleri kabul görmez ise Suriye’ye askeri harekat öneriyorum.
Çünkü PYD, Türkiye’nin haklı itirazı sonucunda doğrudan değil ama bir hülle maharetiyle Cenevre’ye dahil edildi.
Demokratik Suriye Meclisi masada olacak. Demokratik Suriye Meclisi’nin içinde PYD’de de var.
PYD fiziki olarak masada yok ancak ruhu orada!
O halde, o masadan Türkiye aleyhi bir karar çıkma olasılığı var.
O zaman önerimi tekrarlıyorum. Türkiye garantörlük kapsamında Bayır Bucak’a harekat düzenleyebilir.
Rusya’yı karşımızda bulabiliriz.
Müttefikimiz Amerika bize silah ambargosu uygulayabilir.
Birleşmiş Milletler'de aleyhimize karar çıkartılabilir…
Lakin “göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerekiyorsa” bunu da yapmaktan geri durmamalıyız.
Türkiye tezlerinin özellikle güney sınırımız ile ilgili kısmı kabul görmezse bu kriz çok güçlü bir şeklide sınırlarımızın içine yansıyacaktır... Zaten kısmen yansımaktadır da!
Türkiye sınırları içindeki terörle mücadelesinde büyük bir başarıya imza atmıştır. “Şehir savaşı” konseptine göre hendek, çukur, dehliz, snaypır ve bubi tuzakları üzerinden başlatılan terör, güvenlik güçlerinin muazzam başarısı ile sona gelmiştir.
Yoksa, HDP’lilerin daha önce şımarıkça tutumlarının bugün Başbakan Davutoğlu’nun Meclis koridorunda önünü kesmeye varan cüretkarlığı evrilmesi mümkün müydü?
Şimdi sıra, sınırımızın öbür tarafındaki terörle mücadelededir.
Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı’ndaki gibi kendi göbeğini kendi kesmek durumunda kaldığında, “ekipman eksiğim var” endişesi ile müdahaleden geri durmamalıdır.
Aksi takdirde uzun vadede çok daha büyük kayıplar yaşayacağımız muhakkaktır.
Ha Gülen ha Ruhani yersen adı 'dinlerarası diyalog'
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Vatikan’da Papa ile bir araya gelip “Benim için dua edin” demiş. Aslında Ruhani ile Papa’nın buluşmasının bir benzerini biz daha önce de gördük. Bir zamanlar “dinlerarası diyalog” adı altında Papa ile görüşen biri daha vardı. Fakat iki eksiği vardı onun: Sakal ve sarık.
Fethullah Gülen, bugün Hasan Ruhani’nin yaptığının bir benzerini yıllar önce yaptı. Aslını sorarsanız, Gezi, 17/25 Aralık darbe süreci tamamlanabilseydi… Belki de bugün Hasan Ruhani ile Papa’yı ziyarete gidenlerden biri yine Fethullah Gülen olabilirdi! Hem de Türkiye’yi temsilen!
Abarttığımı sanıyorsanız, dünün İran düşmanlarının bugün nasıl İran yandaşı olduğuna bir bakın yeter!

Kirlenmek güzeldir... Çocuk sesleri Sanki bir kuş cıvıltısı

Günün Yazsı...


Büyük Kürdistan için vakit geldi mi?

Başlığa tıklayın..

Ocak 27, 2016

Osman Baydemir Ağladı Mustafa Elitaş Cevap Verdi

CHP Mv. Selina Doğan:Biz Allah'tan değil hukuktan korkuyoruz

Dilipak: Muhsin Yazıcıoğlu İnfaz Edildi

Bakan Mustafa Elitaş'tan HDP'li vekile tokat gibi yanıt

Yahudi bir Profesörün salona ŞOK yaşattığı konuşma...

Bu Ne Zulümdür Ya Rabbim! Kahrolsun İsrail!!!

Suriye’de kim kazandı?

Suriye’de kim kazandı?


Beş yıl önce “sıradan bir Arap Baharı” gibi başlayan olaylar Türkiye’de pek ciddiye alınmadı. 
Oysa Suriye’deki fitne, özellikle de Türkiye açısından çok ciddi bir durumdu.
O günlerde bunu ısrarla dile getirmeye çalışmış, “Asıl hedef Türkiye’nin, Ortadoğu ve İslam dünyası ile tamamen ilişkisini keserek, son dönemde yoğunlaşan bütünleşmeyi engellemektir” demiştim.
Nitekim, Suriye’deki karışıklıkları henüz kimsenin 1. sayfalara taşımadığı dönemde; 25 Mart 2011 tarihli Türkiye gazetesindeki, “ATEŞ KAPIDA” manşetimiz çok önemli tespitler içeriyordu.
Gizli eller Suriye’yi karıştırdı... 48 yıllık olağanüstü hâli protesto bahanesiyle başlayan gösteriler yayıldı. Camiden İsrail silahları çıktı. 1 milyon kişi yurt dışından gönderilen e-posta ve SMS’le isyana davet edildi. Esad “Halkın bütün talepleri yerine getirilecek” dedi...
Oysa Esad bu sözünü asla yerine getirmediği gibi zulmün şiddetini her gün arttırdı. Suriye’deki muhalifleri dışarıdan tahriklerle ayaklandıranlar, aynı zamanda Esad’a da destek ve silah yağdırarak, “Diren... Sonuna kadar yanındayız” dediler ve sözlerini tuttular!..
Sonunda kim kazandı peki?
Esad mı?
Hiç sanmıyorum...
O artık ömrünün kalan kısmını ölüm korkusuyla geçirecek bir yaşayan ölü...
Saha tamam sıra masada
Ve bir dönüm noktasına gelindi.
Beş yıl boyunca katledilen yüz binlerden, evinden yurdundan edilen milyonlardan, Ege’ye gömülen Aylinlerden kılı kıpırdamayanlar bugün “artık iş kıvamına geldi” dedi ve masayı kurmaya karar verdi.
Çünkü...
- İsrail karşısında tehdit oluşturan bir Suriye, masrafsız bertaraf edildi.
- Batı, içindeki bütün ‘safra’ları buraya yığdı ve bunlardan ürettiği, asrın son buluşu ‘DAEŞ maymuncuğu’nu tepe tepe kullandı. Böylece, miadı dolan Sykes Picot’tan sonra, Irak ve Suriye’deki operasyonlarla; bölgeyi yine kendi inisiyatifine göre parselleyebileceği bir ortam oluşturdu.
- Asıl amaç ise İslam dünyasına coşkuyla akmaya başlayan Türkiye’nin önüne adeta bir “baraj” örmekti. Bu da gerçekleşti. Hatta bu nihai amaç için olmazlar oldu ve iki kutup bir araya gelip ittifak bile kurdu.
Zavallı Kürtler de bu oyunda piyon olarak kullanıldı.
Türkiye’nin gösterdiği teveccühü anlayamayanlar, kendilerini insan yerine koyup kimlik bile vermeyen Esad ile birlikte emperyalist canavarların emrine girdi.
Efendileri de “hizmetlerinin devamı” için ağızlarına bir parmak bal sürdü.
Bal sarhoşu olan Salih Müslim, ne kadar “zafer” olduğunu (!) ancak ayılınca anlayacağı pozlar verdi.
Acaba son kazanan kim ola?..
Suriye’de olup bitenlerin acısını Suriye halkı çekmiş, ekonomik ve insanî faturası da Türkiye’ye çıkmıştır.
Bu sonucun, Suriye politikamızla ilgisi yoktur.
Tam aksine başından itibaren Türkiye’ye karşı “Suyumu bulandırıyorsun” muamelesi yapıldığını her vesileyle dile getirmiştim.
Ama doğrusunu isterseniz içerideki bazı hıyanet şebekelerinin, Türkiye’ye çelme takmak için bahane arayan dışarıdaki düşmanlarımızla bu denli işbirliği yapacak kadar ileri gideceğini hiç ama hiç düşünmemiştim.
Hem “Problem bitsin, Suriyeliler geri gitsin” deyip hem de Esad’ın zulmüne destek verenler, Türk TIR’larına Türkiye’de operasyon düzenleyenler, emperyalizme lanet okuyup (!) emperyalistlere uşaklık edenler adeta zaferlerini Türkiye’nin kaybetmesine endekslediler.
Ama bir noktayı kaçırdılar.
Ülkelerin asıl sahibi halkıdır. Ve ihanet çetelerinin bütün kirli ittifakları, o ülkelerin halkını değil, işgalci yöneticilerini kapsamaktadır. Buralarda eninde sonunda halkın iradesi yönetime yansıyacak ve son kazanan Türkiye olacaktır.
Nuh Albayarak Star 27.01.2016

Ocak 26, 2016

Tavuğu Kim Çaldı :))

Ressam Olmak Böyle Bişey Herhalde (Mehmet Saim Bilge)

Mehmet Saim Bilgeden Sihirli Rakamlar

O harita, iç işgal ve Suriye üzerinden bir başka ihanet

O harita,iç işgal 

ve Suriye üzerinden

 bir başka ihanet


O harita adım adım uygulanıyor. Coğrafyaya çizilen yeni haritayla birlikte Türkiye'ye de yeni bir harita dayatılıyor. PYD üzerinden sınırın hemen dışında, PKK üzerinden içeride Türkiye'ye karşı adice bir savaş yürütülüyor. Bu vekaletsavaşının arkasında ise Rusya ve İran'la birlikte Türkiye'ningeleneksel müttefikleri yer alıyor. Maalesef bu yeni savaş türünün Türkiye'de yeterince anlaşılabildiği kanaatinde değilim.

“Terör” konseptinin içine hapsedilen yeni savaş türünün aslında terörle hiçbir alakası yok. Terör bir servis aracı olarak kullanılıyor sadece. Önümüzdeki aylarda daha da yaygınlaştırılacak bu savaş türü bize terör olarak yutturulacak ama siz bunu Türkiye'ye yönelmiş açık bir savaş, saldırı olarak görün. Görmeseniz de birkaç ay sonra böyle görmeye başlayacaksınız zaten.

İçeride PKK ile ortak çalışanlar

Türkiye ilk kez bu kadar ciddi bir saldırı tehdidiyle, ilk kez bir harita projesiyle karşı karşıya. Bazı aklı evvellerin, çok bilmişlerinbu yeni durumu anladıklarını, kavrama yeteneğine sahip olduklarını sanmıyorum.

Süslü cümlelerle dikkatler dar bir alana yönlendirilip operasyonun büyüklüğünü kamufle edenlerin de, Türkiye'yi kör edenlerin de bir şekilde bu harita projelerinin içinde olduğunu, bir şekilde içeriden vekalet savaşı yürüttüğünü düşünecek hale geldik.

Devlet aklının oluşumuna katkıda bulunması gerekenlerin devlet aklını sabote eder hale gelmelerini, ülkenin öz savunma reflekslerini etkisizleştirmelerini, Türkiye'nin yarınlarını belirsizleştirmelerini endişeyle izliyoruz.

Bir zamanlar devlet içinde organize olan, sinir sistemlerine kadar yerleşen ve “devlet” gibi hareket edenlerin bir süre sonra nasıl“devlet”i rehin almaya giriştiklerini, onu felç etmeye, onun üzerinden başkaları adına vesayet kurmaya çalıştıklarını da aynı endişeyle izlemiş, sonunda bu çevrelerin 21. yüzyıl Türkiye'sini durdurmak için nasıl başkalarının örtülü savaşının açık tetikçileri haline geldiklerini görmüştük.

IŞİD'le kör et, PYD/PKK ile vur

Bu sefer yine sistemin içinde bazı çevrelerin ülkenin geleceğini yok edecek bir körleştirme operasyonu yürüttüklerine, bölgesel fırtına Türkiye içlerine servis edilirken onların da içeride devleti felç etmeoperasyonu yürüttüklerine dair güçlü işaretler var.

PYD'nin Türkiye karşıtı vekalet savaşına bu çevreler örtülü destekveriyor. Türkiye'nin PYD'ye müdahalesini sabote ediyor. IŞİD'le savaş dışında bir seçenek bırakmıyor. Gariptir, Türkiye'ye “IŞİD'le savaşın, ortak mücadele edelim” diyen ülkelerin bir çoğu IŞİD'le ortak hareket ediyor.

Rusya IŞİD'le savaş için bölgeye geldiğini açıkladı ama hem IŞİD'le hem de PYD ile ortak hareket ediyor. ABD, “IŞİD'le savaş” öncelikli hareket ediyor ama PYD-IŞİD ortaklığına bir şey söylemiyor, PYD'ye açık, IŞİD'e gizli alan açıyor. Bizim içeridekiler, o “iç işgalciler”de Türkiye'ye “IŞİD'i vuralım” diyor ama bakıyorsunuz PYD ile ortak hareket ediyor, ona toz kondurmuyor, bir tür gizli ortaklık yürütüyor.PYD'nin korunmasına yönelik en büyük operasyon devlet içinden yürütülüyor. Dışarıdan çevreleme ve içeride terör üzerinden yürütülen savaşa, bu “iç işgalciler” devlet aklını felç etmek ortak oluyor.

O gizli ortaklık nasıl bir oyun tezgahlıyor?

Kuzey Kuşağı ya da Kuzey Koridoru, Türkiye'nin olağanüstü hassasiyet gösterdiği ve yakın tehlike, stratejik tehdit gördüğü harita, işte bu koalisyon üzerinden biçimlendiriliyor. ABD'nin tavrı, Rusya'nın cephedeki durumu, Almanya gibi ülkelerin pozisyonu, IŞİD üzerinden saf belirleyen alan ülkelerin ortaklığı ile Türkiye'ye ayar veriliyor.

Açık bir tehditle, uyarıyla, hesaplaşma planıyla karşı karşıyayız. Tehdidin de ötesinde bir “çevreleme”, bir “içeride boğma”operasyonuyla, Türkiye'yi durdurma harekatıyla karşı karşıyayız.

ABD Başkan Yardımcısı Joe (Joseph Robinette) Biden'ın PKK konusunda geleneksel terör söylemini, üzerine vurgu yaparak, tekrarlamasına rağmen PYD'yi koruyucu tavrı, PYD ile PKK arasında ayırım yapma çabası, Türkiye'nin tehdit algılamalarınıhiçe sayıp PKK'nın Suriye kolunun koruma telaşı gözlerimizi açmaya yetmedi mi?

ABD'nin kolladığı PYD ile Rusya ortak, İran ortak, bazı Avrupa ülkeleri ortak, Esed yönetimi ortak, IŞİD ortak. Karşımızda nasıl bir koalisyon var? Suriye üzerinde şekillenen açık ve gizli ittifak halkası bize nasıl bir oyun tezgahlıyor?

PKK ile değil, birkaç ülke ile savaşıyoruz

Sur'da, Cizre'de, Silopi'de ve “terörle mücadele” adı altında operasyon yürütülen bölgelerde olanlar, bu çokuluslu ittifakın Türkiye içine müdahalesidir. Evet bu bir müdahaledir! Türkiye'yi içeriden vurma, hareketsiz hale getirme, bölgesel harita projelerine müdahalesini engelleme planının parçasıdır.

Suriye üzerinden vuruluyoruz. Suriye üzerinden vuranlar sadece PKK değil, onları sahaya süren Rusya ve İran'la birlikte Türkiye'nin altmış yıllık geleneksel müttefikleridir.

Koalisyona bakar mısınız? Rusya-Esed-İran ortaklığı Suriye'yi başka bir yapıya dönüştürürken, sivil kıyımlar üzerinden bir tür işgal operasyonu yürütürken sahada Türkiye ve muhaliflerle aynı resimde olan “müttefikler”in Suriye tezlerinin onlarla örtüşüyor olması nasıl açıklanabilir? O müttefiklerin ve o üçlü ittifakın PYD-PKK ile ortaklığı nasıl açıklanabilir?

Hem saçmalık hem ikiyüzlülük

Bu açıdan bakılınca, IŞİD'le mücadele tam bir saçmalıktır. O üçlü koalisyon ve “müttefiklerimiz”in IŞİD'i bize hedef göstermesi tam bir saçmalıktır. Sadece IŞİD'e odaklanıp diğer tehditlere kör olmak tam bir saçmalıktır. IŞİD hedefse PYD de hedef olmalıdır.IŞİD'e düşman olan PYD terörüne de düşman olmalıdır.Onların bunu yapmayıp PKK'ya “terör örgütü” demesi de tam bir iki yüzlülüktür.

Cizre, Sur ve Silopi'deki iç işgal girişimi, tamamen Suriye ile bağlantılıdır, Suriye'deki koalisyon, o “şer ittifakı” Türkiye'yi deiçeriden işgal ediyor. Ülkeyi meşgul ediyor, ilçelerimize yönelik PKK saldırılarına silah sağlıyor, onlara yol yöntem öğretiyor, hedef-taktik belirliyor.

Yani biz, kendi ülkemizde bir dış müdahale ile uğraşıyoruz. Yani ilk kez Türkiye'nin bazı bölgeleri, terör örgütü kamuflajı üzerinden saldırı altında, işgal tehdidi altında ve biz oraları yeniden denetim altına almaya, işgalden kurtarmaya çalışıyoruz.

Ankara için yeni bir ihanet planlanıyor!

Herkes aklını başına alsın. Kimse bunu terör meselesiyle, Kürt meselesiyle kamufle etmesin. Kimse zihinleri bulandırmasın. PKK üzerinden servis edilen bu senaryonun siyasi destekçileri sadece HDP yönetimi ve o organizasyon altında bulunan kişiler sanmasın.İşbirlikçi ağı çok daha genişBu ağ, Türkiye'yi korkunç bir tuzağa sürüklüyor. Hem Suriye'de hem de Türkiye içinde büyük birihanet operasyonu yürütüyor. Türkiye içinde de Suriye'de de Türkiye'ye tuzak kuruyor. IŞİD'i gösterip PYD'ye alan açanlar, IŞİD'i gösterip iç işgali yönlendiriyor.

Bu çevreler, Gezi ve 17 Aralık darbe girişimlerinden sonra yeni bir senaryo üzerinde çalışıyor. Suriye'deki gelişmeler konusundaAnkara'yı yanlış yönlendirdikleri gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan için de dosyalar hazırlamaya çalışıyor.

MİT TIR'larını durduran irade, bu sefer aynı hesabı başkaları üzerinden yürütüyor. Amaç aynı: Birilerini “suçlu” göstermek, Türkiye'yi teröre arka çıkan ülke göstermek, birilerini ve ülkeyi yalnızlaştırmak.

Dün bunu paralel örgüt üzerinden yapıyorlardı bugün başkaları üzerinden yapıyorlar. Devletin içinden, siyasetin ve sistemin içindenyeni bir ihanetle karşı karşıya kalabiliriz. Gezi ve 17 Aralık cephesi bu işin içinde. Şimdi bunlara yeni bir halka eklenmiş görünüyor. Hedef aynı, hesap aynı, yol-yöntem aynı sadece halka biraz daha genişlemiş.

Azez-Cerablus hattı hayal olur

Unutmayın; Güney sınırlarımıza belki on yıllarca kapatacak kalın bir duvar örülüyor. Türkiye ile Sünni Arap dünyası arasına kalın çizgi çiziliyor. İran'ın, son yıllardaki en stratejik adımı Rusya'yı Türkiye'nin karşısına dikmek oldu. Putin, Tahran'ın öncü gücügibi hareket ediyor, Türkiye'nin çıkar alanlarını vuruyor. Ama bu yöntemi tamamen İran önceliklerine göre şekilleniyor.

Türkmendağı'nın düşmesiyle Azez-Cerablus arasındaki güvenli bölge planları da tehlikeye girdi. Rusya ve İran bölgeye yığınak yaparken PYD ile ortak cephe şekillendiriyor. Kime karşı? IŞİD'e mi? Elbette Türkiye'ye karşı. O hat tehlikeye girebilir.

Yarın müdahale etmek istediğimizde karşımızda IŞİD ya da PYD değilRusya ve İran'ı bulacağız. Belki ABD'yi de. Çünkü hepsi birlikte Türkiye'yi bölgeden çıkarmaya, kovmaya çalışıyor.

Yine unutmayın: İçeride PKK ile savaşmıyoruz. Rusya ve İran'la savaşıyoruz. Bazı Avrupa ülkeleri ile savaşıyoruzÇokuluslu bir işgal girişimiyle mücadele ediyoruz. Sınırın hemen diğer tarafında da aynı koalisyon karşımıza dikilmiş Türkiye'yi tehdit ediyor.

Unutmayın, düşman hem içeriden hem sınırlarımızdansaldırıyor. Ve Türkiye belki de çok acı bir ihanetle yüzleşmeye doğru sürükleniyor!

İbrahim Karagül Yenişafak 26.01.2016

Kafa Tenisi:))