25.11.23

HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ

 Hamas terör örgütü müdür?

Size uzun uzun Hamas'ın tarihinden bahsetmek yerine, örneklendirerek anlatayım.


Yarın Yunanistan,

Anadolu bin yıl önce bizim toprağımızdı diyerek Türkiye'yi (İngiltere/ABD desteğiyle) işgal edip İyonya Devletini ilan ediyor.

Bu işgale karşı

İçerideki bazıları(Mankurt):

'İki devletli çözüm olsun, kardeş kardeş oturalım, tadımız kaçmasın' derken,

Büyük çoğunluk(Kuva-yı Milliye):

'Hayır, burası Türk toprağıdır. İyonya devletini asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz' diyor.


Sonra zamanla bu işgal Anadolu'da Türkleri, çocuklarını ve kadınlarını öldürmeye başlıyor.

Anadolu'yu iki ayrı parçaya bölerek, ibadethaneleri, okulları ve iş yerlerini sistematik olaral yıkıyor.

Türk milletinin evlerini/arazilerini alıkoyuyor ve şehirleri 5 metrelik duvarlarla çevirerek yapılabilecek tüm ambargoları (su/ısınma/gıda dahil) uyguluyor.


Sonrasında (Kuva-yı Milliye) tüm bu zulme karşı bir hareket başlatıyor. Hhemen akabinde siyasete atılıyor ve seçime girerek %70 halk desteği ile kazanıyor.

Ancak bu seçim; hem İyonya, hemde destekçileri tarafından tanınmıyor.

Mankurt tarafının lideri de bu seçimi tanımayıp meclisi fes ederken,

İyonya ve destekçileri, Kuva-yı Milliye'yi terör örgütü ilan ediyor.

Tüm bunlara haklı olarak tepkisini gösteren Kuva-yı Milliye, kendi toprağını peşkeş çeken Mankurt taraf da dahil olmak üzere İyonya'ya karşı silahlı direnişe başlıyor.


Tabi bundan sonra İyonya Devleti katliamlarını en az 10 kat arttıyor.

Mankurt taraf bu katliama sessiz kalarak, karşı direnişe geçen Kuva-yı Milliye'ye ayrılıkçı/radikal diyerek çatışıyor.

Artık en son Anadolu topraklarının sadece %10'u Türklerin elinde kalıyor ve 'yeter artık, ya istiklal ya ölüm' diyen Kuva-yı Milliye son kurtuluş savaşını başlatıyor.


Ne destansı bir hikaye değil mi?

İşte burada Mankurt'un yerine Abbas/El Fetih'i koyun.

Kuva-yı Milliye yerine Hamas'ı koyun.

İyonya zaten İsrail, destekçileri İngiltere/ABD vs.


Şimdi, Hamas terör örgütü müdür?


Not: Aşağıdaki fotoğraf,

Erdoğan'ın yıllardır Abbas/Hamas barışı için yaptığı görüşmelerinden sadece bir tanesi.

Abbas'ın ihaneti ile bugün Gazze yerle yeksan edilirken,

Batı Şeria'da da etnik temizliğe başlandı.

Demek ki, işgal hiçbir zaman ılımlı/radikal ayrımı yapmıyor/muş.

Hasan Basri AYDENİZ



ORTADOĞU=DÜNYAYA HAKİM OLMANIN YOLU

 Dünyaya hakim olmanın yolu tam 5 bin yıldır Ortadoğu ve Akdeniz'e hakim olmaktan geçmiştir.



Bugün Gazze'ye yapılan işgal girişimi,

Dün Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de olduğu gibi,

Esasen Türkiye'ye karşı ilan edilmiş bir 'Ortadoğu+Akdeniz = Yeni Dünya' düzeni/hakimiyeti savaşının kilometre taşlarıdır.


Ortadoğu'yu yıllardır uyguladıkları darbeler, işgaller ve terör örgütleri üzerinden kafesleyen(!) İngiltere/ABD/İsrail ittifakının önünde duran tek engel, nihai olarak Türkiye'dir.


Bu nedenle,

Türk devletinin en üst perdeden (ilk olarak 2018 yılından başlayarak) her sene ve defaatle dile getirdiği;

'Bize sunulana tabi değil, belirleyici olarak yeni dünya düzeninde yerimizi alacak ve Akdeniz'de bir oldu-bittiye asla müsade etmeyeceğiz' söylemleri,

Bağımsızlığına karşı ilan edilmiş bu savaşa karşı net bir meydan okumadır.


Türk Devleti yıllardır bu planların hedefinde olduğunu çok iyi bilmekle beraber, 

Görülen-görülmeyen birçok alan ve sahada hazırlığını yapmaktadır.

Bugün Kızıldeniz'den Afrika'ya, Kafkasya'dan Balkanlar'a son 150 yıldır hiç olmadığı kadar etkin nüfuz etmiş olan Türkiye,

Çağ atlattığı (bilinen ve vakti geldiğinde bilinecek olan) askeri gücü/inkişafi ile beraber;

Hazırdır.


Bugün atılan adımlara karşı 'fazla vaktimiz kalmadı, 5 sene sonra hiç baş edemeyiz' endişesiyle alelacele harekete geçenler şunu unutmasın,

Türk Devletinin 'öngörülemeyen' bir B planı her daim mevcuttur.

Hasan Basri AYDENİZ 


EN UZUN YAŞAYAN İMPARATORLUKLAR

 En uzun süre varlık gösteren imparatorluklardan biri Roma İmparatorluğu'dur. Roma İmparatorluğu, M.Ö. 27'den MS 476'ya kadar yaklaşık 500 yıl boyunca varlığını sürdürmüştür. Diğer uzun süre varlık gösteren imparatorluklar arasında Çin'deki Han Hanedanı, Osmanlı İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu da bulunmaktadır. Bu imparatorluklar, farklı zaman dilimlerinde uzun süre ayakta kalmış ve etkilerini tarihsel süreçte göstermişlerdir.



1. **Roma İmparatorluğu:** Roma İmparatorluğu, tarih boyunca Batı Avrupa, Akdeniz ve Orta Doğu'nun büyük bir bölümünü kontrol etmiştir. M.Ö. 27'de Augustus'un ilk imparator olarak ilan edilmesiyle başlamış ve MS 476'da Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile son bulmuştur. Roma, yönetim yapısı, hukuk sistemi, mimarisi ve askeri stratejileriyle büyük bir etki bırakmıştır.



2. **Han Hanedanı:** Çin'deki Han Hanedanı, M.Ö. 206'dan MS 220'ye kadar hüküm sürmüştür. Bu dönem, Çin'de bilim, teknoloji ve sanatın geliştiği, Çin Seddi'nin inşa edildiği ve Çin kültürünün temelini oluşturduğu bir zamandır. Han Hanedanı, Çin'deki toprak birliğini sağlamış ve birçok icat ve gelişmeyle dikkat çekmiştir.



3. **Osmanlı İmparatorluğu:** Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu'da kurulan bir Türk devleti olarak başlamış ve 1299'dan 1922'ye kadar varlığını sürdürmüştür. İmparatorluk, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bir kısmını kapsamıştır. Osmanlılar, farklı kültürleri bir arada yaşatmış, etkileyici mimari eserler inşa etmiş ve uzun süreli birçok savaşa katılmıştır.



4. **Bizans İmparatorluğu:** Roma İmparatorluğu'nun Doğu yarısında, Roma'nın çöküşünden sonra kurulan Bizans İmparatorluğu, M.S. 330'dan 1453'e kadar sürmüştür. İstanbul (Konstantinopolis) başkentleri olmuş ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak da bilinmişlerdir. Bizans, sanat, felsefe, hukuk ve edebiyatta önemli katkılarda bulunmuş ve Hristiyanlık'ın yayılmasında etkili olmuştur.


Her biri kendi zamanında önemli olan bu imparatorluklar, dünya tarihine derin ve çeşitli şekillerde etki etmişlerdir. Hangi imparatorluk hakkında daha fazla detay almak istediğinizi belirtebilirseniz daha derin bilgiler sunabilirim.

ÖLÜM VAR-ABDURRAHMAN ÖNÜL-İLAHİ


 

23.11.23

Arapların Osmanlıya İsyanı ve Şerif Hüseyin

 


Tarihte çeşitli dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'nun ilişkileri farklı milletlerle çeşitli durumlar yaşamıştır. Bazı Arap aşiretleri veya grupları Osmanlı yönetimine karşı bazı isyanlar veya çatışmalar yaşamış olsa da, genel olarak "Araplar" olarak genelleme yapmak doğru olmaz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Araplar içindeki tutumlar ve ilişkiler değişkenlik göstermiştir ve bazı Arap aşiretleri Osmanlı yönetimine sadık kalmıştır. Bu nedenle, tüm Arapların Osmanlı İmparatorluğu'na ihanet ettiği söylenemez, çünkü bu genel bir ifade olur ki tarihi gerçekleri tam olarak yansıtmaz.

Elbette, Osmanlı İmparatorluğu, farklı etnik gruplardan ve coğrafi bölgelerden oluşuyordu. Araplar da bu gruplardan biriydi ve Osmanlı yönetimine farklı tepkiler vermişlerdi.


Osmanlı döneminde Araplar genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı bölgelerinde yaşıyorlardı. Bazı Arap aşiretleri veya grupları, Osmanlı idaresine karşı isyanlar veya ayaklanmalar düzenlemişlerdi. Özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Arap Yarımadası'nda, özellikle Arabistan'da Osmanlı yönetimine karşı çeşitli isyanlar gerçekleşmişti. Bunlardan biri de 1916'da Şerif Hüseyin liderliğindeki Arap isyanıdır. Bu isyan, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş ve Osmanlı'nın Arap topraklarından çekilmesine yol açmıştır.



Ancak, Osmanlı'nın Arap coğrafyasındaki yönetimi sadece isyanlarla değil, bazı bölgelerde Arap aşiretlerinin de desteğiyle sürdürülmüştür. Bazı Arap liderleri Osmanlı yönetimine sadık kalmış ve imparatorluğun çeşitli bölgelerinde önemli roller üstlenmişlerdir. Dolayısıyla, Arapların Osmanlı İmparatorluğu'na karşı tutumu genellikle bölgesel, etnik ve politik faktörlere bağlı olarak değişkenlik göstermiştir.

Şerif Hüseyin, Osmanlı İmparatorluğu'nun Hicaz bölgesindeki Mekke'nin şerifi ve Hicaz'ın başkanıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki olan Almanya'nın düşmanlarıyla bağlantı kurarak, Osmanlı'ya karşı bağımsızlık mücadelesi verme niyetindeydi.


1916 yılında, İngilizlerle gizli bir anlaşma yaparak Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklandı. Bu anlaşmada, İngilizler, Hüseyin'e Arap topraklarının bağımsızlığını ve kendisini bölgenin lideri olarak tanıma sözü vermişlerdi. Bu süreçte Hüseyin, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı isyan ederek, Arap Yarımadası'nın bağımsızlığı için mücadele etti.


Hüseyin'in isyanı, Arap Yarımadası'nın çeşitli bölgelerinde Osmanlı'ya karşı savaşlar başlatmasına yol açtı. Bunun sonucunda, 1916'dan itibaren Osmanlı yönetimi, bölgedeki kontrolünü kaybetmeye başladı. Hüseyin'in isyanı, Araplar arasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık ve özgürlük taleplerini güçlendirdi.


Ancak, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda bölgedeki siyasi dengeler ve Sykes-Picot Anlaşması gibi faktörler, Arapların beklentilerinin aksine bölgede yeni sınırların çizilmesine yol açtı ve Arapların beklediği bağımsızlık gerçekleşmedi. Bu durum, bölgede uzun süreli siyasi ve toplumsal etkiler doğurdu.

OSMANLI İMPARATORLUĞU NEDEN ÇÖKTÜ

 Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü bir dizi iç ve dış faktörün etkileşimi sonucunda gerçekleşti. Birincil nedenler arasında şunlar vardı:



1. **Ekonomik Zayıflık:** 19. yüzyılın başlarında, imparatorluk ekonomisi gerilemeye başladı. Ticaretteki dengesizlik, vergi toplamada zorluklar ve sanayileşme eksikliği ekonomiyi zayıflattı.


2. **Toplumsal ve Etnik Çeşitlilik:** İmparatorluk, farklı etnik gruplardan ve inançlardan oluşuyordu. Bu durum, içsel gerginliklere ve çatışmalara neden oldu.


3. **Siyasi Baskılar ve Reform Eksikliği:** İmparatorluk, modernleşme ve reformları gerçekleştirecek siyasi istikrarı sağlayamadı. Bu da yönetimdeki zayıflıkları ve dış güçlerin etkisini artırdı.


4. **Dış Baskılar ve Savaşlar:** Osmanlı İmparatorluğu, 19. ve 20. yüzyıllarda bir dizi savaş ve çatışma ile karşı karşıya kaldı. Balkanlar ve Kafkasya'daki kayıplar, imparatorluğun toprak bütünlüğünü zayıflattı.



5. **İstikrarsızlık ve Kaynakların Azalması:** İmparatorluk, içsel ayaklanmalar, isyanlar ve dış güçlerle sürekli savaşlar nedeniyle istikrarsız bir durumdaydı. Bu durum, kaynakları tüketerek imparatorluğun gücünü azalttı.


Sonuç olarak, bu faktörlerin birleşimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açtı ve I. Dünya Savaşı'nın sonunda imparatorluk parçalandı, ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla son buldu.

 Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü etkileyen bazı önemli olaylar ve süreçler şunlardı:


1. **Tanzimat Reformları:** 19. yüzyılın başlarında, Osmanlılar modernleşme çabaları kapsamında Tanzimat Reformları'nı başlattı. Bu reformlar, hukukun modernleştirilmesi, eğitimde iyileştirmeler ve azınlıkların haklarını güvence altına alan değişiklikler gibi alanlarda değişiklikler getirdi. Ancak, bu reformlar yeterince etkili olmadı ve toplumda gerçek bir değişim sağlayamadı.



2. **Balkan Savaşları:** 1912 ve 1913'te gerçekleşen Balkan Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa topraklarındaki son kalan yerlerini kaybetmesine neden oldu. Bu savaşlar sonucunda Osmanlı, Balkanlar'daki topraklarının büyük bir kısmını kaybederek gücünü daha da zayıflattı.


3. **I. Dünya Savaşı:** Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri tarafında katıldı. Ancak, savaşta yenilgi yaşandı ve imparatorluk büyük toprak kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında yaşanan büyük kayıplar, ekonomiyi ve ordunun gücünü zayıflattı.


4. **Milliyetçilik ve Bağımsızlık Hareketleri:** İmparatorluk, farklı etnik grupların milliyetçilik ve bağımsızlık talepleriyle karşı karşıya kaldı. Bu gruplar kendi bağımsızlık mücadelelerini sürdürerek imparatorluğun parçalanmasına katkıda bulundular.


5. **Mondros Mütarekesi ve Sonrası:** Osmanlı İmparatorluğu, 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi. Bu mütareke sonrasında işgal edilen bölgelerdeki kontrol müttefik devletler tarafından ele geçirildi ve İstanbul'da işgal başladı. Bu süreç Osmanlı'nın sonunu hızlandırdı.


Bu faktörlerin birleşimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne ve ardından topraklarının parçalanmasına yol açtı. Bu parçalanma sonucunda da günümüzdeki Orta Doğu ve Balkanlar'daki birçok modern devlet ortaya çıktı.

22.11.23

ESKİ İSTANBUL 13 ARALIK 1930


 Eski İstanbul - 13 Aralık 1930


Açıklama


1930 YILININ İSTANBUL'U (SESLİ)


Konuşmaları Dikkatlice Dinleyin!


VİDEO İÇERİĞİ


* Tarak ve kaşıkların elle üretilmesi, nargile içen bir adamın görüntüleri.


* Eski İstanbul'un çarşı görüntüleri


* Türk kadınları İstanbul'un bir köy kuyusundan su çekiyor.


* Yine İstanbul'a posta taşıyan bir tır konvoyunun gelişini görüyoruz. * Taşıttan yapılan çekimlerde Eski İstanbul'u görüyoruz.


* Sultan Ahmed Camii avlusunun kısa bir görüntüsü.


(Bu görüntülerin ham hali Güney Carolina Üniversitesi film arşivinde saklanmaktadır)

İSTANBUL 1920-1924 ARASI GÖRÜNTÜLERİ



 İstanbul 1920 - 1924 Yılları Arası Görüntüleri!


Eski İstanbul'un insanlarını, camilerini, meydanlarını ve boğaziçini gördüğümüz bu video ile o yıllara tanıklık edebiliyoruz.

Videodaki insanların hiçbiri hayatta değil...

MÜKEMMEL İKİLİ


 

DEMİR KUBBEYİ KÖR EDEN FİLİSTİNLİ ÖMER

 


Demir Kubbe'yi etkisiz hale getiren kişi, 1991 doğumlu Omar Z. M. A. çıktı. Gazze İslam Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Programcılığı Bölümü mezunu Omar, aynı tarihlerde, Gazze İçişleri Bakanlığı adına bir hackleme programı yazdı. Bu program tüm telefonlara sızabilme etkisine sahipti. İsrail, radarına aldığı Omar A.'yı yakalamak için çeşitli planlar yaptı.

NORVEÇ'TEN GELEN ŞÜPHELİ İŞ TEKLİFİ

2019 yılında bu kapsamda Omar A.'ya AM isim Norveçli yazılım şirketinden iş teklifi yapıldı. Anabella sahte ismiyle kendini tanıtan sözde şirket görevlisi, Gazzeli gençten bilgisayar programlama ve uygulama sistemleri tasarlamasını istedi. Bir süre sonra ise aynı şirketten Leonardio Causer ve Roland Gales adli kişiler Omar A.'yı aradı. Omar bu kişilere, "Whatsapp'tan görüntülü konuşalım" dedi. Ancak iki isim, her defasında bundan kaçındı. Teklif ısrarını sürdüren Norveçli şirketin yöneticileri, şirketin Belçika şubesinde işe alım yapabileceklerini belirterek ıslak imzalı Schengen vize davetiyesini Gazze'ye gönderdi. Ancak Omar A. bu davete rağmen artan şüpheleri üzerine Norveçlilerin iş teklifini reddetti.

MOSSAD İSTANBUL'DA DA KISKACA ALDI

Dünyanın en iyi yazılımcılarından ve hackerlerinden (bilgisayar korsanı) biri olarak gösterilen Omar A., 3 Mart 2020'de Mısır'ın başkenti Kahire üzerinden resmi yollarla çalışmak üzere İstanbul'a taşındı. Linkedin uygulaması üzerinden bilgisayar programlama ve yazılım alanlarında uzaktan dersler veren Omar, Türkiye'de Mossad tarafından sıkı takibe alındı. Mossad adına ilk teması, Nisan 2021'de Raed Ghazal adlı ajan kurdu. Fransız şirket Think Hire'ın İnsan Kaynakları yöneticisi olduğunu iddia ederek whatsapp üzerinden Omar ile irtibat kuran Ghazal, "Uygulama Yardımcısı" pozisyonunda iş teklifinde bulundu. Haziran ve Ağustos 2021'de İstanbul Beylikdüzü Marmara Park AVM, Bayrampaşa Forum İstanbul AVM ve Fatih Historia AVM'de yüzyüze mülakatlar yaparak Omar'ı şirkete kazandırmaya çalışan Raed Ghazal, bir süre sonra bir başka Mossad elemanı olan Omar Shalabi'ye işi devretti

TEK HEDEF TEL AVİV'E KAÇIRMAK

Ghazal ve Shalabi'nin tek hedefi, yazılımcı genci önce Avrupa'ya götürmek, oradan da İsrail'in başkenti Tel Aviv'e kaçırmaktı. İki Mossad elemanı, Omar A. ile telekonferans gerçekleştirdi. Görevi diğer ajana devreden Raid Ghazzal bir süre sonra ortadan kayboldu. Omar Shalabi, İnsan Kaynakları programı üzerinden eleman çalıştırma, ekleme ve silme ile ilgili bir program yazması karşılığında 10 bin ABD doları teklif etti. Programı hızlıca aktif hale getiren A.'ya bu para Fransız firma Think Hire'dan 3 parça şeklinde Kuveyt Türk hesabına gönderildi. Paraları gönderen ise John Foster sahte kimliğini kullanan Mossad elemanıydı.

20 BİN DOLAR MAAŞLA AKLINI ÇELMEYE ÇALIŞTI

Parayı gönderen kişiler, Filistinli Omar A.'ya yurtdışına seyahat etme sorununun olup olmadığını da devamlı gündemde tuttu. İlerleyen süreçte Mossad casusu Omar Shalabi, Omar A.'ya başka bir iş teklifinde bulunarak Haziran 2022'de Karadağ pasaportu taşıyan Nikola Radonij'e (44) işi devretti. Radonij, 28-31 Ağustos 2022 tarihlerinde İstanbul'da Karaköy Hoteli'nde konaklayan Mossad casusu Radonij, Gazzeli Omar'le hotelde yüz yüze görüşerek İstanbul'da kalması durumunda 5 bin 200 dolar sabit maaş, Brezilya'da et kesim fabrikasında proje uzmanı olarak çalışmayı kabul etmesi durumunda ise 20 bin dolar maaş teklifinde bulundu.

EV ADRESİ İÇİN GÖÇ İDARESİ TEZGAHI

Radonij, Mossad'a çalışan istihbarat elemanları Abdülber Muhammet Kaya, Foad Osama Hıjazı ve Fas uyruklu Youssef Dahmane isimli şahıslarla internet tabanlı projede birlikte çalışacaklarını belirtti. Bu şahıslardan birisini seçmesini istedi. Şahısların hepsi Mossad'la irtibatlıydı. Nikola Radonij, Omar A.'ya hemen pasaportunu ve ikametgâh adresini göndermesini istedi. Mossadlı casus, İstanbul İl Göç İdaresinde tanıdıkları olduğunu, kendisine İstanbul'da oturum alacağını belirtti. Amaç; Omar'ın İstanbul'daki ev adresini ele geçirmekti. Çünkü Omar A. ikamet adresinin gizlemek adına görüşme yaptığı noktalara üç otobüs değiştirerek gidiyordu. Nikola Radonij ısrarla yurtdışına gelmesi gerektiğini, şirketin kendisine ihtiyacı olduğunu belirtti. Bu ısrar üzerine devreye giren Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), uzun süredir kaçırılabilineceğini düşündüğü Omar Albaisy'i ikaz ederek yurt dışına çıkmasını engelledi.

Ancak Omar A., Eylül 2022'de İsrail'le diplomatik ilişkisi olmayan Malezya'ya 15 günlüğüne gezmek için seyahat etmeye karar verdi. MİT İstanbul Bölge Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma Dairesi (İKK), Omar A.'ya yönelik şüpheli iş tekliflerinden daha önceden haberdar olduğu için yurt dışına çıkmadan önce gerekli tüm uyarıları yaptı. Acil durumlarda telefonu kapatılsa bile sürekli konum bilgisini İstanbul'a yollayan bir uygulama A.'nın telefonuna yüklendi

MALEZYA'DA MOSSAD KAÇIRDI

Omar A., Malezya'ya gidince pusuda bekleyen Mossad harekete geçti. Üç ayrı hücreyle takipte olan Mossad, Malezyalı yerel kaynaklarından oluşan bir ekip oluşturdu. Liderliğini bir kadının yaptığı iki ayrı grup, Omar A.'yı 28 Eylül 2022 gecesi Malezya'nın simge yapısı Petronas İkiz Kuleleri'ne yakın bir mesafedeki Jalan Yap Kwan Seng bölgesinden Omar A.'yı bir araca zorla bindirdi. Yanındaki arkadaşına da sessiz olmasını söyleyen grup, Kuala Lumpur federal bölgesinden uzaklaşarak 50 kilometre uzaklıktaki Selangor bölgesindeki bir dağ evinde Omar A.'yı çapraz sorguya aldı.

Mossad timi, Hulu Langat bölgesindeki dağ evinde Tel Aviv'le video konferans yöntemiyle 36 saat sorguladıkları Omar A.'ya ağır işkence uyguladı. Tel Aviv'den bağlanan Mossad yöneticileri sorguda Demir Kubbe'yi körleştirmeyi başaran Filistinli bilgisayar programcısına bu programı nasıl geliştirdiğini, hangi kodlama dilini kullandığını, İsrail kamu görevlileri ve askerlerinin kullandığı android tabanlı cep telefonlarını hackleyen sistemi nasıl kapatabileceklerini öğrenmeye çalıştı. Ayrıca İstanbul'da kendisiyle beraber elektronik harp savaşı yürüten başka bilgisayar mühendisi, yazılım mühendisi ve bilgisayar programcısı olup olmadığı sorgulayan Mossad, hackleme sistemini geliştiren ağın nasıl kurulduğunu, hangi teknolojiyi kullandığını tek tek sordu.

MİT DEVREYE GİRDİ, MALEZYA OPERASYON YAPTI

MİT, kaçırılma olayını öğrenir öğrenmez Malezya'daki muhataplarına konunun çok acil olduğunu belirterek Filistinli yazılımcının dağ evinden kurtarılması için bulunduğu nokta konumunu gönderdi. Saatler sonra Malezya Özel Harekat timleri, dağ evine şok baskın gerçekleştirdi. Genç Filistinli sağ olarak kurtarıldı. Kuala Lumpur Sulh Ceza Mahkemesi, Filistinli yazılımcıyı kaçırıp sorgulayan 11 kişi hakkında tutuklama kararı verdi.

Bu önemli operasyonun ardından, geçtiğimiz haftalarda MİT koordinesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri de bir Mossad ajanını İstanbul'da yakaladı. Filistinli Omar A.'ya bir proje ortaklığı çerçevesinde yaklaşan Foad Osama Hıjazi, MİT tarafından deşifre edilince düğmeye basıldı. Hıjazi, İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad'a casusluk yapmaktan İstanbul'da tutuklanarak cezaevine gönderildi.

DAHİ YAZILIMCI SAFE HOUSE'TA TUTULUYOR

MİT'in devreye girmesi sonucu kurtarılan Omar A., Türkiye'ye getirildi. MİT kontrolündeki bir Safe House'ta (Güvenli Ev) kalan Omar A., ustası olduğu yazılım çalışmalarına da devam ediyor.

MALEZYA'DAKİ İLK OLAY DEĞİL

Çoğunluğu Müslüman olan ve Filistin davasının güçlü bir destekçisi olan Malezya'nın İsrail ile herhangi bir diplomatik ilişkisi bulunmuyor. SABAH'ın yaptığı araştırmaya göre, İsrail devletinin Malezya'daki kaçırılma vakası ilk değil. 2018 yılında yine Hamas üyesi Gazze doğumlu elektrik mühendisi Fadi Muhammed el-Batş, Kuala Lumpur'da Mossad'a bağlı çalışan iki motosikletçi tarafından vurularak öldürüldü. Malezya yerel medyası da Fadi Muhammed el-Batş'in İsrail gizli servisi tarafından öldürüldüğünü yazdı.

Abdurrahman ŞİMŞEK (SABAH)


AĞLATAN VEDA


 

21.11.23

İSLAM'IN DİĞER DİNLERDEN FARKLILIKLARI

 İslam, diğer birçok dinle farklılıklar gösterir. İşte bazı temel farklılıklar:



1. **Tek Tanrılı İnanç (Tevhid):** İslam, tek tanrıya inanmayı vurgular. Diğer dinlerin bazıları da tek tanrıya inanır, ancak inanç biçimleri ve tanrının özellikleri farklılık gösterir.


2. **Kur'an:** İslam, Kuran'ı Allah'ın kelamı olarak kabul eder. Diğer dinler kutsal metinlere sahiptir, ancak İslam'ın kutsal kitabı olarak Kur'an benzersizdir.


3. **Peygamberler:** İslam, birçok peygamberi kabul eder ve Muhammed'i (sav) son peygamber olarak görür. Diğer dinlerde de peygamberler bulunur, ancak hangi peygamberlerin kabul edildiği ve nasıl görüldüğü dinlere göre değişir.


4. **İbadetler:** Namaz, oruç, zekat, hac gibi İslam'a özgü ibadetler vardır. Diğer dinlerin de kendine özgü ibadetleri bulunur ancak İslamdaki ibadetler farklılık gösterir.


5. **Şeriat:** İslam, şeriatı dinî ve hukuki kuralların birleşimi olarak kabul eder. Diğer dinlerde farklı hukuki sistemler veya yönergeler bulunur.


Bu, İslam'ı diğer dinlerden bazı farklı kılan ana özelliklerdir, ancak dinler arasındaki farklılıklar çok daha geniş bir yelpazede olabilir.

 İslam'ı diğer dinlerden farklı kılan bazı önemli özellikleri şöyle açabiliriz:


1. **Allah Kavramı:** İslam, Tanrı'yı "Allah" olarak adlandırır ve sadece tek ve eşsiz bir Allah'a  inanır. Diğer dinlerde de tanrı kavramları bulunsa da, İslam'ın Allah anlayışı farklıdır.


2. **Kur'an'ın Özel Konumu:** İslam inancına göre, Kur'an Allah'ın kelamıdır ve insanlara rehberlik etmek için Muhammed (sav)  aracılığıyla indirilmiştir. Diğer dinlerin kutsal metinleri farklı kaynaklardan gelir ve farklı şekillerde algılanır.


3. **Namaz (Salat) ve Diğer İbadetler:** İslam, beş vakit namaz, oruç, zekat ve hac gibi belirli ibadetleri yerine getirme zorunluluğunu vurgular. Diğer dinlerde de çeşitli ibadet biçimleri bulunur ancak bunlar İslam'dakiyle aynı değildir.


4. **Sünnet ve Hadisler:** İslam, Peygamber Muhammed (sav)'in sözleri, eylemleri ve onaylarından oluşan hadisleri ve sünneti önemser. Diğer dinlerde peygamberlere ait öğretiler veya geleneğe dayalı bilgiler farklı şekillerde aktarılır.


5. **Şeriat ve İslam Hukuku:** İslam, dini ve hukuki düzenlemeleri içeren şeriatı benimser. Diğer dinlerde de hukuki düzenlemeler veya ahlaki kurallar bulunur, ancak bunlar İslam'daki gibi kapsamlı bir şeriat sistemi değildir.


6. **Eşitlik ve Adalet:** İslam, eşitlik, adil davranma ve iyilik yapma prensiplerini vurgular. Diğer dinlerde de benzer ahlaki değerler bulunabilir, ancak vurgular ve uygulamalar farklılık gösterir.


Her dinin kendine özgü öğretileri, uygulamaları ve değerleri bulunur. İslam'ın diğer dinlerden farklılaşmasının nedeni, öğretileri, inanç sistemleri ve uygulamalarındaki özgünlükleridir.

Son olarak bizi İslamla şereflendiren Rabbize binlerce kez hamdü senalar olsun; Elhamdülillah.

20.11.23

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI

 Dünya çocuk hakları, çocukların yaşam, gelişim ve korunması için uluslararası olarak kabul edilen haklardır. Bunlar, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde belirtilmiştir ve şunları içerir:



1. Eşitlik: Her çocuğun eşit haklara sahip olması.

2. Sağlık: Sağlıklı yaşama ve sağlık hizmetlerine erişim hakkı.

3. Eğitim: Ücretsiz ve zorunlu eğitim hakkı.

4. Korunma: İstismar, ihmal ve şiddetten korunma hakkı.

5. İsim Hakkı: Kimlik bilgilerinin korunması ve isminin kullanılması hakkı.

6. Oyun ve Dinlenme: Oyun oynama, dinlenme ve boş zaman aktivitelerine katılma hakkı.

7. Düşünce ve İfade Özgürlüğü: Düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olma hakkı.

8. Aile Yaşamı: Aileyle birlikte yaşama hakkı.

9. Engelli Çocuklar: Engelli çocukların özel ihtiyaçlarını karşılamak için desteklenmesi hakkı.

10. İnsan Ticareti ve Sömürüden Korunma: İnsan ticareti, çocuk işçiliği gibi durumlardan korunma hakkı.



Bu haklar, çocukların sağlıklı, güvende ve saygı gören bir ortamda büyümelerini sağlamayı amaçlar.

 Dünya çocuk hakları, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (BMÇHS) adıyla bilinen uluslararası bir sözleşme ile belirlenmiştir. Bu sözleşme, 20 Kasım 1989'da BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve 1990'da yürürlüğe girmiştir.


BMÇHS, çocukların temel haklarını ve ihtiyaçlarını belirlerken birçok önemli ilkeyi içerir:


1. **Ayrımcılık Yasağı:** Çocukların ırkı, cinsiyeti, dil, din, engellilik durumu gibi herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan tüm haklardan yararlanma hakkı vardır.

  

2. **Çocukların İyiliği İlkesi:** Çocuğun en üst düzeyde yararı gözetilir. Karar verme süreçlerinde çocuğun faydası ön planda tutulur.


3. **Çocuğun Gelişimi İlkesi:** Çocukların fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişimlerinin en iyi şekilde desteklenmesi gerekir.


4. **Katılım Hakkı:** Çocukların kendi görüşlerini ifade etme hakkı vardır. Kararlar, çocuğun yaşına ve olgunluğuna uygun bir şekilde alınmalıdır.


Bu sözleşme, çocukların korunması, eğitimi, sağlık hizmetlerine erişimi gibi birçok alanda haklarını güvence altına alır. Üye ülkelerin çocukları bu haklardan yararlanmaya ve korunmaya yönelik politikaları uygulamaları beklenir. Ancak, her ülke kendi iç hukuk düzenlemeleriyle bu hakları uygulamaya koymakla yükümlüdür.


Çocuk hakları, dünya genelinde çocukların yaşam kalitesini artırmak ve onları korumak için temel birer referans noktasıdır. Bu haklar, çocukların sağlıklı, güvende ve özgür bir şekilde büyümesini sağlamak amacıyla küresel düzeyde büyük önem taşır.

HİTLER VE HOLOKOST

 Adolf Hitler, 20. yüzyılın en tartışmalı figürlerinden biridir. Almanya'nın Nazi Partisi'nin lideriydi ve 1933-1945 yılları arasında Almanya'nın Şansölyesi ve Ardından Führer'i olarak hükümette kontrolü elinde bulundurdu. II. Dünya Savaşı'nın başlamasına yol açan politikalarıyla tanınır. Holokost'un gerçekleşmesindeki sorumluluğuyla da anılır; milyonlarca insanın ölümüne yol açan soykırım politikaları ve Yahudi karşıtı zulmüyle tarihte kara bir noktadır. Hitler, savaşın sonlarına doğru intihar etmiştir.



Elbette, Adolf Hitler, 20 Nisan 1889'da Avusturya'nın Braunau am Inn şehrinde doğdu. Gençliğinde sanat okuluna gitmek istemiş ancak kabul edilmemiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman Ordusu'nda savaşmış ve savaş sonrası Almanya'da siyasi faaliyetlere başlamıştır.


Hitler, Alman milliyetçiliği ve antisemitizm üzerine kurulu bir ideoloji olan Nazizmi (National Socialism - Ulusal Sosyalizm) benimsemiş ve bu ideolojiyi Almanya'nın liderliği için kullanmıştır. 1933'te Şansölye olarak göreve gelmiş, ardından demokratik süreçleri ortadan kaldırarak diktatörlüğünü kurmuştur.



Hitler'in politikaları, Almanya'yı ekonomik olarak toparlamış ancak aynı zamanda savaşa sürüklemiştir. II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, Alman ordusu büyük bir güç olarak Avrupa'yı istila etmiş ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur.

HOLOKOST 

Holokost, Hitler'in Yahudilere yönelik sistematik soykırım politikasıdır. Nazi rejimi altında, altı milyondan fazla Yahudi ve birçok diğer azınlık grubu, toplama kamplarında öldürülmüştür.


Savaşın sonlarına doğru, Almanya'nın yenilgisinin kaçınılmaz olduğunu gören Hitler, Berlin'deki bir yeraltı sığınağında intihar etmiştir. Hitler'in mirası, tarihte insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri olarak kabul edilir ve onun yaşamı ve ideolojisi geniş çapta incelenir ve eleştirilir.

Holokost, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın lideri Adolf Hitler'in emriyle gerçekleştirilen ve özellikle Yahudiler olmak üzere çeşitli azınlık gruplarına karşı yapılan sistematik ve kitlesel soykırımı ifade eder. Bu kapsamlı insanlık dramında, altı milyondan fazla Yahudi, Nazi toplama kamplarında, kurşuna dizilerek ya da açlık, işkence ve kötü muamele nedeniyle öldürülmüştür.



Holokost, sadece Yahudilere yönelik değildir, aynı zamanda Romanlar, Slavlar, engelliler, siyasi muhalifler ve diğer azınlık grupları da Nazi rejiminin zulmüne maruz kalmıştır. Toplama kampları, gaz odaları, zorla çalıştırma ve açlık gibi yöntemlerle insanlık dışı muamele ve ölümler gerçekleşmiştir. Holokost, tarihte yaşanmış en büyük insanlık dramlarından biri olarak kabul edilir ve bu trajedi, insanlık için unutulmaması gereken bir anıt olarak görülür.

Elbette, Holokost, Nazi Almanyası'nın Yahudi nüfusunu ve diğer çeşitli azınlık gruplarını yok etme politikasının bir parçasıydı. Nazi rejimi, 1933'ten 1945'e kadar olan süreçte, Almanya'nın sınırları dışında da toplama kampları, infazlar ve sürgünler yoluyla toplu katliamlar gerçekleştirdi.


Nazi yönetimi, insanları ırk, etnik köken, dini inanç veya siyasi görüşlerine göre sınıflandırdı ve Yahudiler başta olmak üzere çeşitli grupları hedef alarak kitlesel öldürme politikasını uyguladı. Bu süreçte toplama kampları, ölüm kampları ve imha kampları kuruldu. Auschwitz, Treblinka, Sobibor, Majdanek ve Dachau gibi kamplar, milyonlarca insanın öldürüldüğü yerler olarak trajiği temsil eder.


Yahudiler, toplama kamplarına gönderilirken önce zorla çalıştırılıyor, açlık ve işkenceye maruz kalıyor, daha sonra gaz odalarında topluca öldürülüyorlardı. Bu süreçte ayrıca çocuklar, yaşlılar, engelliler ve diğer savunmasız gruplar da acımasızca öldürüldü.


Holokost, sadece insanlık tarihindeki en korkunç soykırımlardan biri değil, aynı zamanda insanlık için önemli bir ders olmuştur. Bu trajik olaylar, insanların ırk, din veya farklılıkları nedeniyle ayrımcılık ve nefreti reddetmesi gerektiğinin bir hatırlatıcısıdır. Holokost, soykırımın insanlığa getirdiği acı ve yıkımı asla unutmamak ve tarih boyunca barış ve insan hakları için çaba göstermek adına önemli bir hatırlatıcıdır.