5.12.23

DÜNYANIN İLK YERLEŞİM YERİ GÖBEKLİTEPE

 Dünyanın bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri, günümüzdeki Şanlıurfa, Türkiye yakınlarında bulunan Göbekli Tepe'dir. Göbekli Tepe, tahmini olarak M.Ö. 9600 ile 8000 yılları arasında inşa edilmiş olan devasa taş yapılardan oluşan bir arkeolojik alan olarak bilinir. Bu, bilinen en eski bilinen tapınak komplekslerinden biri olarak kabul edilir.



Göbekli Tepe, yaklaşık 12.000 yıl önce, Neolitik Çağ'da inşa edilmiş olan bir arkeolojik alan olarak öne çıkar. Bugünkü Şanlıurfa'nın yaklaşık 15 kilometre kuzeydoğusunda bulunur.


Göbekli Tepe, dikili taşlar ve dairesel yapılar içeren bir tapınak kompleksi olarak kabul edilir. Bu yapılar, insanların avcı-toplayıcı toplumdan yerleşik tarım toplumuna geçiş döneminde bile karmaşık yapıların inşa edilebileceğini gösterir.



Bu antik alanın keşfi, insanlık tarihine ilişkin bilgilerimizi gözden geçirmemize yardımcı oldu çünkü o dönemde bu kadar büyük ve karmaşık yapıların varlığına dair önceki anlayışlarımızı değiştirdi. Göbekli Tepe, insanlık tarihindeki yerleşik yaşamın ve inşaatın ne kadar erken başlayabileceğini göstermesi açısından önemlidir.

Göbekli Tepe, yaklaşık olarak 9600 ile 8000 yıl önce inşa edilmiş olup, 20'den fazla büyük taş halkası içeren bir arkeolojik alandır. Bu taş halkaları, dikili taşlarla çevrili dairesel yapılar şeklindedir. Bu taşlar, insan veya hayvan figürleri, geometrik desenler ve kabartmalarla süslüdür.



Göbekli Tepe'nin inşa ediliş amacı hala tam olarak bilinmemekle birlikte, bu alanın dini veya törensel amaçlar için kullanıldığı düşünülmektedir. Burada yapılan kazılarda, av hayvanlarının figürleri ve insanlar arasında olası bir ilişkiyi temsil eden semboller bulunmuştur. Bazı araştırmacılar, bu alanın toplumun birlikte çalışmasını ve belirli dini ritüellerin gerçekleştirilmesini sağladığına inanmaktadır.


Göbekli Tepe'nin keşfi, insanlık tarihindeki yerleşik hayata geçiş ve kültürel gelişim konusundaki anlayışımızı önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu antik alan, Neolitik Çağ'ın başlangıcına dair bilgilerimizi genişletmiş ve insanlığın erken dönemlerine ışık tutmuştur.

3.12.23

DEMİR KUBBE NEDİR

 İsrail'in "Demir Kubbe" adı verilen savunma sistemi, kısa menzilli roket ve füzelerin hedefleri vurmasını engellemek için tasarlanmış bir hava savunma sistemidir. Bu sistem, radarlar ve hedef tespit sensörleriyle donatılmıştır. Algılanan tehditleri izler ve ardından bu hedefleri yok etmek için füze savunma sistemleriyle karşılık verir. Sistem, gelen füzeleri havada imha etmek için füzeleri ateşler. Ancak, sistemin nasıl çalıştığına dair ayrıntılı teknik bilgi ve işleyiş detayları tam olarak kamuoyuna açıklanmamış olabilir.


Elbette! İsrail'in "Demir Kubbe" savunma sistemi, kısa menzilli balistik füzeler, roketler ve havan mermilerine karşı koruma sağlamak için geliştirilmiş bir sistemdir. Genellikle Hamas tarafından atılan roket saldırılarına karşı kullanılmaktadır.


Bu sistem, radarlar, sensörler ve hedef tespit sistemleri aracılığıyla tehditleri algılar. Algılanan tehditlerin boyutunu, hızını ve tahmini düşme noktalarını belirleyerek bu bilgileri merkezi kontrol sistemine iletir. Ardından, merkezi kontrol sistemi, tehditlerin yok edilmesi için kararlar alır.


Hava savunma füzeleri, tehdit olarak algılanan füzeleri izleyerek ve onlara doğru yönlendirilerek havada etkisiz hale getirmeye çalışır. Füzeler, tehditleri yok etmek için hedeflere doğru yönlendirilir ve etkisiz hale getirilir. Ancak, bu sistemlerin teknik detayları ve tam çalışma prensipleri genellikle gizli tutulur ve tam olarak kamuoyuna açıklanmaz. Bu nedenle, sistemin tam işleyişi hakkında çok ayrıntılı bilgiye sahip olmak zor olabilir.

İsrail'in Demir Kubbe savunma sisteminin çalışma menzili hakkında kesin bir bilgi kamuya açıklanmamıştır. Genellikle, bu tür askeri sistemlerin belirli bir menzile sahip olduğu bilinir, ancak tam olarak ne kadar mesafeden tehditleri algıladığı ve etkisiz hale getirebildiği konusunda net bir açıklama bulunmamaktadır. Bu konuda kesin bilgiyi sağlamak için resmi açıklamaların veya güvenilir kaynaklardan güncel verilerin takip edilmesi gerekir.

Şeytan Sofrası 📍 Cunda Ayvalık Balıkesir


 

OSMANLIDAKİ FİLİSTİN


 Osmanlı İmparatorluğu döneminde Filistin, genellikle "Suriye Vilayeti" içinde yer alıyordu. Osmanlılar, 16. yüzyılın başlarından itibaren Filistin topraklarını kontrol altına aldılar ve uzun bir süre bu bölge üzerinde hakimiyet kurdular.


Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilayeti olarak Suriye Vilayeti'ne bağlıydı ve genellikle Gazze, Kudüs, Akka (Acre), Nablus, Beytüllahim ve diğer şehirleri içeriyordu. Osmanlı döneminde Filistin, kentsel merkezlerin yanı sıra tarıma dayalı bir ekonomiye sahip birçok köy ve kasabadan oluşuyordu.


Kudüs, Osmanlı döneminde dini önemi nedeniyle öne çıkan bir şehirdi. Osmanlılar, Kudüs'ün kutsal mekanlarını koruma ve yönetme konusunda özen gösterdiler. Ayrıca, Osmanlı döneminde Filistin'de farklı dini ve etnik gruplar barış içinde yaşamıştı; Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler bu bölgede bir arada yaşamış ve çeşitli dini ibadetlerini yerine getirmişlerdi.


Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, Filistin'de Siyonist hareketin yükselmesi ve Avrupa'dan gelen Yahudi göçleri, bölgede toplumsal ve politik dinamiklerde değişime yol açtı. Bu süreçte, Osmanlı yönetimi altındaki Filistin, toprak sahipliği ve kimlik konusunda çeşitli tartışmaların yaşandığı bir yer haline geldi. Bu gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Britanya Mandası'nın bölgeyi kontrol etmesiyle sonuçlanan süreci tetikledi.

Filistin'in Osmanlı İmparatorluğu'ndaki son döneminde, 1917 Balfour Deklarasyonu'na kadar olan süreçte, Filistin toprakları Osmanlı kontrolü altındaydı. Son Osmanlı döneminde Filistin'i savunan önemli figürler arasında, İmparatorluğun yöneticileri, bölge liderleri, ve yerel halk bulunmaktaydı. Özellikle, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Filistin'de etkili olan kişiler arasında Şerif Hüseyin ve ailesi, Osmanlı yönetimi altında yerel liderler, aşiret liderleri ve Filistin toplumu genelinde önemli figürler yer almaktaydı. Bununla birlikte, Osmanlı dönemi sona erdikten sonra, Filistin'deki politik ve toplumsal dinamikler önemli ölçüde değişti ve farklı gruplar ve liderler Filistin'in kaderi üzerinde etkili oldu.

Elbette, Filistin tarihinde Osmanlı dönemi önemli bir yer tutar. Osmanlı İmparatorluğu, 1516'da Mısır Memlük Sultanlığı'nı yenerek Filistin'i kontrol altına aldı. Bu dönem boyunca, Filistin toprakları genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun eyaletleri arasında yer aldı. Osmanlı döneminde Filistin, farklı dönemlerde farklı yönetim biçimleri ve idari yapılar gördü.


Osmanlı yönetimi altında, Filistin'deki yerel liderler, aşiretler ve topluluklar genellikle kendi iç işlerini yönetme yetkisine sahipti. Bununla birlikte, Osmanlı merkezi yönetimi de bölgede politik ve idari dengeyi korumak için çeşitli politikalar izledi.


Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında, Filistin'de Siyonist hareketin yükselişi ve Avrupa'dan gelen Yahudi göçleriyle birlikte, yerel Arap liderler ve halk, kendi topraklarının geleceği konusunda endişelerini dile getirmeye başladılar. Bu süreçte, Filistin'deki Osmanlı yönetimine karşı çeşitli tepkiler ve yerel direnişler de görüldü.


Ancak I. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu çöktü ve Filistin toprakları Britanya Mandası altına girdi. Bu süreçte, Filistin'in kaderi ve yönetimi üzerinde çeşitli uluslararası anlaşmalar ve planlar gündeme geldi; bu da Filistin'in modern tarihindeki önemli dönemeçlerden birini oluşturdu.

Daha Fazla Bilgi İçin:https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/filistin-osmanlidan-nasil-koparildi/2

2.12.23

CUNDA ADASINDAKİ GÜNEŞ SAATİ


 

FERRARİYE SELLEKTÖR YAPAN HACI MURAT

 Denizli'de yaşayan Bilal Durukan abi, yıllar sonra biriktirdiğiyle elden düşme Murat 124 alır. Arabasıyla memleketine Aydın'a giderken araba arızalanır. Yolun kenarına çeker, motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanaşır:



— Hayrola hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim ilk tamirciye kadar.

Bilal bu teklife çok sevinir. Ara halatı ile Murat'ı Ferrari' nin arkasına bağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır:


— Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yap beni uyar!


Bilal

— Tamam!


Yola koyulurlar. Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60.80.100 derken, Murat124 arkadan selektör yapar.

Ferrari durumu anımsar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari yeniden gaza basar, 60, 80,100... Selektör yeniden anımsatır.


Ferrari yavaşlar. Yolda bu şekilde ilerlerken bir Lamborghini


Ferrari' ye yaklaşır:

— Kapışalım mı?


Ferrari yanıtlar:


— Nesine?


— 340 km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur.


Ferrari hemen onaylar ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220...

O arada trafiği denetleyen helikopterdeki görevli polis, genel merkeze bilgi vermektedir:


- Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında! 3 araç yarış yapıyor.

Ferrari ile Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar, arkadan da Murat 124 onları geçmek için 10 dakikadır sellektör yapıp yol istiyor!... 😁🙃😃😆😁

Sayfayı takip ederek farklı hikayeler okuyabilirsiniz

TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK ÖNEMİ

Türkiye'nin jeopolitik önemi, coğrafi konumuyla ön plana çıkar. Ülke, Asya ile Avrupa'yı birleştiren stratejik bir noktada bulunur. Boğazlar, Doğu ile Batı arasındaki deniz ticaretinin kesişim noktasıdır. Ayrıca Orta Doğu, Avrupa ve Asya arasında enerji nakliyatının önemli bir geçiş yoludur. Bu nedenle, Türkiye, stratejik bir geçiş noktası olmasıyla birlikte bölgesel istikrar, ticaret ve enerji nakliyatı açısından kritik bir rol oynar.


 Türkiye'nin jeopolitik önemi birkaç ana faktöre dayanır:

1. Coğrafi Konum: Türkiye, Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren önemli bir geçiş noktasında yer alır. Bu stratejik konum, ülkeyi ticaret yolları ve enerji hatları için kritik bir geçiş noktası haline getirir.

2. Boğazlar: İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlar. Bu boğazlar, deniz ticareti ve gemi trafiği açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye'nin bu boğazlar üzerinde kontrolü, deniz ticaretinin ve stratejik gücünün bir göstergesidir.

3. Bölgesel Stabilite: Türkiye, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Akdeniz gibi bölgelerle komşudur. Bu da ülkeyi bölgesel istikrarın sağlanması ve çeşitli siyasi, ekonomik ilişkilerin yönetilmesi açısından önemli bir aktör haline getirir.

4. Enerji Nakliyatı: Türkiye, enerji kaynaklarının üretildiği bölgeler ile tüketildiği Avrupa pazarları arasında stratejik bir geçiş noktasıdır. Bu durum ülkeyi, enerji hatlarının ve boru hatlarının geçtiği önemli bir yer haline getirir.

5. NATO Üyeliği ve Stratejik Ortaklıklar: Türkiye, NATO üyesi olarak stratejik bir konumda bulunur ve bölgedeki güvenlik dinamiklerinde önemli bir rol oynar. Ayrıca, Türkiye'nin farklı ülkelerle olan stratejik işbirlikleri ve ortaklıkları da jeopolitik önemini artırır.

Bu faktörler, Türkiye'nin jeopolitik açıdan önemini belirleyen temel unsurlardır ve ülkenin uluslararası ilişkilerdeki etkisini büyük ölçüde belirler.

1.12.23

GEREDE İMAM HATİP LİSESİ YIKILIYOR


 1967 de yapılan, mezunu olmaktan gurur duyduğumuz,  ülkemizin dört bir yanına her kademede eleman gönderen ve bir çok anımızın olduğu Gerede İmam Hatip Lisesi yenisi yapılmak üzere yıkılmaya başlandı. Fotoğraf be Video için Chat Çevik kardeşime teşekkür ediyorum.

OSMANLININ YIKILIŞININ DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması dünya tarihinde çeşitli etkiler yarattı:



1. **Çok Kültürlülük ve Çok Dilli Yapı:** Osmanlı İmparatorluğu, farklı dinlerden ve kültürlerden insanların bir arada yaşadığı geniş bir imparatorluktu. Bu çeşitlilik, farklı dillerin, kültürlerin, sanatın ve geleneklerin bir araya gelmesine olanak tanıyarak zengin bir mozaik oluşturmuştu. Osmanlı'nın çöküşü, bu çok kültürlü ve çok dilli yapıyı kaybetmeye ve bazı bölgelerdeki kültürel mirasın yok olmasına neden oldu.


2. **Coğrafi Değişimler:** Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte, Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Avrupa'da coğrafi sınırlar yeniden şekillendi. Bu durum, bölgedeki siyasi dengeleri ve güç ilişkilerini etkiledi.


3. **İslam Dünyası Üzerindeki Etki:** Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasında önemli bir konuma sahipti ve İslam'ın birçok yönünü etkilemişti. İmparatorluğun yıkılmasıyla birlikte, İslam dünyasında liderlik boşluğu oluştu ve farklı bölgelerde farklı siyasi ve dini gruplar ortaya çıktı.


4. **Kültürel ve Sanatsal Kayıplar:** Osmanlı İmparatorluğu, zengin bir kültürel ve sanatsal mirasa sahipti. Mimari, edebiyat, müzik ve el sanatları gibi birçok alanda önemli eserler üretmişti. İmparatorluğun yıkılmasıyla birlikte, bu mirasın bazıları yok oldu veya bozuldu.


5. **Jeopolitik Dengeler:** Osmanlı'nın yıkılması, bölgedeki jeopolitik dengeyi etkiledi ve birçok uluslararası gücü yeni alanlara yöneltti. Bu durum, bölgedeki güç dengelerinde değişikliklere neden oldu.


Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, tarih boyunca geniş bir etki yaratmış ve birçok açıdan dünya üzerinde değişikliklere yol açmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının toplumsal etkileri çok çeşitli olmuştur:


1. **Millet Sistemi ve Etnik Kimlikler:** Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle, farklı etnik gruplar arasındaki ilişkiler ve yönetim yapısı değişti. Millet sistemi, farklı dini ve etnik grupların kendi iç işlerini düzenleme özgürlüğüne dayanıyordu. Bu sistem, çöküş sonrasında bazı bölgelerde etnik kimliklerin ve toplulukların ayrılmasına veya ayrışmasına yol açtı.


2. **Göçler ve Nüfus Değişiklikleri:** İmparatorluğun parçalanmasıyla birlikte, büyük göç dalgaları yaşandı. Özellikle Balkanlar ve Orta Doğu'da insanlar yeni sınırların oluşması ve siyasi değişiklikler nedeniyle yerinden edildi veya göç etmek zorunda kaldı. Bu göçler, demografik yapıda önemli değişikliklere sebep oldu.


3. **Yeni Ulusal Kimliklerin Oluşumu:** Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte, bazı bölgelerde yeni ulusal kimliklerin oluşumu hızlandı. Birçok etnik grup, bağımsızlık veya kendi ulusal devletlerini oluşturma sürecine girdi. Bu durum, yeni ulusal devletlerin kurulmasına ve bölgelerin siyasi haritasının yeniden şekillenmesine yol açtı.


4. **Toplumsal Hareketler ve Değişimler:** İmparatorluğun yıkılmasıyla beraber, toplumda siyasi, kültürel ve ekonomik değişimler hızlandı. Yeni siyasi yapılar, toplumsal sınıfların ve grupların rol ve statülerinde değişikliklere yol açtı.


5. **Miras ve Kültürel Değişim:** Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin kültürel mirası, çeşitli etkileşimler ve etnik grupların bir araya gelmesiyle oluşmuştu. İmparatorluğun yıkılması, bu mirasın bazı kısımlarının kaybolmasına veya değişmesine neden oldu.


Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, geniş kapsamlı toplumsal değişimlere yol açmış ve bölgedeki sosyal yapılarda derin etkiler bırakmıştır. Bu değişiklikler, bölgenin siyasi, sosyal ve kültürel dinamiklerini büyük ölçüde etkilemiştir.

30.11.23

GÜNÜMÜZDE İLAHİ KİTAPLAR

 İlahi kitaplar, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerde kutsal kabul edilen metinlerdir. Bunlar genellikle:



- İslam: Kuran

- Hristiyanlık: İncil

- Yahudilik: Tevrat


Bu kitaplar, söz konusu dinlerin inananları tarafından kutsal ve ilahi bir kaynak olarak kabul edilir.

İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik, dünya çapında çok sayıda takipçisi bulunan üç büyük semavi din olarak kabul edilir. Bunlar:


- İslam: Müslümanlar, tek bir Allah'a inanır ve Kuran'ı Allah'ın son vahiy kaynağı olarak kabul ederler. İslam, Hz. Muhammed'in öğretilerine dayanan bir dindir.

  

- Hristiyanlık: Hristiyanlar, İsa Mesih'in öğretilerine dayanır ve İncil'de bu öğretiler yer alır. Tanrı'nın üçlü birliği olarak bilinen Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'a inanırlar.


- Yahudilik: Yahudiler, Tevrat'ı kutsal kitapları olarak kabul ederler ve tek bir Tanrı'ya inanırlar. Yahudilik, peygamberlerin öğretilerine dayanan ve topluluk yaşamına önem veren bir dindir.


Her biri farklı tarihsel süreçlerde ortaya çıkmış ve farklı öğretilere, geleneklere ve ibadet şekillerine sahiptir. Ancak hepsi, ahlaki prensiplere, toplumsal düzen ve adalet ilkelerine önem verirler.

Tabii, elbette! İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi semavi dinler, dünya tarihinde önemli bir rol oynamıştır ve hala milyonlarca insanın yaşam tarzını etkiler.


- **İslam**: İslam, Mekke'de yaşayan ve İslam'ın peygamberi olarak kabul edilen Hz. Muhammed'in Allah'ın vahiyleriyle donatıldığına inanılır. Kur'an, Allah'ın bu vahiylerini toplar. İslam'ın beş temel ibadeti vardır: Şehadet (Allah'ın tek olduğuna ve Hz. Muhammed'in peygamberi olduğuna dair tanıklık), namaz (beş vakit ibadet), oruç (Ramazan ayında tutulan), zekat (fakirlere yardım) ve hacc (Mekke'ye yapılan hac ziyareti).


- **Hristiyanlık**: Hristiyanlık, İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri, çarmıha gerilişi ve dirilişine dayanır. İncil, İsa'nın yaşamını, öğretilerini ve ölümünün ardından dirilişini anlatır. Hristiyanlıkta, sevgi, affetme, iyilik yapma ve diğer insanlara hizmet etme önemlidir. Kilise, Hristiyan topluluklarının ibadet ettiği yerdir ve çeşitli mezhepler ve inanç pratikleri bulunur.


- **Yahudilik**: Yahudilik, Tevrat'ı kutsal metin olarak kabul eder ve Tanrı'ya olan inanç ön plandadır. Yahudilik, Tanrı'nın İsrailoğulları ile yaptığı antlaşmaya dayanır. Tora, Yahudiliğin temel öğretilerini içerir ve ahlaki ilkeler, ibadet uygulamaları ve toplumsal düzen Yahudi yaşamında önemli bir yer tutar.


Her biri kendine özgü ritüeller, ibadet biçimleri, ahlaki prensipler ve tarihsel gelişimleri ile insanların yaşamlarını şekillendirmiştir. Bu dinler, tarih boyunca sanat, felsefe, bilim ve kültürel gelişmelerde de önemli bir rol oynamıştır.

Elbette! Her bir dinin tarihçesi, kutsal metinleri, ibadet uygulamaları ve inanç sistemleri oldukça geniş konulardır, ancak kısa bir özet sunabilirim:


- **İslam**:

    - **Tarihçe**: İslam, 7. yüzyılda Mekke'de doğan Hz. Muhammed'in Allah tarafından vahiy aldığı inancıyla başlamıştır. Hz. Muhammed'in öğretileri ve Kur'an'ın toplanmasıyla İslam'ın temelleri atılmıştır.

    - **Kutsal Metin**: İslam'ın kutsal kitabı, Allah'ın Hz. Muhammed'e vahiylerle gönderdiği Kur'an'dır. Kur'an, Müslümanlar için Allah'ın kelamıdır ve rehberlik kaynağıdır.

    - **İbadet Uygulamaları**: Beş temel ibadet vardır: Namaz (beş vakit namaz), oruç (Ramazan ayında tutulan), zekat (fakirlere yardım), hacc (Mekke'ye yapılan hac ziyareti) ve şehadet (iman etme).

    - **İnanç Sistemi**: İslam, Allah'ın birliği (tevhid) inancını esas alır. Müslümanlar, Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kaderin Allah tarafından belirlendiğine inanırlar.


- **Hristiyanlık**:

    - **Tarihçe**: Hristiyanlık, İsa Mesih'in yaşamı, öğretileri, çarmıha gerilişi ve dirilişiyle şekillenmiştir. Pavlus'un çalışmalarıyla yayılmıştır.

    - **Kutsal Metin**: Hristiyanlıkta kutsal metin, İsa'nın yaşamını, öğretilerini, çarmıha gerilişini ve dirilişini anlatan İncil'dir. İncil, dört farklı kitaptan oluşur: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna.

    - **İbadet Uygulamaları**: Hristiyanlar için kilise ibadet merkezidir. Vaftiz, dua, haç işareti, dua etme, ibadet ve kutsal ayinler (örneğin, Vaftiz ve Azizlik) önemlidir.

    - **İnanç Sistemi**: Hristiyanlar, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un üçlü birliği olan Tanrı'ya inanırlar. İsa, insanların günahları için ölüp dirilerek insanların kurtuluşunu sağlamıştır.


- **Yahudilik**:

    - **Tarihçe**: Yahudilik, Tevrat'ta belirtilen İsrailoğulları'nın tarihiyle başlar. Talmudik çağlarda şekillenmiştir.

    - **Kutsal Metin**: Yahudilikte kutsal metin, Tevrat'tır. Tevrat, Tanrı'nın İsrailoğulları ile yaptığı antlaşmayı ve toplumsal düzeni anlatır.

    - **İbadet Uygulamaları**: Sinagog ibadet merkezidir. Şabat günü ibadet etme, dua, Tora'yı okuma, dua etme ve Yahudi bayramları (Pesah, Şavuot, Sukot vb.) önemlidir.

    - **İnanç Sistemi**: Yahudiler, tek ve evrensel bir Tanrı'ya inanırlar. İnsanların Tanrı'nın emirlerine uygun yaşaması ve ahlaki prensiplere uygun davranması önemlidir.


Her birinin ayrıntılı bir tarihçesi, kutsal metinleri, ibadet uygulamaları ve inanç sistemleri vardır. Bu dinlerin farklılıkları ve benzerlikleri, inançlarını ve toplumsal uygulamalarını etkilemiştir.

TARİHTE KURULAN YAHUDİ DEVLETLERİ

 Tarih boyunca, Yahudi devletleri birkaç dönemde ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:



1. Antik İsrail Krallığı: MÖ 1000'lerden MÖ 6. yüzyıla kadar var olan, Davud ve Süleyman gibi kralların yönettiği dönemdir. İsrail Krallığı, Sami halklarının birleşmesiyle oluşmuş ve farklı krallıklar altında varlık göstermiştir.


2. Hasmonaean Krallığı: MÖ 2. yüzyılda Yahudi direniş liderlerinden olan Mattathias ve oğlu Yudas Makkabi liderliğinde Yunan selefi Antiochus Epiphanes'e karşı başlayan Makkabi İsyanı'nın ardından kurulan bir devlettir.


3. Yahudi Bağımsızlık Bildirisi ve modern İsrail Devleti: 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasıyla, modern bir Yahudi devleti yeniden ortaya çıktı. Bu, Birleşmiş Milletler'in bölgedeki Filistin Mandası'nın sona ermesini ve bir Yahudi devleti ile Arap devleti oluşturulmasını önerdiği 1947 bölünme planının ardından gerçekleşti.


Bu devletler, farklı dönemlerde ve farklı koşullarda varlık göstermişlerdir ve Yahudi tarihinde önemli bir rol oynamışlardır.

Tabii, işte belirli dönemlerdeki Yahudi devletleri hakkında daha fazla bilgi:


1. **Antik İsrail Krallığı:** MÖ 1000'lerden MÖ 6. yüzyıla kadar var olan Antik İsrail Krallığı, İbrani Kutsal Kitabı'nda da bahsedilen bir dönemdir. Bu krallık, Davud ve Süleyman gibi önemli krallar tarafından yönetildi. Kuzeyde İsrail Krallığı ve güneyde Yehuda Krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı ve farklı zamanlarda farklı başkentleri oldu.


2. **Hasmonaean Krallığı:** MÖ 2. yüzyılda Makkabi İsyanı sonucunda kurulan Hasmonaean Krallığı, Seleukos İmparatorluğu'nun egemenliğinden kurtulmayı başardı. Bu krallık, Yahudi bağımsızlığını ve dini özgürlüğü yeniden tesis etmiş ve bir süre varlık göstermiştir.


3. **Modern İsrail Devleti:** 20. yüzyılın ortalarında, 1948'de kurulan modern İsrail Devleti, Yahudi halkının ulusal bir vatan olarak geri dönüşü olarak kabul edilir. Bu devlet, Birleşmiş Milletler'in bölgedeki Filistin Mandası'nın sona ermesini ve bir Yahudi devleti ile Arap devleti oluşturulmasını önerdiği 1947 bölünme planının ardından kuruldu. Günümüzde İsrail, Yahudi halkının ana vatanı ve modern bir demokratik devlet olarak varlığını sürdürmektedir.


Her biri farklı zaman dilimlerinde ve farklı koşullarda ortaya çıkmış olan bu devletler, Yahudi tarihinde önemli bir yer tutarlar. Yahudi halkının kimliği ve kültürel mirası üzerinde derin etkileri olmuşlardır.

29.11.23

EMİNE ERDOĞANDAN FİLİSTİN MESAJI


Biz bugün; toprağı yastık, gökyüzünü yorgan edinen Gazze’deki masumların yanındayız. Filistin’in özgürlük mücadelesinin yanındayız.



Çünkü dünyanın bir yerinde haksız bir dava uğruna masumlar acımasızca öldürüldüğü sürece hiçbirimiz, hiçbir yerde tam anlamıyla güvende olamayacağız. 


Filistin Halkı ile Uluslararası Dayanışma Günü’nde yeniden küresel vicdana sesleniyoruz; katliamla karşı karşıya kalan hamile kadınlar, yenidoğan bebekler, tüm siviller için geçici ateşkes değil, derhal kalıcı ve sürdürülebilir barış talep ediyoruz. 


Şüphesiz zalime değil, zulme düşman olan, kalbini kin ve nefretle doldurmadan merhameti ve kardeşliği tercih edenler bilsin ki; yalnız değilsiniz. 


Türkiye, her ne olursa olsun daima mazlum ve masunların yanında olacak, Gazze'ye insani yardım göndermek için çalışacaktır. Ve inanıyorum ki, sonunda da insanlık galip gelecektir. #FreePalestine

28.11.23

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TOPLUMA ETKİLERİ

Sivil toplum kuruluşları, toplumda çeşitli etkiler yaratabilirler. Bunlar şunları içerebilir:



1. **Toplumsal Değişim ve Dönüşüm:** Sivil toplum kuruluşları, belirli bir amaç veya konu etrafında toplumu bilinçlendirerek ve harekete geçirerek toplumsal değişim ve dönüşüm sağlayabilirler. Örneğin, insan hakları, çevre koruma veya eğitim gibi konularda farkındalık oluşturabilirler.


2. **Politik Katılım ve İfade Özgürlüğü:** Bu kuruluşlar, bireylerin politik süreçlere katılımını teşvik edebilirler. Aynı zamanda ifade özgürlüğünü destekleyerek, insanların seslerini duyurabilecekleri bir platform sunabilirler.


3. **Toplumsal Hizmetler ve Yardım:** Sivil toplum kuruluşları, yardım ve hizmetleri topluma ulaştırabilirler. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik destek programları veya ihtiyaç sahiplerine yardım etmek gibi faaliyetlerde bulunabilirler.


4. **Lobi Faaliyetleri ve Kamu Politikası:** Bazı sivil toplum kuruluşları, belirli bir konuda politika yapıcılarına etki etmek ve değişiklik sağlamak amacıyla lobi faaliyetlerinde bulunabilirler.


5. **Toplumsal Dayanışma ve Birlik:** Bu kuruluşlar, toplumsal dayanışmayı artırabilirler. İnsanları bir araya getirerek ortak bir amaç etrafında birlik ve dayanışma oluşturabilirler.


Bu etkiler, sivil toplum kuruluşlarının çeşitli türlerine ve hedeflerine göre değişebilir. Ancak genel olarak, sivil toplum kuruluşları toplumsal iyiliği teşvik etmek, toplumu güçlendirmek ve belirli sorunlara çözüm bulmak için önemli bir rol oynarlar.

Elbette, sivil toplum kuruluşlarının etkileriyle ilgili daha fazla bilgi verelim:


1. **Demokratik Katılımın Artırılması:** Sivil toplum kuruluşları, demokrasinin güçlenmesine katkıda bulunabilirler. Halkın katılımını teşvik ederek, demokratik süreçlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayabilirler.


2. **Eğitim ve Bilinçlendirme:** Sivil toplum kuruluşları, bilinçlendirme faaliyetleri yoluyla insanları belirli konularda eğitebilir ve bilgilendirebilirler. Bu da toplumun o konuda daha bilinçli ve bilgili olmasını sağlar.


3. **Sosyal Adaletin ve Eşitliğin Desteklenmesi:** Çeşitli konularda çalışan sivil toplum kuruluşları, sosyal adaletin ve eşitliğin sağlanması için çaba gösterebilirler. Örneğin, cinsiyet eşitliği, ırkçılıkla mücadele, LGBT+ hakları gibi konularda çalışarak toplumsal farkındalık oluşturabilirler.


4. **Çevre Koruma ve Sürdürülebilirlik:** Birçok çevre odaklı sivil toplum kuruluşu, doğal kaynakların korunması, çevrenin temiz tutulması ve sürdürülebilirlik konusunda çalışmalar yürütürler. Bu sayede çevresel bilinçlilik artar ve çevresel sorunlara çözümler bulunabilir.


5. **Barış ve İnsan Hakları:** Sivil toplum kuruluşları, barışın korunması, çatışmaların çözülmesi ve insan haklarının savunulması gibi alanlarda faaliyet gösterebilirler. Bu tür kuruluşlar, çatışma bölgelerinde arabuluculuk yapabilir veya insan hakları ihlallerine karşı mücadele edebilirler.


Sivil toplum kuruluşlarının etkileri geniş bir yelpazede olabilir ve çalıştıkları alanlara göre değişkenlik gösterebilir. Ancak genel olarak, bu kuruluşlar toplumu güçlendirir, farkındalık oluşturur, politika değişiklikleri sağlar ve sosyal sorunlara çözüm bulma sürecine katkıda bulunurlar.

27.11.23

İSRAİLLİ REHİNENİN KASSAMA YAZDIĞI MEKTUP

 İsrailli rehine Danielle'in kendisi ve kızı Emilia adına El-Kassam Tugayları'na yazdığı mektup:



"Geçtiğimiz haftalarda bana eşlik eden generaller için, Görünüşe göre yarın yollarımızı ayıracağız, ancak size tüm kalbimle teşekkür ediyorum.


Kızım Emilia'ya karşı gösterdiğiniz olağanüstü insanlığınız için. Onun için ebeveyn gibiydiniz, ne zaman isterse odanıza davet ediyordunuz. Hepinizin sadece arkadaş değil, gerçek, iyi kalpli sevdikleriniz olduğu duygusunu kabul ediyor.


Akıl hocası olarak onunla geçirdiğiniz uzun saatler için teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim. Ona karşı sabırlı olduğunuz ve hazırda bulunmasa bile onu tatlılarla, meyvelerle ve her şeyle şımarttığınız için teşekkür ederim.


Çocuklar savaş bölgelerinde olmamalı, ancak sizin ve yol boyunca tanıştığımız diğer nazik insanlar sayesinde kızım Gazze'de kendini bir kraliçe olarak gördü...

ve genel olarak dünyanın merkezi olma hissini kabul ediyor.


Askeriyeden liderliğe uzanan uzun yolculuğumuzda ona nezaketle, özenle ve sevgiyle davranmayan tek bir kişiyle bile karşılaşmadık.


Buradan kalıcı bir psikolojik travma ile ayrılmadığı için sonsuza kadar minnettarlığımın esiri olacağım. İçinde bulunduğunuz zor duruma ve Gazze'de yaşadığınız ağır kayıplara rağmen gösterdiğiniz nazik davranışı unutmayacağım.


Dilerim ki bu dünyada gerçekten iyi arkadaş olabileceğimizin kıymeti bilinir. Hepinize sağlık ve esenlik diliyorum. Size ve ailelerinize sağlık ve sevgi. Çok teşekkür ederim.


Danielle & Emilia