G E R E D E
Gerede 1923 yılında vilayet olan Bolu’nun Düzce Mudurnu,Göynük ile birlikte 4 kazasından biri haline gelmiştir.
Gerede, uluslararası bisiklet ve kayak kros yarışmaları için çok uygun orman içi spor alanlarına sahiptir. Dünyanın uluslararası bir karayoluna en yakın kayak merkezi Gerede’dedir.Her yıl Temmuz ayı içinde Esentepe’de geleneksel “Esentepe Yağlı Güreşleri” yapılır. Şehrin kuzeyinde Esentepe, Arkut Dağlarında yaylalar başlıca mesirelik alanlardır. Özellikle Gerede Yaylaları yayla turizmine çok uygundur.
TARİHİ:
Gerede” adının ilkçağlarda kullanılan “Kratia”dan türediği bilinmektedir.Tarih içersinde FLAVİOPOLİS, GEREDİA, KRATYA, GERDİBOLİ, GERDÜPEBOLİ, GERDEPEBOLİ, GERDELE, GEREDE isimleri ile söylenmiştir.Kuruluşu ilk çağda Anadolu’da medeniyet kurmuş BİTİNYALILAR devrine dayanır.Sırasıyla Bitinyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, İranlılar, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar idaresinde varlığını devam ettirmiştir. Roma imparatoru 1.Theodosisus(Büyük) Bithynia ve Paphlagonia’nın bir bölümünü ele geçirdiğinde burada “Honorias Eyaleti” ni kurduğunda Flaviopolis Honorias’ın önemli kentlerinden biri oldu.
Bizans İmparatorluğu zamanında İstanbul Patrikhanesine bağlı bir psikoposluk merkezidir.Orta çağda müslüman Türk’lerin eline geçmeden önce şehir merkezinin Keçi Kalesi diye bilinen yerde Bizans Hakimiyetinde olduğu bilinmektedir.
Müslüman Türklerin eline geçtikten sonra bugünkü yerinde bir uç beyliği şeklinde yeniden kurularak Oğuz Türkleri ile iskan edilmiştir.(1197)Günümüzde Kayı ön adlı köyleri hala varlıklarını devam ettirmektedirler.(Kayı,Kayıkiraz,Kayısopran,Salur,Afşar,Kösreli) Uç beyliği döneminde yarı bağımsız bir şekilde,Büyük Selçuklular,Anadolu Selçukluları,İlhanlılar’a bağlı olarak,Osmanlılar’a geçmeden önce de bir müddet müstakil beylik olarak yaşadı. I.Alaaddin Keykubat(1219-1237) zamanında Gerede Anadolu Selçıklu Devletini meydana getiren 21 eyaletten biri idi.
Yıldırım Beyazıt Kastamonu’ya ilerlerken Gerede’yi Osmanlı topraklarına kattı(1395).O devirde Yıldırım Beyazıt tarafından Gerede’ye bir cami,bir hamam ve iki medrese yaptırılmıştır.Köprülüler devrinde de 2 Kervansarayın varlığı bilinmektedir. 1692 yılında Gerede,Bolu Sancağına bağlı subaşılık haline getirildi.1812 yılında 19 kazanın birleştirilmesiyle Bolu-Safranbolu birleşerek mutasarrıflık kurulmuş ve Gerede bu yönetim içinde kaza merkezi olarak yer almıştır.1864 yılından 1870 yılına kadar nahiyelik dönemi yaşadı.1870 yılında Bolu Sancağına bağlı kurulan 5 kazadan biri de Gerede’dir.Nahiyeleri de Mengen ve Çağa’dır (Kastamonu Salnamesi,Devlet salnamesi).
İbn-i Batuta Seyahatnamesinde Gerede’yi şöyle anlatır:”Burası bir yayla eteğinde güzel ve büyük bir şehirdir.Çarşı ve caddeleri geniştir.Dünyanın en soğuk yerlerinden biridir.Ayrı ayrı mahallelere bölünmüş olup,her mahalle halkı kendi aralarında yaşar,öteki mahallelerle bir yakınlık kurmaya çalışmaz.”
Evliya Çelebi XVII.y.y.da Gerede’den geçmiş ve Seyahatnamesinde Gerede’yi şöyle anlatmıştır.“Gerede, Bolu sancağı hakinde subaşılıktır.150 akçelik kazadur.Yeniçeri serdarı vardır.Şehir bir vasi ova içinde olup 100 adet tahta ve kiremit örtülü tarzı kaim hanesi vardır.9 mahallesi,10 mihrabı var. Çarşı içindeki cami güzeldir.3 tekke,1 hamam,3 han,200 dükkan,7 kahvehanesi vardır.Cümle esnafından ziyade debbağ ve bıçakçısı vardır.Gerede göni ve sathiyanı meşhurdur.Abu havası latif yayla yerdir.Ahalisi gayet tendürüttür. Halkı ekseriya softa ve talebedir. Soğuğu pek çoktur.Efvah-ı nasta soğuk anılsa;Erzurum soğuğu beni Geredede bulun demiş,deyu darbumesel söylerler.Halkı zinde,mücessem,seci Türk taifesidir.4 çevresi,cenubu Kenkırı şehrine varıncaya kadar mamur nahiyelerdir.40-50 bin Etrak taifesi vardır.”
1810 yılında Morier isimli bir seyyah Gerede’ye uğramış ve “İran’a, Ermenistan’a, Anadolu’ya ve İstanbul’a Seyahat” eserinde şunları yazmıştır: ”Gerede büyük bir şehirdir, girişinde fazla miktarda deri fabrikaları (tabakhane)görülüyor.Dükkanlar ve pazarlar iyi görünüşlü Türklerle dolu.”
Milli Mücadele yıllarında 13 Nisan 1920 de Düzce’de başlayan ayaklanma 21 Nisanda da Gerede’ye sıçramış,Ankara Hükümetinin Bolu Mebusu Şükrü Bey ve Hüsrev Beylerin müfrezelerinden oluşan iyi niyet kurulu Gerede yolunda ayaklanan köylülerce yakalanarak Bolu ve Düzce’ye götürülmüştür.Bunun üzerine bölgeye gönderilen Rafet Bey 31 Mayıs ta Gerede isyanını bastırmıştır.
TURİZM:
İlçemizdeki eşsiz tabii güzelliklerin yanında hatırlatılmayı,tanıtılmayı,keşfedilmeyi bekleyen ve her biri kendi döneminin özelliklerini devam ettirmek için inatla direnen ve ne yazık ki birçoğu bilinçsizce yapılan tamir ve yenilemelerle yozlaşan tarihi mekanların bir kısmı ve sayıları birkaç tane kalan fakat bakımsızlıkları nedeniyle harap hale gelen ahşap evler bu güzellikleri tamamlar niteliktedir.
1. Camiler ve Türbeler
Hacı Emin Efendi Camii
1957 yılında ahşap çark örtü tarzında yeniden yapılmıştır. Demirciler Mahallesindedir.
Yıldırım Bayezid Camii
Şehir merkezinde Seviller Mahallesi sınırları içindedir.1395′te Sultan Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış 1944 yılı depremiyle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.
Yukarı Tekke Camii
Kabiller Mahallesindedir. Kitabesine göre 1267 H. tarihinde Abdullah Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cami kerpiç olup dikdörtgen planlıdır.
Şeyh Hüseyin Efendi Camii
Yapım yılı bilinmiyor. 1957 de yeniden ahşap çark örtü tarzında yapılmıştır. Demirciler Mahallesindedir.
Çataklı Camii
1974 yılında ahşap yapı tarzında olan cami betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Seviller Mahallesindedir.
Aşağı Tekke Camii
1957 yılında yıkılarak yeniden imal edilmiştir. Seviller Mahallesindedir.
Aşağı Ovacık Köyü Camii
H. 1309 – M. 1891´de Mabeyn ser marangozu El Hac İbrahim tarafından yaptırılmıştır
Ramazan Dede Yatırı
Esentepe mesireliğindedir. 1071 Malazgirt savaşından sonra Anadolu´yu fethe çıkan Horasanlı akıncı Türklerinden Ramazan Dedenin küçük bir tepede bulunan kabri gelenler tarafından ziyaret edilmektedir
KEÇİ KALESİ
Şehrin 5 km kuzeyinde Arkut Dağı tepesindedir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bir konaklama yeri olan Gerede´nin geçmişinde önemli, bir yeri olan kale halen varlığını devam ettirmektedir. Bir Ortaçağ yapısı olan Keçi Kalesi tahminen M.S. 7. ile 13.-14. y.y.lardan kalma bir yapıdır. 1995´te aslına uygun olarak restoresi başlamış ve tamamlanmıştır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tarihi eser olarak tescil edilmiştir
Bir düşman Saldırısı üzerine şehir halkı mal ve hayvanları ile kaleye sığınır. Etrafa hakim bir büyük tepe üzerine yapılmış olan kale Geredeliler tarafından uzun süre istilacı düşmana karsı savunulur. Düşman tabii yapı ve Geredelilerin izin vermemesi üzerine kale etrafına yerleşmiş ve kaleyi almak için gündüzleri saldırmakta fakat muvaffak olamamaktadır. Bu nedenle onlarda bıkkınlık meydana gelmiştir. Zamanla kalede yiyecek sıkıntısı başlar. Şartlar Geredeliler için ağırlaşmaktadır. Bir gece kaledeki tüm keçilerin boynuzlarına mumları takarak yakıp kalenin dışına salıverirler ve hayvanları düşman karargâhına sürerler. Düşman bir anda neye uğradığını şaşırır. Karanlıkta ellerinde ateşlerle çok büyük bir ordunun üzerlerine geldiğini sanarak bozguna uğrayıp kaçışırlar, dağılıp giderler. Geredeliler keçileri sayesinde istiladan kurtulmuştur. Hikâyeye göre kalenin ismi artik “Keçi Kalesi” olarak anılmaya başlar.
ASAR KALESİ
Bizans Döneminden önce olduğu söylenmektedir. İlçe merkezine yaklaşık 20 km. mesafede, Çağış, Akçaşehir, Ertuğral, Çalışlar Köyleri yolu üzerinde kayalık bir tepe üzerindedir. Tepenin doğu tarafına inşa edilmiş olan kalenin iç kısmında şimdi girişleri kapalı olan kaya içi odalar bulunmaktadır. Tamamen kayalık bir alan olan teperin kuzey ve bati yönleri doğal sur halindedir. Gerek yapı tarzı gerek hakkında aşağıda anlatılan hikâye kaleyi olduksa ilginç hale getirmektedir. Burası bu haliyle turistlerin ilgisini çekecek boyuttadır. çevreye hakimlik ve çevredeki mükemmel tabiat güzellikleri bilhassa fotoğraf meraklılarının ilgisini çekecektir.
Hikâyeye göre kalenin bulunduğu tepeyle, doğusundaki tepe arasında, Ulusu deresi altından bir geçitle bağlantı bulunmaktadır. Aslında halk bu küçük tepede kurulu şehirde yasamakta ve bir düşman saldırısı anında dere geçidi vasıtasıyla Asar Kalesi´ne çıkarak kendisini savunmaktadır.
Çağış – Akçaşehir -Çalışlar koy yolları üzerinde, Asarlık mevkiinde yerleşim kalıntıları mevcuttur.
TARİHİ YERLER:
KİLİSELİ TÜCCAR HANI
Kitirler Mahallesinde iki katli olup alt kati hayvan barınağı, alışveriş merkezi ve kahvehane bölümünü üst katı ise konaklama odalarını kapsar. Binaya güneyde at arabası ye süvari girecek kadar geniş. bir kapıdan girilerek üstü açık büyük bir avluya geçilir. Avlu etrafında alt kat bati ve kuzey cepheleri taş, doğu cephesi sütunlarla çevrili odalar halindedir. Doğu cephesindeki pencerelerden birinde bulunan (Hicri 1215 – Miladi 1800) tarihi hanin bu tarihlerde inşa edildiğini göstermektedir.
Tarihi ipek yolu üzerinde tüccar ve kervanların bir konaklama yeri olan handa bir odanın doğu cephesindeki pencerelerden birinin kilit tasında bulunan hac buranın kilise olarak kullanıldığı fikrini vermektedir.
TARİHİ GEREDE HAMAMI
Yıldırım Beyazıt Ankara Savaşı sırasında buradan geçerken burada bir takim kişilerin tabak esnafı olduğunu görür ve şehre bir hamam ve camii yaptırır. Yıldırım Beyazıt zamanında yaptırılan hamam yıkılmış ve karşısında şu anda hizmet veren hamam yapılmıştır. Bu yapılar Gerede´nin Eski İpek Yolu olarak adlandırılan Bağdat yolu üzerinde bir konaklama yeri olduğunu göstermektedir. Yine Fuat Köprülünün Köprülüler devrinde Gerede´de iki tane kervansaray olduğundan bahsetmesi bu görüşü desteklemektedir.
ÇALAR SAAT VE KULESİ
Şehir Merkezinde 1882´de Ahmet Usta tarafından yapılmıştır. Yıkılma tehlikesi geçirdiği için aslına uygun olarak 2005 yılında Belediye tarafından yeniden restore edilmiştir.
ÇOGULLU KOYU KEMER KÖPRÜSÜ
(H.12O7) Kesme tastan yapılmıştır. Yapı özelliğini korumaya devam etmektedir.
SALUR KÖYÜ KÖPRÜSÜ
Muhtemelen Çoğullu Köprüsü´nün yapıldığı yıllarda yapılmıştır. Fakat kendine has özelliği, sonradan yapılan beton ilave ile bozulmuştur.
SALUR KOYÜ MAĞARALARI
Eski insanları tasvir eden figür ve şekillerin var olduğu anlatılmaktadır.
DOĞAL GÜZELLİKLER:
Mesire Yerleri Tabii güzellikleri ile ormanla iç içe olan şehrimiz tertemiz havası pırıl pırıl gökyüzü ve çam kokuları ile son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin ve kamp yapmak isteyen spor kulüplerinin ilgi odağı halindedir.
ESENTEPE
Esentepe´de, yeşil yemyeşil, mavi masmavi ve beyaz bembeyazdır. Esentepe´de yaz mevsimi kışı, kış mevsimi yazı kıskanır. Şehrin 1. km kuzeyinde 1300m. yükseklikte benzeri bulunmayan bir tabiat güzelliğine sahip ve tüm ilçeye hakim manzarası olan Esentepe mesireliğinde yaşları yüzyılları aşan çam ve köknar ağaçlan sadece buraya has bir görünüm koku ve güzelliktedir. Bilhassa yaz mevsiminde piknik yapanlarla dolup taşmaktadır. Doğal yapı bozulmamıştır, çevre temizdir. Eski adi Ramazan Dede olan bu eşsiz güzellikteki tepeye, Atatürk devamlı esen rüzgârı nedeniyle Esentepe ismini vermiştir. Esentepe´de yaşları yüzyıllara varan çam ağaçları sadece buraya has bir görünüm ve güzelliktedir. Yazın piknik, gezi, kros, çim kayağı, kış mevsiminde kış sporlan yapılır.
Tabii halinin ve ağaçların korunduğu, son zamanlara kadar kozalaklarının dahi toplanmayıp toprağa karıştığı Esentepe´de bastığınız her yeşil çim otlarının altında yumuşacık bir toprak yapısına sahiptir. Mini Marmara denizi şeklindeki havuzuyla belediye çay bahçesi, nostaljik kir lokantası ve üç Yıldızlı Esentepe Turistik Oteliyle konuklarına huzurlu bir ortamda eğlence ve dinlenme imkânı sağlamaktadır. Futbol sahaları da profesyonel ve amatör futbol takımlarının çalışma sahaları olarak hizmet vermektedir.
YAYLALAR:
Geredeliler, yaz mevsiminde, Hacı Veli 5. km, Seviller 7 km, Rumşah 8 km, Hasbeyler 13 km, Bucak 12 km yaylalarına çıkarlar. Mesire amaçlı, dağ havasında, gürültüden uzak bir ortamda dinlenmeyi düşünerek yaylacılığı devam ettirmektedirler.
Yünlü Yaylaları şehrin güneyinde 20 km´lik mesafede Ankara D-100 karayolu üzerinde yemyeşil piknik alanlarına sahiptir.
Orman içi Mesire Yerleri:
Kırklar, Demirpınar, Aşağı ve Yukarı Yağlıca, Ağalar Daği en çok misafir ağırlayan mesire yerlerindendir. Buralar orman içindeki genelde buz gibi soğuk kaynak suları ve çeşmeleri bulunan mesireliklerdir.
Esentepe´nin kuzeyinde doğudan batıya devam eden Arkut sıradağları Gerede´de en yüksek noktasına ulaşır (1476m). Bu dağlar köknar ağaçları, kayın ve sari çam ağaçları ile yabani fındıklıklarla kaplıdır. Demirpınar mevkisi ve çevresi geyik koruma alanıdır. Dağ turizmi içinde yaylalar ve av sahaları çok elverişli durumdadır.
Esentepe ve Arkut Dağı´ndaki yaylalar, mesire alanları yazın yerli ve yabancı turistlerin dinlenme yerleridir.
GEREDE’YE ULAŞIM :
Önemli karayollarının üzerinde bulunması nedeniyle Gerede’ye ulaşım son derece kolaydır. İlçemiz, D100 uluslararası karayolundan çift şerit olarak Ankara’ya 137 km., Bolu’ya 52 km, İstanbul’a 300 km, Zonguldak’a 140 km, Karabük’e 90 km mesafede bir kavşak konumundadır. Gerede bağlantısının olduğu otoyol şehrin güneyindedir. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Bolu’ya düzenli otobüs seferleri vardır.
Gerede’ye gidebilmek için D100 karayolunda:
Bolu’dan her yarım saatte Geredeliler Turizm ve Gerede-Bolu Seyahat otobüslerine binebilirsiniz.
Ankara’dan Öz Bolu, Öz Gerede, Metro Turizm ve Bartın, Karabük, İstanbul otobüslerine binebilirsiniz.
İstanbul’dan Harem ve Esenler Terminallerinden Öz Bolu, Metro ve Ankara, Karabük otobüslerine binebilirsiniz.
YÖRESEL ÜRÜNLER:
Bölgemizde tarım yaygın olmamakla birlikte çok miktarda hayvan mevcuttur. Büyük ve küçükbaş, hindi(yöresel adı “curuk”), kaz, ördek, tavuk bolca bulunur. Yöresel gıda maddeleri olarak yöreyle özdeşleşmiş kaz eti , hindi eti ve keş sayılabilir. Ayrıca şakşak helvası, köfter, çam balı daha başka bir çok helva, turşu ve reçel çeşidi mevcuttur. Yöre köylerinin bazılarında şeker pancarı(yöresel adı “çükündür”) yetiştiriciliği vardır. Bölgede çok çeşitli bir mantar zengiliği vardır. Kanlıca, ak kayışkan, kara kayışkan, gökgöbek, domalan ya da dömelen, cincile, tellice, ebişke, dede sakalı mantarı, inekcin, geyik mantarı, bal mantarı, nadir de olsa kuzu göbeği mantarı vs. sayılabilir. Dağlarda bol miktarda kuşburnu, böğürlen ve ahududu da mevcuttur. Türkiye’nin en kaliteli armutları Gerede’de yetişir. Osmanlı döneminde kalitesi Isparta gülüne denk güller yetiştirilirdi. Ancak gül üretimi günümüzde bitmiştir.
GEREDE YEMEKLERİ:
ET HAŞLAMA
KIZARMIŞ KAZ
HİNDİ DOLMASI
SOMUN EKMEĞİ (KÖY EKMEĞİ)
KÜL KÖMECİ
BAZLAMA
KATMERLİ GÖZLEME
KOL GÖZLEMESİ
CİZLEME
KÖMEÇ
PUF BÖREĞİ
SU BÖREGI
ETLİ MAKARNA
KEDİ BATMAZ
MIHLAMA
HÖŞMERİM
PALİZE(PALUZE)
YALAMUK
BAKLAVA
SARILI BURMA
TEL KADAYIF
UN HELVASI
EKMEK HELVASI
REÇELLER
Gerede’nin Meşhur Gül Reçeli:Özellikle Ramazan ayında gül reçeli sofranın vazgeçilmezlerindendir.Reçel Denince Şekerci Tevfik’in Yaptığı Reçelleri hatırlamak lazım. Ramazan ayından önce patlak kaplarda alınırdı.Gül yapraklarından yapılır, hoş kokulu reçeller hazırlanırdı.
Ayrıca evlerde, Yörede yetişen kızılcık, vişne, böğürtlen, dağ çileği gibi meyvelerin reçelleri yapılmaktadır. Gerede”de kuru ve yaş kayısıdan da reçel yapılır.
MANTAR ÇEŞİTLERİ VE YEMEKLERİ:
Yörenin yerli halkı, ilkbahar ve sonbaharda yetişen mantarların kavurarak yada böreklerde kullanarak tüketirler. Bu mantarlardan kanlıca, tereyağında kızartılarak yenir. Tellice mantarı önce haşlanır, eysıran yardımıyla dövülür. Soğan, kıyma ve yumurta ile kavrulur.
Kayışkan mantarı da ayni tellice gibi pişirilerek yenir. Cincile adı yenilen ve çok küçük ve kahverengi olan bu mantar da tereyağında kavrularak yenir.
MUTFAKTA KULLANILAN ARAÇ GEREÇLER
Köylerde yemekler ocaklarda, kuzine sobalarda, maltızda, odun ve kömür ile;ekmekler, baklavalar ise evlerin bahçelerinde bulunan fırınlarda pişirilir. Yörede hemen hemen evde bulunan mutfak araç ve gereçlerinin bir kısmı şunlardır:
Hamur Teknesi: Ağaçtan oyulması ile yapılan, boyutları değişen hamur kabıdır.
El Yaslagacı: Ağaçtan yapılan yassı ve küçük sapı olan bir alettir. Bazlamaç yapımında kullanılır.
Pislahaç: Genişliği yaklaşık el kadar olan, ağaçtan yapılmış, yassı ve sapı olan bir alettir. Gözleme, cizleme, yufka çevirmede kullanılır.
Eğsiran: Üçgen şeklinde olan, sapı, hamur kazımada kullanılan, 20-25 cm uzunluğunda demir parçasıdır.
Demir Sac: Yuvarlak şekilli saç parçasıdır. Altında ateş yakılarak uzerinde çizleme, gözleme ve yufka pişirilir.Bir de topraktan yapılan saç vardır. Bu sacda daha çok bazlamaç pişirilir.
Sac Ayağı: Üzerine tencere, taya, sac gibi şeyler koymak için yapılan, üç ayaklı, üçgen biçimindeki demir destektir.
Güveç: Topraktan yapılan pişirme kabıdır.
Sahan: Bakırdan yapılan, kapağı olan, kenarı düz veya iş1emeli tabaktır.
NE ALINIR?
Deri kemer, çanta, cüzdan ve aksesuar gibi deri ürünlerini şehir merkezinde faaliyet gösteren imalathanelerden temin edebilirsiniz.
İbrik, güğüm, sahan, kazan v.b. bakir el sanatları ürünlerini Bakırcılar çarşısı´ndan temin edebilirsiniz.
Helke: Taban dan, ağzı geniş, sapı olan uzunca bir kaptır. Daha çok süt konulur. Daha büyüğüne” stil” denir.
İbrik (Ubruk): Yandan kulplu, emzikli, boynu uzun, bakırdan yapılan su kabıdır.
Güğüm: İbriğin daha büyüğüne ve emziksiz olanıdır.
Bunlardan başka oklava, tabla, kazan, kevgir yörede kullanılan diğer mutfak araçlarıdır.