28 Şubat'ı askerler yaptı, siviller uyguladı
Ergün YILDIRM Yeni Şafak 28.02.2016 |
Akademisyenler de darbe korosuna katılmışlardı. Başörtülüler, her gün üniversite kapılarında coplanıyordu. Başörtülüler birer vebaya dönmüştü. Onları bu vebadan kurtarmak için iyilik olsun diye ikna odaları bile kurulmuştu. Psikolojilerin bozuk olduğu, akıllarını yitirdikleri düşünülüyordu. Yoksa illa da başörtü diye tutturulur muydu? Bu kadar polis kapıda beklerken, askerler ve hükümet karar almışken, bu meseleyi devlet meselesi olarak görmüşken buna karşı çıkılır mıydı? İstanbul üniversitesi, diğer bütün üniversitelerin odaklandığı sahneye dönmüştü 28 Şubat darbeciliğinin pratikleri için. Rektör, her gün medyada boy gösteriyor, uyguladıkları stratejilerinden bahsediyor, dindarlarla yaptığı mücadeleyi anlatıyordu. Diğer üniversiteler bu sahneyi seyrederek ilham alıyordu. Onlar da başörtülüleri fakülteye sokmuyorlardı. Milli Görüş, İslamcı, dindar, imam hatipli hocalara gözdağı veriyor, okuldaki işlerinde zorluklar çıkarıyor ve atamalarını engelliyorlardı. Batı Çalışma Grubu, Çevik Bir'in kibriyle çalışıyordu zaten. Bu konuda her çeşit istihbaratı sağlayan, fişlemeler yapan ve talimatlar veren bir örgüttü.
28 Şubat, bir hükümet tarafından uygulandı. Bülent Ecevit başbakanlığında, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli desteğinde gerçekleşiyordu. DSP, ANAP ve MHP işbirliğinde yürüyen bir darbeydi. MGK'da alınan kararları onlar uyguluyordu. Ulusal solun kuyruğuna ulusal sağ ve milliyetçiler de takılmıştı. İmam Hatipleri kaldıran, başörtü yasağını uygulatan, üniversitelerde İslamcı, milli görüşçü ve dindar hocaların cadı avına çıkan siyasetin hükümeti bunlardı. 28 Şubat rejimini bu hükümetle çalışan vekiller, danışmanlar ve üst düzey bürokratlar pratize ettiler. Bunlardan tövbe eden, elveda diyen, itirafta bulunan ve samimice biz yanlış yaptık diyen ve öz eleştiri yapma cesaretini gösteren bir danışmanını, bürokratını ve vekilini duydunuz mu hiç?
Oligarşik bürokrasi her zaman darbenin yanında yer alır. 28 Şubat'ta da öyle oldu. Hâkimler ve savcılar, genel müdürler ve müsteşarlar, akademisyenler ve rektörler darbeci generallerin brifinglerine koştular. Önünü ilikleyip emir beklediler. Gönderilen darbe talimatlarını harfi harfine yerine getirmeye çalıştılar. Ankara'da yaşamanın, makam sahibi olmanın ve yükselmenin şehvetiyle darbenin bütün günahlarına ortak oldular. Bunun için “devlet ve memleket meselesi” diyerek kılıf uydurdular. Hatta “ululemrdir, ona itaat etmek vaciptir” diyerek ahlaki bir çürümenin rezaletini bile ortaya koyanlar oldu.
28 Şubat rejiminin dünyayı dindarlara dar ettiği günlerde gerçek demokratlar onların imdadına koştular. Sol liberaller ve muhafazakâr liberaller onları sonuna kadar savundular. Televizyon ve gazetelerde dindarlara karşı yapılan darbenin rezaletleriyle savaştılar. Bundan dolayı onlar da damgalandı ve dışlandı.
İslamcılar, milli görüşçüler, başörtülüler ve imam hatipliler yeni bir siyasal dalgayla beraber devletin merkezine geldiler. Ülkenin ve bölgenin aktörleri oldular. Demokrasiyle beraber kendilerine yönelen darbecileri alaşağı ettiler. Yeni ittifaklar, yeni siyasetler ve yeni söylemlerle hem kendileri açıldı hem de Türkiye'yi açtılar. 28 Şubat rejimini tarihin çöplüğüne attılar.
Yorumlar
Yorum Gönder