Ne istediniz de vermedik!

Ali KARAHASANOĞLU
Yeni Akit
16.03.2016
Sur’da yaşanılan nedir?
Cizre’de..
Nusaybin’de..
Ne istiyorlar da, hendekler kazıyorlar?.. Hendeklerin ardından, silahlı adamları ile, güvenlik güçlerine ateş açıyorlar?
Diyecekler ki, “Özyönetim ilan ettik.. Buna saygı duyulmasını istiyoruz.”
İyi de bey abiler.. 

“Özyönetim” dediğiniz nedir?
Hukukçu milletvekilleriniz bile bilmiyor.
Sormuşlar, Filiz Kerestecioğlu’na..
Kendisi avukattır..
HDP’nin de milletvekili.. 
“Bilemiyorum” cevabını vermiş..
Sizin hukukçu milletvekilleriniz bilmiyor ama.
“Özyönetim”in ne olduğunu bildiğini iddia edenlere bir soru sorarak, ben size yardımcı olayım:
‘Özyönetim’ dediğiniz şey, İstanbul’da var mı ki, Cizre’de olsun?
İzmir’de var mı ki, Sur’da olsun?..
Ankara’da var mı ki, Nusaybin’de olsun?..
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de olmayanın; siz Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de olmasını mı istiyorsunuz?”
Açık açık söyleyin beyler..
Düne kadar, “Batı’daki hizmetler, Doğu’da yok. Doğu’daki insanlara ayrımcılık uygulanıyor” diyordunuz ya..
Şimdi gözüken şu: “Ayrımcılık yok.. Siz ayrıcalık istiyorsunuz.. İstanbul’da olmayan özyönetimi, Sur’da istiyorsunuz!”
Görülüyor ki, “özyönetim” bir maske..
Doğu’daki insanlarımızın.. Güneydoğu’daki insanlarımızın..
“Biz temel insan haklarımızı istiyoruz” diyebilecekleri, bugün için“verilmemiş bir hak” yok..
“Var” diyen, söylesin..
“Laf olsun” diye sormuyorum..
Karakol başkomiserinin, itiraz eden vatandaşa küfrederek “Ne hakkı ulan”çıkışına benzer anlamda sormuyorum..
Kardeşçe..
İnsanca..
Gerçekten anlamak için.
Hatta kendimizi sorgulamak için, öğrenmek için soruyorum.
“Hangi hakkınızı istiyorsunuz?”
Kimsenin Kürtçe konuşmasına engel olan yok.
Kürtçe televizyon kurmanıza. 
Kürtçe yayın yapılmasına.. 
Kürtçe öğrenmenize.. 
Çocuklarınıza Kürtçe isim verilmesine.. Köylerinize Kürtçe eski isimlerin tekrar verilmesine....
Kimsenin bir şey dediği yok.
Bunları, bir “lütuf” olarak falan değil..
Bir “hakkın teslimi” olarak görüyorum..
Nasıl ki, bazı zırtabozlar, çocuklarına İngiliz, Fransız isimleri bile veriyorlar..
Nüfus memur onlara, “Bu ne ismi ya” demiyor..
Bana sorarsanız, Hz. Peygamber’in tavsiyesine uyun ama..
Uymayanlar için de..
İngiliz ismine engel olamadığımıza göre..
Kürtçe isme de engel olmaya hakkımız yok..
Zaten artık, Kürtçe isimleri de, çocuklarınıza verebiliyorsunuz..
Öyle ise, tekrar soralım, “Ne istediniz de vermedik!”
Biliyorum..
Gıcıklık çıkartmak için.
Bahane arayacaklar..
“Ne yani?.. Siz verme makamındasınız, biz de alma makamında mıyız? Bu ne büyüklük taslama? Bu ne kibir? Siz kimsiniz de, bize vereceksiniz? Biz hepimiz, eşit vatandaşız..” diyebilirler.
Bizim kastımız o değildi ama.
Yine “Peki” diyelim..
“Ne istediniz de vermedik” yerine..
“Ne istediniz de verilmedi?” diyelim. 
Buyrun söyleyin..
1200 akademisyen, destek vermişti, bu “ne istediğini bilmeyen”lere..
O akademisyenlere soralım.
“Siz, ne için destek vermiştiniz, Sur’da, Cizre’de hendek kazanlara?
Onlar ne istiyorlardı?
Devlet, onlara ne vermeli?”
Açık açık söylesinler..
Lafı dolandırmadan..
Yiğitce..
Somut bir olay üzerinden de yürüyelim..
Üç hafta önce Ankara Merasim Sokak’ta..
Önceki gün de, Kızılay’ın ortasında bombaları patlattılar..
Ne elde edecekler, bu patlamalarla?..
İnsanları öldürdüler..
Devlet bunlardan korkup..
İstanbul’da olmayan “özyönetim”i, Sur’da kabul mü edecek?
Bunu mu düşünüyorlar?
“Özyönetim” denilen şeyin, kökten karşısında falan da değilim..
Özyönetimin ne olduğunu, kendi milletvekilleri bilmediği gibi..
Ben de bilmiyorum.. 
Ama “özyönetim”in, bir maske olduğunu çok iyi biliyorum..
“Özyönetim”i izah etmek için..
“Merkezden yönetim yerine, yerinden yönetim anlamına geliyor” demeye de, soyunmasın kimse..
Merkezden yönetim de.. Yerinden yönetim de.. 
İnsan öldürmeyi gerektirecek bir zorunluluk değil.
Nice “merkezden yönetim”ler, “yerinden yönetim”de tanınmayan hakları, hayata geçirir..
Nice “yerinden yönetim”ler, zulmü, “merkezden yönetim”den kat kat fazlası ile hayata geçirir..
Önemli olan, insan olmak..
İnsanlara, insan gibi muamele etmek..
O zaman, tekrar soralım..
“İnsan gibi yaşamanız için, ne istediniz de verilmedi?”
Tam bu noktada..
Bir söylem geliştiriliyor:
“İktidarınız batsın..”
Cenaze sahiplerine söyletiyorlar..
“Bu genç kızın canına değer miydi?”
Cenaze sahibine bir şey diyemem.. 
Acısı var.. İtiraz edemem..
Ama acılı insanlara söylettirilen o sözü..
Manşetine taşıyan ahlaksızlara sormam gerekir..
Ne yapmalıyız?
Kandil, üç tane bomba patlatınca..
Türkiye’nin yarısının oy verdiği siyasi iktidar, kenara mı çekilecek?
Yani ülkeyi, Kandil mi yönetecek?
Halkın oy verdikleri, Kandil’in patlattığı üç tane bomba ile mi değiştirilecek?
Bunu mu istiyorsunuz?
Bir genç kızın canına, tabii ki hiçbir şey değmez..
Ama masum genç kızın canını alan o bombayı patlatan da bir genç kızdı..
Bunu unutmayın..
Ve masum genç kızlarımızın patlayan bombalarla ölmesini istemiyorsak..
Bombaları patlatan “aldatılmış genç kızlar”ımızı o eylemlere sevkedenlere de..
“Gerillanın annesini oynamak istiyorum” diyenlere de..
“İmzacı akademisyenlere” de.. 
“Ahlaksız medya mensupları”na da destek vermemeliyiz..
Ali KARAHASANOĞLU
Yeni Akit
16.03.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUNU MU İSTİYORSUNUZ!!!

CEVİZ KURDU

GERİ GELSİN O GÜNLER ANNE

KARİYE CAMİİ-İKİNCİ AYASOFYA

BİR GÜN BIR ÖĞRETMEN