Yuh, insan müsveddeleri

Emin PAZARCI
09.03.2016
Akşam
Bir itiş kakış içinde koşuşturup duruyoruz. “Siyaset, terör, ekonomi, dış politika” derken, çevremizde olup bitenlere pek fazla bakabildiğimiz yok. Ayrıca, toplum olarak genellikle bunları “küçük meseleler” olarak görüyoruz. Önemsemiyor, ciddiye almıyor, burun kıvırıyoruz.
Oysa o “küçük” dediğimiz meseleler o kadar önemli ki! Farkında değiliz, ama sizi, beni, hepimizi, kısacası yaşadığımız toplumu ve geleceğimizi derinden etkileyenler de onlar! 
Dün, gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı. Önceki gün, intihar için İstanbul Boğaziçi Köprüsü’ne çıkan Erol Çetin’e müdahale eden iki kadının haberiydi o. Utanç doluydu, iğrençti, insanlık dışıydı… 

Polisler, Erol Çetin’i ikna etmeye, intihardan vazgeçirmeye çalışırken, biri 49 diğeri 27 yaşındaki iki kadın, araçlarından kafalarını çıkararak “Senin yüzünden saatlerdir trafikte bekliyoruz” diye bağırmıştı: 
-Atlayacaksan hemen atla. 
Bunun üzerine, Erol Çetin de tam ikna edilecekken kendini aşağıya bırakmış ve hayatını kaybetmişti. 
İğrenç değil mi? Hatta “iğrençliğin tavan yaptığı nokta” bile denilebilir. Bence, en az intihar eden Erol Çetin kadar psikolojileri bozuk insanlar bunlar. Hatta belli ki Erol Çetin bunlardan daha duyarlı. Onların tepkilerine atlayarak cevap veriyor. Onlar ise, duyarsız, tepkisiz ve insani değerlerden alabildiğine uzak. 
Bir insanın hayatı söz konusu; bunlar “Bekliyoruz, öleceksen öl de gidelim” diyebiliyorlar. Bu nasıl bir benliktir, nasıl bir psikolojidir, anlamak gerçekten zor! 
Hayır, insan olamaz bunlar. Olsa olsa “insan” denen o yüce varlığın kötü bir müsveddesi olabilirler. 
Kadın olamazlar, anne olamazlar. Eğer es kaza anne olmuşlarsa bile, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerini devreye sokup, “velayetin nezi” yoluna gidilmesi, o çocuğun veya çocukların bunların elinden alınması gerekir. 
Çünkü anneliğin gerektirdiği en temel insani değerlerden yoksun bunlar. Toplumun yüz karaları! 
* * *
Diğer tüyler ürpertici görüntüler de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde İstanbul Taksim’de düzenlenen yürüyüşten… 
Kendilerine “feminist” adını veren bir güruh toplanmış, pankartlar açmış. En çok da “iffet” kavramını eleştiriyorlar. Hem de açıktan ve ellerinde taşıdıkları dövizlerle: 
“Tam iffetli olacam, bi gülme geliyor.” 
“Gece sokağa çıkarım, kızlı erkekli yaşarım, iffetsizim, feministim.” 
Ne demek iffet? “Temizlik ve ahlaklılık” anlamına geliyor. İlaveten, “namus” kavramını da içinde barındırıyor. Bunlar ise, açıktan, milletin gözünün içine bakarak “ahlaksızım, namussuzum” diye bağırıyorlar. Üstelik bunu da sırıtıp, kameralara poz vererek yapıyorlar. 
Hal ve hareketlerine ve ortaya koydukları görüntüye bakılırsa, zaten iffetli olmaları imkânsız. Çünkü “iffet” denilen o değer, bunların sahip olabilecekleri kadar ucuz değil! 
Şu taşıdıkları pankartlara bakın: 
“Annelik kariyer, aileniz kaderimiz değil.” 
“Dolapta zıkkımın kökü, sokakta isyan var.” 
“Vurur yüze ifadesi, hayat sokakta bitanesi.” 
“Memeler başkaldırdı.” 
“Haftada en az 3 orgazm.” 
“Erkekliği yıkıp, yerine brokoli ekeceğiz.” 
Rezillik, bunlardan ne kadın, ne eş, ne de anne olur. Zaten kendileri de söylüyorlar. Tabii ki bu onların tercihi. Kendileri bilir. Ancak, meselenin bir de hepimizi ilgilendiren bir boyutu var ki, duyarsız kalmak mümkün değil. Bunlardan, içinde yaşadığımız topluma yararlı bireyler de çıkmaz, çıkamaz. Bu ise, sizin, benim, hepimizin meselesi. 
* * * 
Her iki olayda da ortak bir nokta var: Değersizlik! Yıllardır toplumu içten içe kemirdi ve bu noktaya getirdi! 
Şimdi soruyorum, “Küçük meseleler” mi bunlar? 
Bence değil. Ciddi, hem de son derece ciddi meseleler. Değersizlik denilen o mikrop bir topluma bulaştı mı, her türlü hastalığı da beraberinde getirir. Biri “iffetsizliği” alkışlar, diğeri “sen casusluk yapıyorsun” dediğinizde suratınıza sırıtarak bakar. Sadece ahlaksızlığı değil, terörü de besler bu değersizlik mikrobu, vurgunculuğu da soygunculuğu da, hatta cinayetleri bile… 
İnsan yerine son derece kötü “insan müsveddeleri” üretir! 
Oysa bizim müsveddelerine değil, insana ihtiyacımız var. O yüzden de “Boş ver, bunlar küçük meseleler” deyip, burun kıvıramayız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUNU MU İSTİYORSUNUZ!!!

CEVİZ KURDU

KARİYE CAMİİ-İKİNCİ AYASOFYA

BİR GÜN BIR ÖĞRETMEN

AHLAT