FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK Mİ

 David Fromkin, 1914'te Cihan Harbi yaklaşırken İstanbul'da devleti yönetenlerdeki tedirginliği şöyle anlatmıştı:



"İttihat ve Teraki Cemiyeti liderleri yakılan kamp ateşlerinin ötesinde karanlıkta hayvanların saldırı hazırlıklarını hissedebiliyorlardı..."

Peki, yüzyıl sonra bugün işittiğimiz bu sesler nedir?
Yanlış mı işitiyoruz?
Bugün de tıpkı yüzyıl öncesindeki gibi kulaklarımıza gelen bu ulumalar, bu hırlamalar neyin alâmeti?

Cihan Harbi öncesinde, İngiltere "son taksidi yarım saat önce ödenmiş" "Sultan Osman" ve " Reşadiye" gemilerine el koyup bunları Osmanlı Devletine teslim etmemişti.

Churchill'in aldığı bu karar kendi ülkesinin menfaatleri açısından doğruydu. Bizimkiler ise İngiltere'nin küresel dizilişteki yeni konumunu okuyamamış olmalarının bedelini bu kararla çok ağır ödediler. Bu gemileri o konjonktürde İngiltere'den satın almaya kalkmak büyük gafletti.


Cemal Paşa, parası ödenmiş gemilere İngilizlerin el koyduğunu öğrendiğindeki hissiyatını şöyle anlatıyor:

"Bu haberi aldığım zaman hissetiğim hüzün ve elemi bütün hayatımda unutmaklığım imkân dışındadır"

"Sultan Osman" ile "Reşadiye"ye sahip olamamanın devlete  o dönemde özellikle 'Adalar Denizi' ve Karadeniz'de ne bedeller ödettiğini bilen biliyor.

Tarih hikâye değildir.  Ara ara bu "dikiz aynasına" bakmazsanız büyük yol kazalarına hatta felâketlere uğramanız kaçınılmaz olur.

İnsan, acaba Türkiye'nin karar vericileri bugün de benzer bir gafletin içinde mi diye düşünmeden edemiyor.

Neden?

Bugün hâlâ Amerika'dan 40 adet F-16 satın almaya çalışıyoruz da ondan.

Hangi Amerika'dan?

PKK'yı 2014 Ekim ayından beri silâhlandıran, Türkiye'ye hava savunma sistemi vermemek için sekiz sene binden dereden su getiren Amerika'dan...

Bu küresel jeopolitik konjonktürde, hele hele Irak'tan başlayıp Akdeniz'in güneyinde Filistin sahasına kadar uzanan bir alanda olup bitenlere bakınca Amerika'dan F-16 beklemenin ölü gözünden yaş beklemekten farkı yoktur. Dahası, sizi CAATSA yaptırımlarına dahil ederek "düşman" kategorisine almış, kısmî silâh ambargosu uygulamaya başlamış, politikalarını değiştiremeyince Ankara'daki hükümeti darbeyle devirmeye kalkmış bir ülkeden hâlâ silâh satın almaya çalışmak neyin nesidir?

Ankara belli ki uluslararası ilişkilerde uzunca bir zamandan beri ortaya çıkmış bulunan bazı hakikatleri kabullenmekte zorlanıyor.

Devlet aklında bilinç düzeyine çıkmayan, politikalara yansımayan farkındalık bir işe yaramaz. Yaramıyor zaten.

Bu durum Türkiye'ye bu stratejik kavşakta çok kıymetli iki şeyi kaybettiriyor: Zaman ve stratejik manevra alanı.

Bu yazdıklarımızın Türkçesi şudur:
Oyunu artık Amerika'ya oyna imkânı kalmamıştır. Sorunun kaynağı olan bir ülkede çözüm aramanın anlamı yoktur.  Artık bu yeni durum muvâcehesinde  "hâlin icâbına göre" amel etmenin vaktidir.

Devlet "tedbir" demekse bu tedbiri bulmanın zamanı geçiyor.

Türkiye, bugün güneyinden ve batısından "kuşatılmış" durumda. Tarihimizin en zayıf ânında değiliz. Ama kuşatmanın "çapı ve derinliğine" bakınca alınacak tedbirin de bununla mütenâsip olması gerektiği ortada.
Gürkan Zengin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUNU MU İSTİYORSUNUZ!!!

CEVİZ KURDU

KARİYE CAMİİ-İKİNCİ AYASOFYA

MEĞER TAKSİM NEYMİŞ ÖYLE!!!

BİRİ DE TÜRKİYE