24.2.24
22.2.24
BERAT KANDİLİ NEDİR
Berat Kandili; Ramazanın müjdecisi…Şaban ayının yarısı gecesi…
Berat… borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan beraet etme, kurtulma… günahlardan arınma, temize çıkma, ilâhî af ve rahmete nâil olma…
Berat gecesi de diğer gecelerimiz gibi her birimiz için birer, tefekkür, tezekkür ve yenilenme gecesidir.
Berat; kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.
Berat; bizlere her türlü şer, kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmayı, onlardan teberra ederek uzak kalmayı öğretir.
Hz. Peygamber şöyle buyurur:
18.2.24
ÇAY'IN TARİHÇESİ
Çayın tarihçesi oldukça eski ve karmaşıktır. Çay, Çin'in güneydoğusunda, günümüz Fujian eyaletindeki dağlık bölgelerde doğal olarak yetişen bir bitki olan Camellia sinensis'in yapraklarından elde edilir. Çayın tarihçesi, MÖ 2737 yılına kadar uzanır. Efsanelere göre, Çin İmparatoru Shen Nong, çay yapraklarını kaynatırken tesadüfen çayı keşfetti. Çay, zamanla Çin'de popülerlik kazandı ve meditasyon, tıp ve sosyal ritüellerin bir parçası haline geldi. Çay, Tang Hanedanı döneminde (618-907) Çin'den diğer Asya ülkelerine ve Japonya'ya yayıldı. Sonraki yüzyıllarda, çay ticareti ve tüketimi dünya geneline yayıldı ve farklı kültürlerde çeşitli ritüeller ve gelenekler gelişti. Bugün çay, dünyanın en popüler içeceklerinden biridir.
İşte çayın tarihçesiyle ilgili daha fazla bilgi:
1. **Çayın Ticari Yayılımı:** Çay ticareti, Tang Hanedanı döneminde başlayarak Çin'den diğer Asya ülkelerine ve Japonya'ya yayıldı. Çay ticareti yoluyla ticari ilişkiler geliştirildi ve farklı kültürler arasında çayın tüketimi yayıldı.
2. **Sung Hanedanı Dönemi (960-1279):** Sung Hanedanı döneminde, çay içme ritüeli daha da sofistike hale geldi. Çay ustaları, çay yapraklarının toplanmasından demlenmesine kadar her aşamada ustalaştılar ve çay seremonileri önemli bir sosyal etkinlik haline geldi.
3. **Ming ve Qing Hanedanları Dönemi (1368-1912):** Bu dönemde, Çin çayı daha da popüler hale geldi ve ticaret yoluyla Avrupa ve diğer bölgelere yayıldı. Ming ve Qing Hanedanları döneminde, çay Batı dünyasında lüks bir içecek haline geldi ve çay seremonileri değişiklik gösterdi.
4. **Çay Kültürü ve Sanatı:** Çay kültürü, Çin sanatı, şiiri ve felsefesiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Çay seremonileri, sadece çayın tüketilmesi değil, aynı zamanda estetik ve ruhsal deneyimlerin bir parçası olarak görülür.
5. **Modern Çay Endüstrisi:** 19. yüzyılda, İngilizler ve Hollandalılar gibi Avrupa güçleri, çay ticaretine hakim oldular ve Asya'dan büyük miktarlarda çay ithal ettiler. Bu, dünya çay endüstrisinin gelişimine büyük ölçüde katkıda bulundu.
Bugün çay, dünya genelinde çeşitli türleri ve çeşitleriyle yaygın olarak tüketilen bir içecektir. Çay kültürü, geleneksel çay seremonilerinden modern kafe kültürüne kadar çeşitli formlarda devam etmektedir.
13.2.24
Doğu Türkistan’da Çin Zulmü
Çin’deki Müslüman düşmanlığı çeşitli dönemlerde değişiklik göstermiştir. Uygur Müslümanları, özellikle Doğu Türkistan’da, etnik ve kültürel çeşitliliği ile dikkat çeken ancak aynı zamanda Çin hükümetinin Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı baskı ve insan hakları ihlalleriyle bilinen bir bölgedir.
- Özel Haber
- Dosya Haber
- Gündem
- Politika
- EÇin’deki Müslüman düşmanlığı çeşitli dönemlerde değişiklik göstermiştir. Uygur Müslümanları, özellikle Doğu Türkistan’da, etnik ve kültürel çeşitliliği ile dikkat çeken ancak aynı zamanda Çin hükümetinin Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı baskı ve insan hakları ihlalleriyle bilinen bir bölgedir.
Şimdi sizlere, bu bölgede yaşayan din kardeşlerimizin maruz kaldığı muamelelerden bahsetmek istiyorum.
Toplama kampları adı altında, insanları zorla götürdükleri ve çeşitli eziyetlerle, kendilerince kâh ıslah ettikleri, kâh katlettikleri Müslümanların belgeselini çekmek için BBC’nin özel izinle girdiği cezaevinde bir yetkili Uygur Türkleri için:
‘’Radikal düşüncelerden etkilenmiş durumdalar, bizim amacımız onları bu aşırı düşüncelerden kurtarmak’’ diyor.
Çeşitli eziyetlere maruz kalan bir kadına BBC muhabiri mikrofon uzatarak: ‘’Bir suçtan hüküm giydiğin için mi buradasın? Sorusunu soruyor.
İnançlarından koparılmak üzere oraya götürülen kadının cevabı: ‘’Bir suçtan hüküm giymedim ama bir hata yaptım. ’oluyor. Burada hata diye bahsettiği, dini vecibelerini yerine getirmek.
Muhabir bir başkasına mikrofonu uzatıyor:
‘’Namaz kılmana ne sıklıkla izin veriliyor?’’
Korku dolu bakışları ile verilen cevap çok acı:
‘’Çin yasalarına göre okullar kamusal alan kabul ediliyor ve kamusal alanlarda dini faaliyetlere izin verilmiyor.’’
BBC muhabiri şöyle söylüyor kameraya: ‘’cezaevi değil de okul olduğuna inandırmaya çalıştırdıkları bu yerde, kendi başımıza ne kadar delil toplamaya kalkarsak bir o kadar soru işareti ile karşılaşıyoruz.’’
Yüzünde işkence izleri olan bir mahkûma soruluyor!
‘’kendi isteğinle mi buradasın?’’
Bir süre düşündükten sonra cevap veriyor: ‘’evet, radikal düşüncelerden ve terörizmden etkilenmiştim.
Arka planda gibi görünseler de yetkililer röportajları dikkatle dinliyor ve beden dillerini dikkatlice izledikleri de gözden kaçmıyor.
Din üzerinden giderek artan sınırlamaları kapsayan yasaları ezberleterek düşünceleri değiştiriliyor.
Çin Hükümeti, din ve kültürel aidiyetin yerini yeni bir tür bağlılıkla değiştireceğine inanıyor.
Yaptıkları şey; Çin’i seviyoruz gibi cümleler yazdırarak, okuma yazmayı yeni öğrenen ilkokul öğrencilerine verilen eğitim gibi, Çin’i bu kamptakilerin beynine kazırcasına, yok edilmeye çalışan bir kültürün yerine baştan bir kültür inşa etmeye çalışıyorlar.
İlkokul öğrencileri gibi erkeklere üniforma giydirdikleri bu kampta, gün bittiğinde evlerine gitmek yok. 10 kişilik koğuşlarda kalıyorlar. Ailelerinden uzak bu yerlerde kaç yıl kalacakları da belirsiz. Cezaevi demek tam yerinde bir tabir olacaktır.
BBC muhabirinin ‘’ eğer gelmek istemezlerse ne olur?’’ sorusuna orada yetkili şöyle bir cevap veriyor:
‘’ böyle bir şeyle hiç karşılaşmadık, böyle bir şey mümkün değil, onları ikna ederdik. İnsanlar buraya gelmek zorundalar, kurallara uymak zorundalar.’’ Kural dedikleri şey ise Çinlileştirme politikası.
İnsanları o toplama kamplarına nasıl götürdüklerini elbette biliyoruz.
Muhabirin ifadesiyle: duvarlardan birinde şöyle yazıyordu, ‘’Kalbim, lütfen dayanmaya devam et.’’
Son zamanlarda Çin’in Sincan bölgesinde, yüksek duvarlarla çevrili, dikenli telle kaplı ve sayıca fazla gözetleme kuleleri inşa edildi. Uydu görüntüleri ile de varlığı saptanan bu aşırı güvenlik tedbirli gözetleme kuleleri ve dikenli tellerin BBC ziyaretinden hemen önce kaldırıldığı da anlaşılıyor.
Kaldırılan o kulelerin yerine spor sahaları kurulmuş ve muhabir bu sahaların ziyarette kendilerine özellikle teşhir edildiğini vurguluyor.
Yani bu kamplar ayrılıkçı şiddetin adresi olmuş durumda.
Toplama kampları dünyanın birçok ülkesinde bulunur. Söz konusu ülkeye iltica eden, sığınan bir birey, bu toplama kamplarında sığındıkları ülkelerinin sosyal yaşam kuralları konusunda bilgilendirilir.
Doğu Türkistan’daki toplama kampı ise çok farklı, kendi topraklarında Çinliler gibi düşünmeyen insanların yeniden eğitildiği, kendilerine ait örf, adet ve geleneklerin belleklerinden silinerek Çinlilere dönüştürüldüğü laboratuvarlardan başka bir özelliğe sahip değil.
Zorla alıkonularak, ailelerinden koparılarak, eşlerine, çocuklarına, anne ve babalarına hasret bırakılarak kapalı hapishanelere yerleştirilen bu insanlar, dünyanın gözleri önünde inanç ve dini motiflerinden koparılıyor.
Tarihte diktatörlerin yaşattığını günümüzde yaşatmaya çalışan Çin Hükümeti, geçmişte Hitler’in yaptığı Almanlaştırma politikasını bugün Çinliler gerçekleştiriyor.
Medyaya sundukları altın kafesler içerisinde hem dini hem kültürel bir tecrit uyguluyorlar.
Doğu Türkistanlı bir birey, Çin Cumhuriyetinde özgürce dolaşamıyor. Çin Cumhuriyeti bu kişileri hastalıklı, tedavi edilmesi gereken bireyler olarak görüyor.
Tarih nasıl ki Hitler’i dönemin en cani insanı, diktatörü olarak konumlandırmışsa, ilerleyen yıllarda dünya iki cani ülkeden bahsetmeyi sürdürecek. Biri Çin Cumhuriyeti, diğeri ise Siyonist İsrail.
Yazımı sonlandırırken özellikle Çin zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan, Türkiye üzerinden dünyaya Doğu Türkistan’ın çığlığını duyurmaya çalışan Akademisyen Aziz İsa Ergun’un mesajı ile son vermek istiyorum.
Elkun, ‘’Dünyada Uygur Türklerinin güveneceği tek ülke Türkiye. Türkiye baskı altındaki Müslümanlara çok şey yaptı. Filistinlilere, Burmadaki Myanmar Müslümanlarına yardım etti. Uygurlar Türk’tür, aynı zamanda Müslümandır. Dünyadaki tek umudumuz Türk ve Müslüman olan Türkiye’dir. 80 Milyon halkı ile bizim Türkiye ile çok fazla kültürel bağlılıklarımız var. Bu yüzden Türkiye artık bir şeyler yapmalı’’ dedi.
Selam ve dua ile…
Tuba ARSLAN
13.02.2024
ELİPS HABER
6.2.24
MİRACIMIZI KURTULUŞUMUZA VESİLE KIL YA RABBİ!
“İlahi Ya Rabbi, uzun zamandan beri yurtlarından, yuvalarından çıkarılan, İsrail’in zulmü altında inim inim inleyen Filistin’deki, Gazze’deki kardeşlerimize yardım eyle! Fedai can edenlere, şehitlere rahmet eyle, Efendimiz aleyhisselatu vesselama komşu eyle Ya Rabbi! Yurtlarını, beldelerini, şehirlerini koruyan kardeşlerimizi muzaffer eyle, onlara yardım eyle Ya Rabbi!
İlahi Ya Rabbi, zalimleri kahru perişan eyle! Zalimleri birbirine düşür, zalimleri zalimlere musallat eyle Ya Rabbi! Onlar birbirleri ile uğraşırken müminleri salimen ve ganimen muzaffer eyle, zafere ulaştırır Ya Rabbi!
İlahi Ya Rabbi, dünyanın çeşitli yerlerinde, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Hindistan’da, Keşmir’de, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, doğuda, batıda, nerede mazlum varsa mazlumlara yardım eyle Ya Rabbi!
Bizim şanlı ordumuz, Peygamber ocağı, her biri Muhammed anlamına gelen Mehmetçiğimiz, tarih boyunca bütün medeniyetlerimizde, kurduğumuz tüm devletlerde, her zaman zalimlerin karşısında, mazlumların yanında yer aldı. İlahi Ya Rabbi, şanlı ordumuzu, güvenlik güçlerimizi karada, havada, denizde, her zaman ve her yerde mansur ve muzaffer eyle Ya Rabbi!
Birliğimizi, beraberliğimizi daim eyle Ya Rabbi! Devletimizi, milletimizi ilelebet payidar eyle Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi, gerek tarih boyunca cephelerde gerekse şu anda vatanımızın sınırlarımızın içinde ya da ötesinde vatan müdafaası için fedai can eden bütün şehitlerimize rahmet eyle Ya Rabbi! Gazilerimize şifalar, hayırlı ömürler nasip eyle Ya Rabbi! Gençlerimizi, çocuklarımızı vatan, bayrak, devlet, ezan, din, iman, Allah, Peygamber sevgisiyle yetiştirmeyi bizlere nasip eyle Ya Rabbi!”
3.2.24
29.1.24
25.1.24
12.1.24
GÜNEY AFRİKA'DAN İSRAİLE DAVA
Güney Afrika Cumhuriyeti'ni,
İsrail'e başlatmış olduğu davadan dolayı gerçekten tebrik etmek gerekiyor.
Türkiye dahil hiçbir müslüman ekseriyetli ülkenin yapamadığını, herşeyi göze alarak yapmaları yakın tarihin dönüş noktalarından biri olarak kayda geçecektir.
Nüfusunun %80'i hristiyan olan bu ülke, Gazze soykırımının dini değil, insani ve ahlaki bir mesele olduğunu tüm dünyaya açıkça göstermiştir.
Ayrıca bazılarının;
'Güney Afrika'nın açtığı davadan ne olur ki' söylemlerine aldanmayın.
Mısır, Fas, Cezayir dahil 54 Afrika ülkesi arasında en gelişmiş ülke olması yanında,
445 milyar $ GSYİH ile yine Afrika Kıtasının en büyük ekonomisine sahiptir.
Bununla beraber,
Birleşmiş Milletlerin kurucu üyeleri arasında olduğunu, aynı zamanda Afrika kıtasının G20 ve BRICS içerisindeki tek temsilcisi olduğunu da unutmayın.
Dolayısıyla çıkmış oldukları yol bulundukları konumdan dolayı da oldukça önemlidir.
Sadece sözle destek veren ülkelerin ise (en başta Türkiye) açılan bu davaya resmi olarak katılması elzemdir.
Güney Afrika, Afrika'nın güneyinde bulunan bir ülkedir. Başkenti Pretoria'dır, ancak ülkenin yasama ve yürütme organları Cape Town ve Bloemfontein'de bulunmaktadır. Güney Afrika, çeşitli etnik gruplara ev sahipliği yapmakta olup, en büyük gruplar arasında Zulu, Xhosa, Beyaz Afrikalılar ve Coloured (melez) toplulukları bulunmaktadır. Ülkenin resmi dilleri arasında İngilizce, Zulu, Xhosa ve Afrikaanca bulunmaktadır. Güney Afrika, doğal güzellikleri, vahşi yaşamı, zengin kültürü ve tarihiyle ünlüdür. Ayrıca, Johannesburg ve Cape Town gibi büyük şehirleri ekonomik ve kültürel açıdan önemli merkezlerdir. Ancak, ülkede sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, hala bazı sorunları beraberinde getirmektedir.
Ülke, Afrika kıtasının güney ucu boyunca uzanmaktadır ve Hint Okyanusu ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı vardır. Güney Afrika'nın iklimi geniş bir yelpazeye sahiptir; kuzeyde sıcak ve kurak, güneyde ise ılıman ve yağışlı bir iklim görülür.
Güney Afrika, zengin maden rezervleriyle tanınır, özellikle altın, elmas, platinyum ve manganez gibi önemli minerallerin çıkarıldığı bir ülkedir. Ekonomisi, madencilik, tarım, turizm ve hizmet sektörleri üzerine odaklanmıştır.
Ülkenin tarihi, ırk ayrımcılığı ve apartheid politikaları nedeniyle önemli bir zorluklarla dolu. Ancak, 1994 yılında gerçekleşen demokratik seçimlerle birlikte Nelson Mandela'nın önderliğindeki ANC (African National Congress) partisi iktidara geldi ve apartheid sona erdi.
Güney Afrika, zengin biyolojik çeşitliliği ve vahşi yaşamı ile de bilinir. Kruger Milli Parkı gibi ulusal parklar, turistler için popüler destinasyonlardır.
Ancak, ülkede hala ekonomik eşitsizlik, su sıkıntıları ve suç gibi sorunlarla başa çıkma çabaları devam etmektedir.
7.1.24
KELİME-İ TEVHİD NEDİR
Kelimei tevhid, İslam dinindeki temel inançlardan biridir. Kelime-i Tevhid, "tevhid kelimesi" olarak da bilinir ve "birleştirme, birleşme, bir olma" anlamına gelir. İslam inancına göre, bu ifade şu anlamı taşır: "La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah" yani "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir." Kelime-i Tevhid, İslam'ın en temel öğretilerinden biri olarak, Allah'ın birliğine, onun tek ve eşsiz varlık olduğuna ve Muhammed'in de onun son elçisi olduğuna dair bir ifadedir.
Kelime-i Tevhid, İslam'ın en önemli inançlarından biridir ve şu şekilde detaylandırılabilir:
1. **"La ilahe illallah" (Allah'tan başka ilah yoktur):** Bu kısım, İslam'ın temel inancını ifade eder. İslam'a göre, yalnızca Allah'a ibadet edilir ve O'nun başka hiçbir tanrısı yoktur. Allah, tek ilahtır ve tüm kudret ve egemenlik O'na aittir.
2. **"Muhammeden Resulullah" (Muhammed Allah'ın elçisidir):** Bu kısım, İslam peygamberi Muhammed'in, Allah'ın son elçisi olduğunu ifade eder. Müslümanlar için, Hz. Muhammed'in getirdiği öğretiler, Allah'ın vahyi olan Kuran'ı tebliğ etmek için gönderilmiş önemli bir elçidir.
Kelime-i Tevhid, bir Müslümanın iman ettiği temel öğretilerden biridir ve İslam'ın birleştirici ve temel öğretilerini özetler. Müslümanlar, bu ifadeyi inançlarının merkezi bir parçası olarak kabul ederler ve günlük ibadetlerinde, dua ve zikirlerinde sıklıkla kullanırlar. Bu ifade aynı zamanda İslam'ın birliğini ve Allah'a olan bağlılığı vurgular.
5.1.24
SARIKAMIŞ HAREKATI
Sarıkamış Harekatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı sırasında Rusya'ya karşı gerçekleştirdiği bir askeri harekattır. 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen I. Dünya Savaşı'nda Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'na karşı geniş bir cephe açması üzerine, Osmanlılar da Rusya'nın Kafkas cephesinde bulunan askeri birliklerine karşı bir saldırı düzenlemeyi planladılar.
Osmanlı'nın Sarıkamış Harekatı, Aralık 1914'te başladı. Ancak kötü planlama, lojistik eksiklikler, zorlu hava koşulları ve dondurucu soğuklar sebebiyle büyük bir felakete dönüştü. Askerlerin büyük kısmı donarak, açlık ve hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Bu felaket sonucunda Osmanlı ordusu büyük kayıplar verdi ve harekat başarısız oldu. Bu, savaş boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun moralini ve savaş gücünü olumsuz etkileyen önemli bir olay olarak tarihe geçti.
Tabii, Sarıkamış Harekatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Rus İmparatorluğu'na karşı gerçekleştirdiği büyük bir saldırıydı. Harekat, Enver Paşa'nın komutasındaki Osmanlı 3. Ordu'sunun, Rusya'nın Kafkasya'daki topraklarını ele geçirme amacıyla başlatıldı.
Ancak, harekat sırasında ciddi hatalar yapıldı. Planlama ve lojistik eksiklikler, askerlerin zorlu doğa koşullarına uygun donanıma sahip olmaması ve erzak sıkıntısı gibi birçok faktör, Osmanlı ordusunun ağır kayıplar vermesine ve stratejik hedeflerine ulaşamamasına sebep oldu.
Harekat, Aralık 1914'te başladı ve çok hızlı ilerlemeler kaydedilerek Rus mevzilerine yaklaşıldı. Ancak, dondurucu soğuklar ve kar fırtınaları, askerlerin zorlu hava koşullarında donarak, açlık ve hastalıklar yüzünden binlercesinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu felaket sonucunda Osmanlı ordusu büyük ölçüde zayıfladı ve geri çekilmek zorunda kaldı.
Sarıkamış Harekatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'ndaki askeri başarısızlıklarından biri olarak kabul edilir. Harekatın kötü planlama ve uygulaması, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş boyunca yaşadığı kayıpları ve zorlukları daha da artırdı.
3.1.24
FARKINDAMISINIZ!!!
Farkındamısınız!!!
Ülkemize operasyon çekmeye çalışanlar hassas noktaları kaşımaya başladı. Bunu bir mitingde, spor karşılaşmasında yada sırandan bir iş gününüzde karşınızda bulabilirsiniz.
Ortalığı nasıl karıştırız, milleti nasıl galeyana getiririz derdindeler. Çok şükür ki milletimiz bu tür olaylara prim vermiyor. Milletimiz asla ve asla provokatörlerin ekmeğine yağ sürmemelidir.
-Anladığım kadarıyla meydana gönderilen maşa, kelimei tevhid bayraklı birini yumruklayacak, kalabalık galeyana gelip yumruklayan genci linc etmeye kalkacak ve olayların fitili ateşlenecekti. Mağdur vatandaşın vakur duruşu provokatörün ve arkasındakilerin oyununu bozmuştur. Ben şahsen bu olaya asla bireysel bir eylem olarak bakmıyorum.
Milletimiz daima uyanık olmalı, kardeşi kardeşe kırdırıp, kendisi ortadan sıyrılıp bıyık altından pis pis gülüp emellerini gerçekleştirmek için her türlü yalanı, dolanı, oyunu, iftirayı mübah gören bu tiple asla fırsat vermemelidir. Milletimizin hassas noktalarını kaşıyarak dokunuşlar yapan piyonlarına pirim yaptırmamalıdır.
Saygılarımla... -HDG-
-
Gerede Panayırı, Türkiye'nin Bolu iline bağlı Gerede ilçesinde her yıl düzenlenen geleneksel bir etkinliktir. Bu panayır genellikle Tem...
-
Şule Yüksel Şenler, Türkiye'nin tanınmış yazarlarından ve İslamcı bir düşünürdür. 29 Mayıs 1938'de Kayseri'de doğdu ve 28 Ağusto...