Kasım 06, 2015

İMAMLIK ZORDUR....
Çoğunlukla yedi gün yirmi dört saat görev yaparsınız; cenazesi olan sizi bulur, düğün yapan sizi bulur, çocuğu olan sizi bulur, hasta olan sizi bulur, hatta köylerde akşam dağdan hayvanı eve dönmeyen de sizi bulur “Dua ediver de hayvanıma bir şey olmasın” diye. O da yetmez cami derneğinin, köy derneğinin ve halkın resmî ve gayri resmî işlerinde bile bazen sekreter, bazen muhasebeci ve bazen de arzuhalcilik işleri sizi bekler. Bunların hiç birisinde mesai mefhumu yoktur. Ne zaman ihtiyaç hâsıl oldu o zaman imama müracaat edilir. Gecenin birinde bir buçuğunda yatağından kaldırılıp nikâha götürülen imam sayısı hiç az değildir.
Bu şartlarda yıllarca özveri ile hizmet edersiniz, bir seferinde meşru bir mazerete binaen istenileni yapamazsınız ve hayır dersiniz. Sizden kötü kimse olmaz. Ulaşabildiği her makama sizi şikâyet eder. İsimli isimsiz her şikâyet yetkili mercilerce gayet ciddiyetle ele alınır. Çünkü bu soruşturma ile imam arkadaş temize çıkarılmalıdır.(!)
Sonra birileri oturur “Hocalar ne iş yapıyor sabahtan akşama akşamdan sabaha yatıyorlar” der. Hâlbuki ibadetleri ve camiyi yönetmek ten başka daha neler neler yapmıştır o imam. Meselâ bu sözü söyleyen kişinin kulağına ilk ezanı bir imam okumuştur. Sünnetinde, nişanında ve düğününde duayı da bir imam yapmıştır. Çocukken dini bilgileri ve Kur’an eğitimini de ona yine bir imam vermiştir. Babası veya annesi hastalandığında ve ölüm döşeğinde onların yanında bir imam bulunmuş, Kur’an okumuş ve dînî telkinde bulunmuştur. Onların cenazeleri ile ilgili bütün işleri de yine bir imam yapmıştır. Bütün bunları ve daha pek fazlasını unutmuş imamların ne yaptıklarını sorgulamaktadır..
İmamın arabası, evi, evinin içindeki eşyalar, giysileri, vs. çoğu zaman göze batar ve O’na çok görülür. Herkes kendi geliri ile veya konumu ile imamları kıyaslar. Allah muhafaza eğer imamları azıcıkta olsa üstün görürse vay haline imamların. Koca bir sosyologumuz bile yakın bir zamanda belki de siyasi bir mülahaza ile öğretmenlerle imamları kıyaslamaktan geri durmamıştır.
Bütün bu zorluklara rağmen çok güzel bir meslektir imamlık. Namazın sonunda cemaate yüzünüzü döndüğünüzde, tepenizde kutsal kubbeyi görüp, karşınızda cemaatinizle kurduğunuz o manevi bağla bütün bu olumsuzlukları unutur, imam olduğunuz için Allah’a hamd edersiniz.
Öğrencinizin karşınıza gelip “Hocam Fatihayı ezberledim” deyip okumaya başladığında ne yorgunluk ne üzüntü ne de keder kalır insanda ve Elhamdülillah der şükredersiniz.
Cemaatinize sohbet ederken “Allah’tan hakkiyle ancak âlimler korkar” emri ilahisini anlatırken ve “müezzinlerin boyları mahşer günü herkesten uzun olacak” beşareti Rasülullahı haber verirken imam olduğunuz içi bir kere daha Allah’a hamd edersiniz.
Bütün kâinata “Allahü ekber” sedaları ile O’nun adını ve büyüklüğünü haykırmanın hazzını duyar, “Halife olmasam müezzin olurdum” diyen Hz. Ömer’in gıpta ettiği bir yerde bulunmanın farkına varır ve bir kere daha Allah’a şükredersiniz.
Zordur ama güzeldir imamlık...( ElHAMDÜLİLLAH )

Eylül 02, 2015

GURBET KUŞU KARDEŞLERİME SELAM OLSUN

         
Merhum Ekrem DOĞANAY hocaefendinin 7 Kasım 1993 tarihinde talebelerine yazdığı “ GURBET KUŞU KARDEŞLERİME SELAM OLSUN” adlı şiirinin iki dörtlüğü...

Bu dünya hayat, bir oyun, eğlencedir, hatta rü’yadır.
Gafilleri meftun eden, mal-ü emlak de bir hülyadır!
Kendine ölüm gelmeden uyananlara SELAM olsun!
……….
Sizin cümlenizi, hem Rabbime EMANET eylerim,
Tatlik ettim fani dünyayı, debdebesini neylerim.
Rabbime kavuştuğumda çalacaktır DÜĞÜN neylerim!
Allahımdan sizzler için DAERYN saadeti dilerim!..
Allah’ın SELAMI ve RAHMETİ üzerinize olsun!
Gönlünüz huzur- u haşyet ve itmi’nan ile dolsun!

Ağustos 28, 2015

Bizde büyük ya da güçlü olan kazanmaz oğul!

Bizde büyük ya da güçlü olan kazanmaz oğul!

"Bak sana Fil suresini anlatacağım. Minicik kuşların kocaman filleri nasıl yendiğini anlatan sureyi.. Şu hayatta kendini ne zaman kuşlar gibi küçük ve savunmasız hissedersen hemen sureyi hatırla.. Bizde büyük ya da güçlü olan kazanmaz oğul; Allah (cc) kimin yanındaysa o kazanır. Bizde ‘imkansız’ diye bir şey yoktur, ‘kün fe yekun’ vardır! Çünkü O (cc), ‘ol’ der ve o olur. Bizde kuşlar filleri yener oğul!” 



Ağustos 19, 2015

Nush İle Uslanmadılar, Sonucuna da Katlanacaklar...

                   
              Uzun  yıllardır alışık olmadığımız şehit haberleri  artık neredeyse her gün gelmeye başladı. Öyle anlaşılıyor ki hainliği kuşku getirmez birileri düğmeye tekrar bastı. 

               Yeni nesil pek bilmez ama orta yaş altı gençlerimiz iyi hatırlıyacaklardır. Eskidende her gün şehitlerimize ağlardık. Anaların ağlaması dursun, kimse üzülmesin, bu kıymetli topraklarda huzur olsun, geçmişte rengimize ırkımıza Kürtlüğümüze Türklüğümüze bakmadan sağlamış olduğumuz yekvücutluğu tekrar sağlayalım dendi ama nafile...

           Birilerinin bu güzelim topraklarımızda çok sinsi planları var. Kandırılmış, ne amaç uğruna dağlarda yaşadığını fark edemeyen insanlar da onların en büyük maşası. O kadar büyük bir oyun ki bastığı dalı kestiklerinin farkına vardıramayacak kadar. 

              Devlet hiç bir zaman aciz değildir. Belki mühlet verir sabreder ama eşkıyalığın, terörizmin hesabını mutlaka er yada geç sorar, sormalıdır da..

           Bu toprakları bölmek isteyenlerin içerdeki uşakları bilmelidir ki av köpeği avı sahibine getirir kendisi yemez. Cennet vatanımızı av zannedip av köpekliği vazifesi verilmiş olduklarının farkına varamayanlar adiler bilmelidir ki pusu kurduğunuz masum şehitlerimizin kanları ve geride bıraktıklarının göz yaşları sizi boğmaya yeter. 

           Özgürlük, hak adalet gibi kulağa hoş gelen değişik kavramlarla kandırıldıklarının farkına varmalıdırlar. Aksi takdirde yarın çok geç olabilir. Pisi pisine kandırılarak bir hiç uğruna gitmiş bir leş konumuna düşmektense vatanına milletine bağlı onurlu ve şerefli bir birey olmak daha evladır.

               Sonuç olarak vatan hususunda nush ile uslanmayanın sonunu köteklik bile kurtaramaz. 
                

                                                         Hasan DOĞRUGÖREN
                                                                 19.08.2015
                                                                   Saat 23:10         
 

           


Ağustos 17, 2015

Ya Yarında Olmazsa (27.05.2011 tarihli yazım)

   Ne idik, ne olduk ve ne olacaz diye her zaman söyleriz ama ben sadece bunun söylemden öteye gitmediğini düşünüyorum. Sadece bu mu? Hayır, bunun gibi bizim hayatımıza yön vererek ayağımızı yere basmamızı sağlayacak, doğru değerelendirme ve bakış açısı sağlayacak bir çok atasözümüz ve özlü sözlerimiz,  nükteli ve şiirsel söylemden öteye gitmemektedir.
         Şimdi yaşayarak düşünmek istiyorum: Her ağladığımda annemim bana süt verdiğini, annemin beni severek ve okşayarak annelik duygusuyla mis gibi gelen kakamı temizlediğini, uyusunda büyüsün ninnileriyle tatlı tatlı uyuduğumu, ben gidecem gidecem diye bağırırken bir şey olur endişesiyle annemin beni göndermediğini düşünmem ne idim dönemiydi.
       Daha sonra okullu oldum, sınıfları dolduranlardan briside ben oldum, karneleri sevinçle ve gururla  evdekilere gösterdim. Ele avuca girmeyen bir çocuk olmuştum artık. Geleceğe yönelik hayaller kurmaya başladım, evim arabam, eşim çocuklarım, mesleğim... Tabiki hayalimde uaşılması en zor ve en itibarlı mesleğin sahibiydim. Etrafımda pervane gibi dönen hizmetliler, korumalar, yardım isteyen fakir fukaralar, bir fotoğraf karesi yakalayabilmek için flaş patlatan fotoğraf muhabirleri, gazeteciler, tokalaşmak için sıraya giren insanlar....
        Ne güzel de demiş Cahit Sıtkı. Yolun yarsı 35 eder diye.. Yarıdamıyım ben şimdi? Ama daha ne zaman yarı oldu allah aşkına? Daha karpuz kesmeyecekmiydik.? O hayallerimin hepsi hayalden öteye geçemedi.
        Evet evet kabullenmem gerek. Ben yolun yarısındayım şiirsel olarak.
       Daha gerçekçi düşünmem gerek değilmi? Belki ömrümün yarasını bile geçtim. Belkide finalleri oynuyorum. Ah bu şiirler hep gerçekleri söylüyormuşda biz  anlayamamışız: Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın dediği gib Akifin. Ya belki yarın da olmazsa...
      Ya birde o var değilmi. Belki yarın da olmazsa?
      Öyleyse ben ne olacağım?
       (27.05.2011, Hasan DOĞRUGÖREN)

Yeni blog sayfama başlıyorum

                    Daha önce başka bir web sitesinin bloğundan zaman  zaman faydalanarak duygu ve düşüncelerimi aktarıyordum. Allah nasip ederse bunda sonra burda fırsat buldukça yazmaya ve uygun gördüklerimi paylaşmaya çalışacağım.

                    Buranın biraz acemisiyim açıkçası. Sayfaların oluşumu ve dizynı gibi görselele hitap edebilecek işlemleri halletmeye çalışacağım.

                    Umarım güzel bir sayfa oluşur ve güzel fikirler oratay çıkar. Şiddetten uzak, yıkıcılıktan uzak tamamen yapıcı olmaya uzanan bir sayfa oluşur.

                    Şimdilik bu duygu ve düşüncelerimizle hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.


                                                                                                              Hasan DOĞRUGÖREN
                                                                                                                        17.08.2015