Erdoğan olmasaydı babanız belli olmazdı desek!

Hacı Yakışıklı
Hacı YAKIŞIKLI
Yeni Şafak
23.04.2016

“Erdoğan olmasaydı babanız belli olmazdı” cümlesi hiç hoşunuza gitmedi değil mi? Elbette gitmeyecek, çünkü hiç de insani ve şık bir ifade değil! Böyle bir cümle bütün bir milletin iradesini reddetmek, onları yok saymak, ötelemek olur. Hal böyleyken ülkenin kurucu iradesi olduğunu zanneden Kemalist zihniyet bu tür ifadeleri yıllarca kullandı.

Bizim cenah onlara bu ifadelerin yanlış olduğunu anlatınca, derhal“Atatürk’e hakaretten” davalar açıldı. Oysa bizim Mustafa Kemal’i çoktan aşmamız gerekirdi, bir ülke başka türlü nasıl kalkınır. Mustafa Kemal “olumlu anlamda” ne yapmışsa bizlerin daha fazlasını yapıp, onun eserlerini kat be kat aşmamız gerekirdi. Olumsuz işleri ise dile getirmek gerekir ki bir daha hata olmasın.
Ve nihayet Recep Tayyip Erdoğan dönemiyle birlikte zihniyetler değişti, ülkenin ve milletin ufku açıldı. Artık hiç kimse “Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı” Mustafa Kemal’i “sevgi-nefret” bağlamında değerlendirmemeli ve onun üzerinden özellikle Müslüman ahaliye baskı kurmamalı.
Bunun yanında ülkenin sahibi olan ve esas kurucu irade olan Müslüman ahali de Kemalist’leşmemeli!
Erdoğan’ın ve ekibinin yönetimi ile birlikte toplumun bütün kesimlerine bir özgüven geldi. Siz bakmayın Charlie Hebdo’cu Cumhuriyet yazarlarının zırım zırım zırladığına! Onlar sokağa çıkmıyor! Halk için gazetecilik ve siyaset yaptıklarını sanıyorlar; ama yanlarına “halk” geldiği zaman “taşralı çarıklı” deyip küçümsüyorlar. Çok da tın sanki! Laikçi kafalar bize şunu diyor, azgın azınlık bize bunu diyor diye dert yanma devrinin sonuna geldik. Onlar güneşin doğuşunu kendi mahareti zanneden horozlar gibi çöplük eşelemeye devam etsinler, biz işimize bakalım.
Eksikleri olmakla birlikte Müslüman ahali son 100 yıldır hiç olmadığı kadar güçlü ve gördüğünüz gibi Müslüman Türkiyeliler hiç kimsenin kafasını kesmiyor; bilakis kafa kesenlere karşı ciddi bir mücadele veriyor. Huzur İslam’da kardeşim, 1400 yıl önce de öyleydi, şimdi de öyle, kıyamete kadar da öyle olacak!
“Türk milleti zeki” diyerek alfabesini değiştiren; “Türk milleti yüksek karakterli” deyip bu yüksek karakterin üstüne şapka takmaya kalkan ve takmayınca idam eden; “Dogmalara inanmayın” deyip insanları cansız heykeller karşısında ayakta tutan zihniyet bizi geleceğe taşıyamadı!
Bizi geleceğe taşıyacak olan öncelikle sımsıkı sarılacağımız inancımız, tevhidimiz, özgürlük ve adalet anlayışımızdır!
Ne mutlu İslam topraklarında hizmet edene, ne mutlu ezanlı toprakları yeşertene, ne mutlu kavimler arasında etnik ayrım gözetmeden adaleti hâkim kılanlara, ne mutlu inancından ötürü diğerini ezmeyene, ne mutlu Büyük Türkiye’ye, ne mutlu ümmetin evlatlarını ve topraklarını birleştirene, ne mutlu Allah’a hamdolsun diyene, ne mutlu Hz. Muhammed’in yolundan gidene!
“CENAZE MARŞI DÜTTÜRÜSÜ 
VE TEKBİR ŞAHLANIŞI”
Bu meseleyi daha önce defalarca yazmıştık, birçok kişi de dile getirmişti. Aziz şehitlerimizin cenazelerinde Batılı bir “düttürü” yanlış, biz şehitlerimiz için teşrik tekbiri getiririz, demiştik. Başbakan Ahmet Davutoğlu bu konuda çalışma yapılması talimatını verdi. Helal olsun! Düşünün, şehit bizim şehidimiz, şehit İslam’ın şehidi; ama biz onu teşrik tekbirleri yerine düdükle uğurluyoruz!
Bir de “Şehitler İçin Saygı Duruşu” meselesi var.
Tüm dünyanın saygılarını topla getir ve ortaya koy; benim şehidimin tek damla kanı bile etmez! Biz şehitlerimize saygı duruşu gibi yine Batı icadı bir ritüeli de bırakmak durumundayız. Onun yerine şehitlerimiz için bir Fatiha okuruz; o mübarek ve Allah kelamı Fatiha’yı da hem şehitlerimizi rahmetle anmak hem de yaşantımıza tatbik etmek için okuruz.
İstiklal Marşı, bu milletin 1. Dünya Savaşı sonrası mutabakat metni gibidir. Ancak onun da musikisi öyle garip ki anlamak mümkün değil! “Korkma sönmez bu şafak” dedikten sonra “larda yüzen al sancak” deniyor; “larda yüzen al sancak” nedir Allah aşkına! “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak o be” deniyor; devamında “nim milletimin” diye devam ediyor! Marşımızın musikisi, adeta İstiklal Marşı anlaşılmasın diye yazılmış gibi!
Neyse efendim yazının sonuna geldik, aslında Kut’ül Amare’den de bahsedecektik, ama Allah nasip ederse diğer seferlere inşallah!
Hacı YAKIŞIKLI
Yeni Şafak
23.04.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GERİ GELSİN O GÜNLER ANNE

BİR GÜN BIR ÖĞRETMEN

AHLAT

KARİYE CAMİİ-İKİNCİ AYASOFYA