25.5.24

NECİP FAZIL KISAKÜREK HAYATI VE ESERLERİ

 Necip Fazıl Kısakürek, 20. yüzyıl Türk edebiyatının önde gelen şair, yazar ve düşünürlerinden biridir. 1904 yılında İstanbul'da doğmuş ve 1983 yılında yine İstanbul'da vefat etmiştir. Edebiyat hayatına genç yaşta şiirle başlayan Kısakürek, Cumhuriyet döneminde özellikle dini ve tasavvufi temaları işleyen eserleriyle tanınmıştır.



**Hayatı ve Eserleri:**

- **Eğitim**: Necip Fazıl, Bahriye Mektebi'nde (Deniz Harp Okulu) okudu, ardından kısa bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde eğitim gördü. Daha sonra Fransa'da Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe derslerine katıldı.

- **Şiir**: İlk şiir kitabı "Örümcek Ağı" 1925'te yayımlandı. Bunu "Kaldırımlar" (1928) ve "Ben ve Ötesi" (1932) gibi eserler takip etti. "Kaldırımlar" şiiriyle geniş kitlelerce tanındı ve "Kaldırımlar Şairi" olarak anılmaya başlandı.

- **Fikir Yazıları ve Roman**: "Ağaç" ve "Büyük Doğu" dergilerinde yayınladığı yazılarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. Roman olarak "Aynadaki Yalan" ve tiyatro eseri olarak "Bir Adam Yaratmak" öne çıkan diğer önemli eserleridir.



- **Dini ve Siyasi Görüşler**: 1934 yılında büyük bir manevi değişim yaşayarak İslami düşünceye yöneldi. Bu dönüşüm onun eserlerine de yansıdı. "Büyük Doğu" dergisini kurarak İslami düşünce ve idealleri savundu. Aynı zamanda Türkiye'nin siyasi ve sosyal meselelerine dair keskin eleştirilerde bulundu.


Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatı ve düşünce dünyasında derin izler bırakmış, özellikle İslami düşünceyi modern edebiyatla buluşturmuş önemli bir isimdir. Eserleri ve fikirleri bugün de geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle okunmaktadır.

  Necip Fazıl Kısakürek'in hayatı ve eserleri hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilirim.



### Hayatı

**Erken Dönem ve Eğitimi:**

- 26 Mayıs 1904'te İstanbul'da doğan Necip Fazıl Kısakürek, köklü bir aileden gelmektedir. Babası Abdülbaki Fazıl Bey, Osmanlı Devleti'nde önemli görevlerde bulunmuş bir hukukçuydu.

- İlköğrenimini Fransız Mektebi'nde tamamladıktan sonra sırasıyla Amerikan Koleji ve Büyükdere Emin Efendi Mahalle Mektebi'nde eğitim gördü.

- Daha sonra Bahriye Mektebi'nde (Deniz Harp Okulu) okudu ve burada Yahya Kemal Beyatlı gibi önemli isimlerden ders aldı.

- 1921 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne kaydoldu. Ancak üniversite eğitimini tamamlamadan, 1924 yılında Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe derslerine katıldı.


**Edebiyat Hayatı:**

- Necip Fazıl'ın ilk şiiri, "Kitabe" 1923 yılında Yeni Mecmua'da yayımlandı.

- İlk şiir kitabı "Örümcek Ağı" 1925'te, ardından "Kaldırımlar" 1928'de yayımlandı. "Kaldırımlar" şiiri ile geniş bir üne kavuştu ve "Kaldırımlar Şairi" olarak anılmaya başlandı.

- Şiirlerinde genellikle bireysel bunalım, yalnızlık ve ölüm temalarını işledi.


**Manevi Dönüşüm:**

- 1934 yılında tasavvufa yönelerek, Abdülhakim Arvasi ile tanışması hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Bu tanışma, onun düşünce dünyasında büyük bir değişiklik yarattı ve eserlerinde İslami temaların daha belirgin hale gelmesine neden oldu.


**Büyük Doğu Hareketi:**

- 1943 yılında "Büyük Doğu" dergisini kurdu ve bu dergi aracılığıyla İslami düşünceyi yaymaya çalıştı. Dergi, dönemin önemli entelektüel ve siyasi tartışmalarına ev sahipliği yaptı.

- Büyük Doğu dergisi, zaman zaman kapatıldı ve yeniden açıldı; ancak Necip Fazıl, yazılarında toplumun manevi ve ahlaki değerlerine vurgu yapmaya devam etti.


### Eserleri

Necip Fazıl Kısakürek, birçok farklı türde eser vermiştir:


**Şiir:**

- "Örümcek Ağı" (1925)

- "Kaldırımlar" (1928)

- "Ben ve Ötesi" (1932)

- "Sonsuzluk Kervanı" (1955)

- "Çile" (1962)


**Tiyatro:**

- "Bir Adam Yaratmak" (1938)

- "Reis Bey" (1964)

- "Para" (1942)


**Roman:**

- "Aynadaki Yalan" (1980)

- "Kafa Kağıdı" (1984)


**Fikir ve Deneme:**

- "İdeolocya Örgüsü" (1968)

- "Bâbıâli" (1975)

- "Cinnet Mustatili" (1955)


### Siyasi ve Sosyal Görüşleri

- Necip Fazıl, Türkiye'nin batılılaşma sürecine eleştiriler getirdi ve geleneksel İslami değerlerin korunması gerektiğini savundu.

- Demokrat Parti'ye destek verdi ve Adnan Menderes döneminde kültürel ve manevi değerlerin korunması gerektiğini vurguladı.

- 1970'li yıllarda Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi gibi İslami kimlikli partilere yakın durdu.


Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatı ve düşünce dünyasında derin izler bırakmış bir isimdir. Eserleri ve fikirleriyle hem edebi hem de sosyal ve siyasi alanda önemli etkiler yaratmıştır. Bugün hala geniş bir okuyucu kitlesi tarafından okunmakta ve eserleri üzerinde akademik çalışmalar yapılmaktadır.


ŞEHİT CENGİZ TOPEL

 Cengiz Topel, 1934 yılında İzmit'te doğmuş olan Türk Hava Kuvvetleri pilotudur. Türkiye'nin Kıbrıs sorununda 1964 yılında yaşanan olaylar sırasında gösterdiği kahramanlıkla tanınmıştır. 8 Ağustos 1964 tarihinde Kıbrıs Harekâtı sırasında uçağı düşmüş ve esir alınmıştır. Cengiz Topel, Kıbrıs'ta esir düştükten sonra işkenceyle öldürülmüş ve Türkiye'nin milli kahramanları arasında yer almıştır. Onun anısına birçok yere adı verilmiş ve kahramanlığı her yıl anılmaktadır.

  Cengiz Topel hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilirim.



**Erken Yaşam ve Eğitim:**

Cengiz Topel, 2 Eylül 1934 tarihinde İzmit'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra 1953 yılında Kuleli Askerî Lisesi'nden mezun oldu. Daha sonra Hava Harp Okulu'na girerek 1955 yılında buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu.


**Askerî Kariyer:**

Topel, Hava Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra çeşitli hava üslerinde görev yaptı. Pilotluk eğitimi sırasında üstün başarı gösterdi ve jet pilotu olarak görev aldı. 1963 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitime gönderildi ve burada modern hava savaş teknikleri üzerine eğitim aldı.



**Kıbrıs Harekâtı:**

Cengiz Topel'in adı, özellikle 8 Ağustos 1964 tarihinde Kıbrıs Harekâtı sırasında gösterdiği kahramanlıkla anılmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen operasyonda F-100 Super Sabre tipi savaş uçağıyla Kıbrıs'ta Rum hedeflerine saldırı düzenledi. Ancak, operasyon sırasında uçağı vurularak düşürüldü. Paraşütle atlayarak sağ kurtulan Topel, Rum kuvvetlerince esir alındı.


**Esaret ve Şehit Edilişi:**

Topel, esir düştükten sonra ağır işkencelere maruz kaldı. 12 Ağustos 1964 tarihinde işkence sonucu şehit oldu. Cengiz Topel'in şehit edilişi, Türkiye'de büyük bir infial yarattı ve ulusal bir kahraman olarak anıldı. Cenazesi Türkiye'ye getirildikten sonra düzenlenen törenle Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.


**Mirası ve Anısı:**

Cengiz Topel'in adı, ölümünden sonra birçok okul, cadde ve havaalanına verilerek yaşatılmaya devam ediyor. Bunlardan en bilinenleri arasında İzmit'teki Cengiz Topel Havalimanı ve birçok şehirde onun adını taşıyan okullar bulunmaktadır. Her yıl ölüm yıldönümünde çeşitli anma törenleri düzenlenerek kahramanlığı anılmaktadır.


Cengiz Topel, Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde ve Türk halkının gönlünde önemli bir yere sahiptir. Onun cesareti ve fedakarlığı, Türkiye'nin milli mücadele ruhunu temsil eden bir sembol olmuştur.

23.5.24

BOSNA-HERSEK SOYKIRIMI & KATLİAMI

Bosna Katliamı, 1992-1995 yılları arasında Bosna-Hersek'te meydana gelen Bosna Savaşı sırasında gerçekleşen ve en çok Srebrenitsa'daki soykırımla bilinen acı verici olayları tanımlamak için kullanılır.

 Bosna Savaşı'nın Arka Planı



Yugoslavya'nın dağılması sürecinde, 1992 yılında Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etti. Bu bağımsızlık, Bosnalı Sırpların tepkisine yol açtı ve Bosnalı Hırvatlar ve Boşnaklar arasında çatışmalara neden oldu. Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) ve Yugoslavya Halk Ordusu (JNA) tarafından desteklenen Bosnalı Sırplar, Bosna'nın büyük bir kısmını ele geçirdi ve burada etnik temizlik politikaları uygulamaya başladılar.


 Srebrenitsa Katliamı

Srebrenitsa Katliamı, Temmuz 1995'te, Srebrenitsa'nın BM tarafından güvenli bölge ilan edilmesine rağmen, Sırp güçlerinin bu bölgeyi ele geçirmesiyle başladı. 11 Temmuz 1995'te Ratko Mladić komutasındaki Sırp güçleri, Srebrenitsa'yı kuşatarak yaklaşık 8,000 Boşnak erkeği ve oğlan çocuğunu katletti. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar zorla yerlerinden edilerek toplu tecavüz ve diğer insanlık dışı muamelelere maruz kaldı.



Uluslararası Tepkiler ve Sonrası

Bu katliam, Avrupa'da II. Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleşen en büyük soykırım olarak kabul edilir. Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılında Srebrenitsa'da gerçekleşen olayların soykırım olduğunu kabul etti. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), Ratko Mladić ve Radovan Karadžić gibi savaş suçlularını yargılayarak çeşitli cezalar verdi.


 Sonuç ve Miras

Bosna Savaşı ve Srebrenitsa Katliamı, Yugoslavya'nın dağılmasının ardından ortaya çıkan etnik gerilimlerin ve çatışmaların en acı verici örneklerinden biri olarak tarih sahnesine geçti. Bu olaylar, uluslararası toplumun soykırım ve insanlık suçlarına karşı daha güçlü ve etkili müdahale etmesi gerektiği yönünde bir farkındalık oluşturdu.



Bosna Katliamı, insanlık tarihindeki karanlık bir dönem olarak anılmakta ve mağdurların anıları, her yıl düzenlenen anma törenleri ve çeşitli eğitim programları ile yaşatılmaktadır.

Elbette, Bosna Savaşı ve Bosna Katliamı hakkında daha ayrıntılı bilgi sunabilirim.


 Bosna Savaşı'nın Arka Planı

Bosna Savaşı, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin dağılma sürecinde, 1992-1995 yılları arasında Bosna-Hersek'te meydana geldi. Yugoslavya'nın dağılması, Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle başladı. Bosna-Hersek de Mart 1992'de bağımsızlığını ilan etti. Ancak, Bosnalı Sırplar bu bağımsızlığa karşı çıktı ve Bosna'da savaş başladı. Savaşın tarafları, Bosnalı Müslümanlar (Boşnaklar), Bosnalı Hırvatlar ve Bosnalı Sırplar olarak üç ana gruptan oluşuyordu. 



 Etnik Temizlik ve Savaş Suçları

Bosnalı Sırplar, Radovan Karadžić liderliğindeki Sırp Demokrat Partisi'nin (SDS) kontrolünde, "Büyük Sırbistan" idealini gerçekleştirmek amacıyla Bosna'nın büyük bir kısmını ele geçirip etnik temizlik uyguladılar. Bu, Müslüman ve Hırvat nüfusun sistematik olarak yerlerinden edilmesi, öldürülmesi ve kamplarda tutulması anlamına geliyordu. 


Srebrenitsa Katliamı

Srebrenitsa, Bosna Savaşı sırasında BM tarafından güvenli bölge ilan edilen yerlerden biriydi. Ancak, Temmuz 1995'te Ratko Mladić komutasındaki Bosnalı Sırp güçleri Srebrenitsa'yı ele geçirdi. BM'nin bu bölgeyi korumakla görevli Hollandalı askerleri, Sırp güçlerine karşı etkili bir direniş gösteremedi. Sonuç olarak, yaklaşık 8,000 Boşnak erkeği ve oğlan çocuğu sistematik olarak öldürüldü ve toplu mezarlara gömüldü. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ise zorla yerlerinden edilerek çeşitli insanlık dışı muamelelere maruz kaldı.


 Saraybosna Kuşatması

Bosna Savaşı'nın en uzun süren kuşatmalarından biri, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da gerçekleşti. 5 Nisan 1992'de başlayıp 29 Şubat 1996'da sona eren kuşatma, modern savaş tarihinin en uzun kuşatmalarından biri olarak kayıtlara geçti. Bu süre zarfında, şehir sürekli olarak Sırp güçleri tarafından bombalandı ve keskin nişancılar tarafından siviller hedef alındı. Kuşatma boyunca binlerce sivil hayatını kaybetti ve şehir büyük yıkıma uğradı.


Uluslararası Müdahale ve Dayton Anlaşması

Bosna Savaşı süresince, uluslararası toplumun müdahalesi sınırlı ve yetersiz kaldı. Ancak, Srebrenitsa Katliamı ve diğer insanlık dışı olaylar uluslararası toplumun dikkatini çekti. NATO, Ağustos 1995'te Sırp mevzilerine hava saldırıları düzenledi ve bu saldırılar Bosnalı Sırpların müzakere masasına oturmasını sağladı. Savaş, 14 Aralık 1995'te ABD'nin Dayton şehrinde imzalanan Dayton Anlaşması ile sona erdi. Bu anlaşma, Bosna-Hersek'i iki özerk entiteye (Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) böldü ve merkezi bir hükümet oluşturdu.


Uluslararası Adalet Divanı ve Savaş Suçları Mahkemesi

Bosna Savaşı'nda işlenen suçlar, Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) tarafından yargılandı. Ratko Mladić ve Radovan Karadžić gibi önde gelen Sırp liderler savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm edildiler. ICTY, ayrıca birçok başka savaş suçlusunu da yargıladı ve mahkûm etti.


Sonuç ve Miras

Bosna Savaşı ve Bosna Katliamı, Yugoslavya'nın dağılmasının ardından ortaya çıkan etnik gerilimlerin ve çatışmaların en trajik örneklerinden biridir. Bu savaş, uluslararası toplumun etnik temizlik ve soykırım gibi ağır insan hakları ihlallerine karşı nasıl daha etkin bir şekilde müdahale etmesi gerektiği konusunda önemli dersler verdi. Her yıl düzenlenen anma törenleri ve eğitim programları ile bu acı verici olayların anıları yaşatılmakta ve mağdurların hatıraları onurlandırılmaktadır.


22.5.24

NENE HATUN KİMDİR

 Nene Hatun üç aylık bebeğini emzirdikten sonra, "Seni bana Allah verdi. Ben de Ona emânet ediyorum." diyerek vedâlaştıktan sonra birkaç saat önce ölen ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlamıştı.



Nene Hatun, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Erzurum'da doğmuş bir kahramandır. 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Aziziye Tabyası'nın savunulmasında gösterdiği büyük cesaret ve kahramanlıkla tanınmıştır.


Aziziye Tabyası, Rus kuvvetleri tarafından ele geçirildiğinde, Erzurum halkı bu durumu öğrendiğinde büyük bir direniş organize etti. Nene Hatun, kardeşini kaybettiği bu savaşta, eline baltasını alarak gönüllü olarak cepheye koşmuş ve tabyanın geri alınmasında önemli bir rol oynamıştır. Onun bu kahramanlığı, Osmanlı askerleri ve halkı için büyük bir moral kaynağı olmuştur.



Nene Hatun, savaştan sonra da hayatını Erzurum'da devam ettirmiş ve Kurtuluş Savaşı sırasında da aktif olarak görev almıştır. 1955 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından "Yılın Annesi" seçilmiştir. Nene Hatun, 1955 yılında vefat etmiştir ve mezarı Erzurum'da bulunmaktadır.



Nene Hatun, Türk tarihinde kadın kahramanlar arasında önemli bir yere sahip olup, cesareti ve vatanseverliğiyle anılmaktadır.



 Hayatı ve Kahramanlıkları


**Erzurum'da Doğumu ve Ailesi:**

Nene Hatun, 1857 yılında Erzurum'da doğdu. Tam adı Nene Hatun Karslıoğlu'dur. O dönemde Erzurum, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli ve stratejik bir şehriydi.


**93 Harbi ve Aziziye Tabyası:**

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, 22 yaşında bir genç kadın olan Nene Hatun, Erzurum’un Aziziye Tabyası'na Rusların saldırdığı haberini aldı. Kardeşinin şehit olduğunu öğrenince büyük bir hüzün ve öfke ile harekete geçti. Elinde balta ile tabyaya koşarak, orada bulunan diğer kadın ve erkeklerle birlikte tabyayı geri almak için savaştı. Gösterdiği cesaret ve liderlik, savaşın seyrini değiştirdi ve Osmanlı kuvvetlerinin moralini yükseltti.


**Savaş Sonrası Hayatı:**

Savaş sonrası Nene Hatun, Erzurum'da yaşamaya devam etti. Eşi Mehmet Efendi ile evlendi ve çocukları oldu. Yaşamını mütevazı bir şekilde sürdürdü, ancak halk arasında kahramanlığıyla büyük saygı gördü.


**Kurtuluş Savaşı Dönemi:**

Nene Hatun, 1920'lerde Kurtuluş Savaşı sırasında da aktif bir rol oynadı. O dönemde yaşlı olmasına rağmen, askerlere moral vermek ve halkı desteklemek için çaba gösterdi.


**Yılın Annesi Ödülü:**

1955 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından “Yılın Annesi” olarak onurlandırıldı. Bu ödül, onun hem 93 Harbi'nde hem de Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği fedakarlık ve cesaretin bir takdiri olarak verildi.


**Vefatı ve Anısı:**

Nene Hatun, 22 Mayıs 1955'te Erzurum'da vefat etti. Mezarı, Aziziye Tabyası'na giden yol üzerinde bulunmaktadır. Bugün, onun adı okullara, sokaklara ve parklara verilmiş olup, Türkiye'de kadın kahramanlığının bir sembolü olarak anılmaktadır.


 Nene Hatun'un Anısının Yaşatılması

Nene Hatun, Türk tarihinde önemli bir kahraman olarak anılmaktadır. Onun anısını yaşatmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmekte, adını taşıyan okullar ve kamu binaları bulunmaktadır. Erzurum'da Nene Hatun adına dikilmiş heykeller ve onun kahramanlığını anlatan müzeler de mevcuttur.


Nene Hatun'un hikayesi, sadece savaş zamanı değil, barış döneminde de kadınların toplumda ne kadar önemli roller üstlenebileceğinin bir örneğidir. Bu nedenle, onun yaşamı ve mücadelesi, Türk milletine ilham vermeye devam etmektedir.


TÜRK İHALARININ ÖZELLİKLERİ ✈️

Türk İnsansız Hava Araçları (İHA) son yıllarda büyük bir gelişim göstermiş ve çeşitli özelliklerle donatılmışlardır. İşte Türk İHA'larının öne çıkan bazı özellikleri:


1. **Gelişmiş Havacılık Teknolojisi**

   - **Uçuş Süresi**: Baykar'ın Bayraktar TB2'si gibi İHA'lar 24 saate kadar havada kalabilmektedir.

   - **Menzil**: Görev türüne bağlı olarak, bazı İHA'lar yüzlerce kilometre menzile sahiptir.

 2. **Yük Kapasitesi ve Çeşitliliği**

   - **Farklı Yükler**: Elektro-optik, kızılötesi kameralar, lazer işaretleyiciler, SAR radarlar gibi çeşitli yükler taşıyabilir.

   - **Silahlı Versiyonlar**: MAM-L ve MAM-C gibi akıllı mühimmatlar taşıyabilir.

3. **Otonom ve Yarı-Otonom Operasyon**

   - **Otonom Uçuş**: Önceden belirlenen rota ve görevleri otonom olarak gerçekleştirebilir.

   - **Gerçek Zamanlı Kontrol**: Operatörler tarafından gerçek zamanlı olarak kontrol edilebilir ve komutlar verilebilir.

4. **Gelişmiş Sensör ve İzleme Sistemleri**

   - **Yüksek Çözünürlüklü Kameralar**: Hem gündüz hem gece operasyonlarına uygun kameralarla donatılmıştır.

   - **Hedef Tespiti ve Takibi**: Gelişmiş algoritmalar sayesinde hareketli ve sabit hedefleri tespit ve takip edebilir.


5. **Esnek Kullanım Alanları**

   - **Askeri Operasyonlar**: Keşif, gözetleme, hedef tespiti ve imha görevlerinde kullanılır.

   - **Sivil Kullanım**: Afet yönetimi, tarım, yangın söndürme ve sınır güvenliği gibi alanlarda da kullanılmaktadır.


6. **Yüksek Manevra Kabiliyeti**

   - **Farklı İrtifa Seviyelerinde Operasyon**: Düşük ve yüksek irtifalarda etkili bir şekilde çalışabilir.

   - **Hız ve Dayanıklılık**: Çeşitli hava koşullarında operasyon yapabilecek şekilde tasarlanmıştır.

 7. **Yerli Üretim ve Teknoloji**

   - **Milli ve Yerli Sistemler**: Türkiye'de üretilen İHA'lar, büyük oranda yerli mühendislik ve teknolojilerle geliştirilmektedir.

   - **İhracat Potansiyeli**: Türk İHA'ları, birçok ülkeye ihraç edilmekte ve uluslararası pazarda önemli bir yer edinmektedir.


Türk İHA'ları, bu özellikleri sayesinde hem askeri hem de sivil alanlarda önemli bir rol oynamakta ve Türkiye'yi bu alanda lider ülkelerden biri haline getirmektedir.


      Tabii, Türk İnsansız Hava Araçları (İHA) konusunu daha detaylı inceleyebiliriz. Türkiye'de geliştirilen ve üretilen İHA'lar, hem teknik özellikleri hem de operasyonel kapasiteleriyle dünya çapında dikkat çekmektedir. İşte önde gelen Türk İHA'larının detaylı özellikleri ve kullanım alanları:


Önde Gelen Türk İHA'ları


1. **Bayraktar TB2**

Bayraktar TB2


   - **Üretici**: Baykar

   - **Uçuş Süresi**: 27 saat

   - **Operasyonel İrtifa**: 27,000 feet

   - **Maksimum Kalkış Ağırlığı**: 650 kg

   - **Yük Kapasitesi**: 150 kg

   - **Menzil**: 150 km

   - **Özellikler**: 

     - Elektro-optik ve kızılötesi kamera sistemleri

     - Lazer işaretleyici

     - MAM-L ve MAM-C mühimmatlarını taşıma kapasitesi

     - Otonom kalkış ve iniş

     - GPS ve inertial navigasyon sistemleri


2. **ANKA-S**

Anka-s


   - **Üretici**: TAI (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii)

   - **Uçuş Süresi**: 24+ saat

   - **Operasyonel İrtifa**: 30,000 feet

   - **Maksimum Kalkış Ağırlığı**: 1,700 kg

   - **Yük Kapasitesi**: 350 kg

   - **Menzil**: 250 km

   - **Özellikler**: 

     - SAR (Sentetik Açıklıklı Radar) ve elektro-optik sensörler

     - Otonom uçuş ve görev planlama

     - Uydu üzerinden kontrol (SATCOM)

     - Lazer güdümlü füzeler ve akıllı mühimmat taşıma kapasitesi


3. **Aksungur**

Aksungur 


   - **Üretici**: TAI (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii)

   - **Uçuş Süresi**: 40+ saat

   - **Operasyonel İrtifa**: 40,000 feet

   - **Maksimum Kalkış Ağırlığı**: 3,300 kg

   - **Yük Kapasitesi**: 750 kg

   - **Menzil**: 6,500 km (uydu bağlantılı operasyonlarda)

   - **Özellikler**: 

     - Çift motorlu tasarım

     - Yüksek irtifa uzun havada kalış (HALE) kapasitesi

     - Çeşitli mühimmat taşıma yeteneği (MAM-L, MAM-C, TEBER, L-UMTAS)

     - SAR, elektro-optik ve kızılötesi sensörler


4. **Karayel**

Vestel Karayel


   - **Üretici**: Vestel Savunma

   - **Uçuş Süresi**: 20 saat

   - **Operasyonel İrtifa**: 22,500 feet

   - **Maksimum Kalkış Ağırlığı**: 560 kg

   - **Yük Kapasitesi**: 70 kg

   - **Menzil**: 150 km

   - **Özellikler**: 

     - NATO'nun hava araçları standardına (STANAG 4671) uygun tasarım

     - Gelişmiş uçuş kontrol sistemi ve otonom yetenekler

     - Lazer güdümlü füzeler ve akıllı mühimmat taşıma kapasitesi


### Kullanım Alanları


1. **Askeri Operasyonlar**

   - **Keşif ve Gözetleme**: Düşman hareketlerinin izlenmesi, sınır güvenliği ve bölgesel keşif.

   - **Hedef Tespiti ve Saldırı**: Doğrudan hedef tespiti ve güdümlü mühimmat kullanarak saldırı.


2. **Sivil Kullanım**

   - **Afet Yönetimi**: Deprem, yangın gibi doğal afetlerde hasar tespiti ve arama-kurtarma operasyonları.

   - **Tarım**: Tarım alanlarının izlenmesi, sulama ve gübreleme etkinliğinin artırılması.

   - **Çevre İzleme**: Orman yangınları, kirlilik ve diğer çevresel faktörlerin izlenmesi.


3. **Sınır Güvenliği**

   - **Göçmen Kaçakçılığı ve Kaçakçılıkla Mücadele**: Sınır bölgelerinde izinsiz geçişlerin ve kaçakçılığın önlenmesi.


4. **Deniz Gözetimi**

   - **Kıyı Güvenliği**: Deniz sınırlarının izlenmesi ve deniz kazalarının tespiti.


Teknolojik Gelişmeler ve Gelecek Projeler

Türk savunma sanayi, İHA teknolojilerini sürekli olarak geliştirmekte ve yeni projeler üzerinde çalışmaktadır. Özellikle otonomi seviyelerinin artırılması, yapay zeka entegrasyonu, daha uzun menzilli ve daha yüksek kapasiteli İHA'ların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, sürü İHA teknolojileri ve daha gelişmiş radar ve sensör sistemleri üzerinde de çalışmalar devam etmektedir.


Bu özellikler ve kullanım alanları, Türk İHA'larının neden global pazarda rekabetçi olduğunu ve birçok ülke tarafından tercih edildiğini göstermektedir.-Hasan Doğrugören-



MUTLUYDUK O ZAMAN

 BİR  VARMIŞ  BİR  YOKMUŞ



Yerdik peynirli dürümü.sallardık tırpanı.

Öğlenin sıcağında çıkardı kafanın dumanı.

Harmana getirip sürerdik sapı samanı.

Ama yinede mutluyduk o zaman.

——————————————

Güneş altında su gibi akardı terimiz.

Yılan derisi gibi gavlardı sıcaktan derimiz.

Akşam yatakta sır sır sızlardı her bir yerimiz.

Yinede mutlu yaşardık o zaman.

——————————————

Horoz ötümünde gider akşama dönerdik.

Akşam öğünü için patetesi ateşe gömerdik.

Gözümüz yatakta kalır mum gibi sönerdik.

Yinede mutluyduk o zaman.

———————————————

Bir yanda bostan,ırğatlık,harmanı yaylası.

Azzik götürenin elinde helke.sırtında balası.

İmece ile iş yapadı komşusu dayısı halası.

Yorgunduk ama mutluyduk o zaman.

——————————————

Go sabunla çıkarırdık sırtımızın kirini.

Bir yerimiz ağrısa alıp getirirdik birini.

Doktor yerine kullanırdık aspirini gırıpini.

Yinede mutluyduk o zaman

——————————————-

Her dağ’da vardı yayla denen obamız.

Akşam olunca meşeyle dolardı sobamız.

Baş köşede otururdu ana babamız.

Yinede mutlu yaşardık o zaman-

———————————————

Kerpiçden taştan olurdu evin duvarı.

Yan odadaki ahıra dıkardık malı davarı.

Su değirmeninde üğütürdük unu zavarı.

Yinede çok mutluyduk o zaman.

———————————————

Azıcık aşımızla ağrımazdı başımız.

Bir misafirimiz gelse eğilmezdi kaşımız.

Gelene hizmet vardı farketmezdi yaşımız.

Yinede çok mutlu olurduk o zaman.

——————————————-

Altımızda ottan döşşek üste mitil yorgan.

İşin yoksa çedeneyi islat döğ yap çul urgan.

Parasızlıktan herkes kesemezdi kurban.

Fakirdik ama mutluyduk o zaman.

——————————————-

Büyükler eşşek’le odun getirirdi dağdan.

Çocuklar hırsızlık yapardı bahçeden bağdan.

Haberimiz bile olmazdı günden aydan.

Yokluk vardı ama huzurluyduk o zaman.

———————————————

Ulaşım aracı olarak eşşekle kağnımız.

Gıkımız çıkmazdı çalışırken yansa canımız.

Sopa yemiş gibi ağrırdı her bir yanımız.

Yinede mutluyduk o zaman.



21.5.24

SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'IN İLKLERİ

 


İlk defa elektriği, gazı getiren, ilk modern eczanemizi açtıran,

• İlk otomobili getiren, 5 bin km kara yolunu yaptırtan,

• Dünyanın ilk metrolarından birini Karaköy-Taksim arasına yaptıran, (dünyada 2. metrodur..aıdna kısaca Tünel denir )

atlı ve elektrikli tramvaylar kuran,

• Kudüs-Yafa, Ankara-İstanbul ve Hicaz demir yollarını yaptıran (Haydarpaşa Tren İstasyonunu da tabi),

• İstanbul’un binlerce fotoğrafını çektiren, Arkeoloji müzeciliğini başlatan,

• Chicago’daki turizm fuarına ülkemizi ilk kez sokan,

• Kuduz aşısının bulunmasından sonra Ülkemizin ilk Kuduz Hastanesini (İstanbul Darü’l-Kelb Tedavihanesi) açtıran,


• Polisiye romanların ülkemize girişini sağlayan, (14 yıl içinde basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı dinle ilgili idi..)


• Okullara (Hristiyan okulları dahil) gönderdiği emirde, Türkçe’nin iyi öğretilmesini isteyen, Azerbaycan okullarında Türkçe yasağını kaldıran, Paris’te İslam Külliyesi kuran !


• Teselya savaşı sürerken saraydakilere emir verip askerler için çamaşır diktirten de,


hastaneleri ziyaret edip hastaların ihtiyaçlarını soran da, sarayın bahçesinde bile hastalara hizmet ettirten de !


• Midilli adasını eşi Fatma Pesend Hanım’ın şahsi mülkünden ısrarla verdiği para ile Fransızlardan geri alanda O !


• Israrla yerli kumaş giyen, Hereke bez fabrikası ve Feshaneyi kuran,


• Ziraat Bankasını kuran, Ticaret, Sanayi ve Ziraat Odalarını açtıran,


• Yıldız Çini fabrikasını, Beykoz ve Kağıthane kağıt fabrikalarını,


• Toplu sünnet merasimleri yaptırıp her bir çocuğa çeyrek altın gönderen, bu yüzden yaz aylarında toplu sünnetleri moda eden,


• Mezuniyet törenlerinde öğrencilere hediye kitap gönderen,


• Yoksul halkına kendi cebinden ödeyerek kömür dağıtan,


• Ermeni Onnik’in mektubu üzerine kendi parasından takma bacak yaptırtan,


• Biriktirdiği parasından bir kısmını her sene borç yüzünden hapse düşenleri kurtarmaya tahsis eden,


• Modern matbaa makinelerini Türkiye’ye getirten, ücretsiz kitap dağıttıran, 6 bin kitabın çevrilmesini sağlayan, Beyazıt kütüphanesini kurup 30 bin kitap bağışlayan (10 bini el yazmasıdır),


• Yabancı bilim adamı ve yazarlara Nişanlar veren,


• Her yıl 30 bin saksı satın alıp çiçek ektiren,


• Bizim Hekimbaşı çöplüğü dediğimiz yerde gül yetiştiriciliği yaptıran da (Isparta’daki gül yetiştiriciliği de O’nun öncülüğünde başlamıştır),


• Türkiye’nin birçok yerinde saat kuleleri yaptıranda O dur! (İzmir,Dolmabahçe..),


• Hindistan, Cava, Afganistan, Çin, Malezya, Endonezya, Açe, Zengibar, Orta Asya ve Japonya ya elçiler ve din adamları gönderen,


• Latin Amerika ülkeleri ile diplomasiyi başlatan,


• Yalova Termal kaplıcalarını kurduran,


Terkos’un sularını İstanbul’a taşıtan,


Bursa’nın bir köyünde bile çeşme yaptırabilen O dur, (Sadece İstanbul’a 40 çeşme yaptırmıştır),


• Kendi elleri ile yaptığı marangozluk eşyalarını hediye etmeyi seven,


• Kendisine yapılan bombalı suikast de 26 kişinin ölmesine, 58 kişinin yaralanmasına rağmen Ermeni katili affedip Avrupa da hafiyelik yapmaya gönderen de O dur.


• Doğu Türkistan’a gönderdiği askeri yardım ile Çinlilere karşı onları örgütleyen, Çin'in göbeği Pekin'de Hamidiye Üniversitesini kurdurtan da,


• Beş vakit namazını aksatmadan kılan, hiçbir evrakı abdestsiz imzalamayan (hatta yere bile basmayan [yatağının dibinde teyemmüm tuğlası bulunduruyordu]),


• Yeni gemiler alan,


topla, tüfekler getirten de ! r(o toplar Çanakkale Savaşı’ndakullanılmıştır )


• Telefonu Avrupa’dan 5 yıl sonra ülkemize getiren de O dur!

• Kiliselere, sinagoglara yardım eden (hatta Vatikan’da kilise yapılmasına bile yardım eden),


• Peygamberimize, dinimize veya Osmanlıya hakaret içeren oyunları kaldırtan (Fransa-İngiltere-Roma-ABD) (Bir piyes için bile Alman İmparatorunu devreye sokmuştur),


• ABD’nin Erzurum’da konsolosluk açmasını reddeden, İzmir limanına izinsiz girmeye kalkan ABD savaş gemisini top ateşine tutturan,


• İstanbul boğazı için iki köprü projesi çizdiren (bir tanesi tam bu günkü Fatih S.M.köprüsünün bulunduğu mevkidedir),


• Darülaceze yaptırıp içine sinagog, kilise ve cami koyduran,


• Çocuk hastanesi


(Şişli Etfal [çocuklar] Hastanesi) açtıran,


• Kendisine “Allah’ın belası”diyen Namık Kemal’i Rodos ve Sakız adası valiliklerine atayan, parasını cebinden ödediği yerde kabir yaptırtan,


• Posta ve Telgraf teşkilatını kurduran (Sirkeci Büyük Postane binası..),


• Abdülhamit ve Abdülmecid (dünyanın ilk torpido atan denizaltısı) adında denizaltılarımızı Taşkızak tersanesinde yaptırtan da (üstelik kendi cebinden..), O!


• İlkokulu zorunlu tutan (kız ve erkeklere), ilk kız okullarını açtıran, 15 tane okulda karma eğitime ilk defa geçen,


• Öğretmen yetiştirmek için okullar yaptıran (32 tane) (ör.şimdiki adı ile Bursa Çelebi Mehmet okulu), Kız Öğretmen Okullu açan (Daarül Malumat),


• Cami yaptırdığı her köyde birde ilkokul yaptıran (Mesela sadece Sivas’taki ilkokul sayısı 1637), okuma yazma oranının 5 kat arttıran, (1900 yılında ilkokul sayısı 29.130’u bulmuştu, sadece Anadolu’da 14 bin ilkokul vardı)


• Orta okul (Rüşdiye)sayısı 619’a çıktı, Fransızca dersleri konuldu,

• Lise eğitimi için İdadiler açan (109 tane), (İstanbul Erkek-Kabataş Lisesi..)


• İstanbul’da Darülfünün (Üniversite) açan, Dünyanın ilk Dişçilik okulunu kuran,


• Ayrıca Deniz Mühendis Okulu,


Askeri Tıp Okulu (GATA’nın atası),


Kuleli Askeri okulu, Mekteb-i Harbiyeler (Harp Okulları yani) ,


Askeri Baytar Okulu, Kurmay Okulu, Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fak.),


Mekteb-i Tıbbıye-i (Marmara Ünv.Tıp Fak.),


Mekteb-i Hukuk, Ziraat ve Baytar Mektebi,


Hendese-i Mülkiye (Yüksek mühendis okulu),


Daarül Muallim-i Adliye (Yüksek Adalet Okulu),


Maliye-i Mekteb-i Ali (Yüksek Ticaret Okulu),


Ticaret-i Bahriye (Deniz Ticaret Okulu),


Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel sanatlar fak.),


Hamidiye Ticaret Mektebi (İktisadi ve Ticari ilimler akademisi),


Aşiret Mektebi (Osmanlılık fikrini yaymak için),


Bursa’da İpekböcekçiliği okulu,


Dilsiz ve Âmâ Okulu, Bağcılık ve Aşıcılık Okulu,


Orman ve Madencilik Okulu, Polis Okulu onun tarafından kurulmuştur.


• Unutmadan bide Ankara’da Çoban Okulu var..


TANIYAMADINIZ MI ?


Tüm bunları

---------------------


Filistin topraklarını İSrail devletini kurmak isteyen Rothschild e satmadığı için


Teodore HERLZ e hayır dediği için


Kızıl Sultan diye isimlendirilerek masonlarla işbirliği yapmadığı için karalanan


Jön Tür+İttihatçı darbesiyle 1908 de tahttan indirilen


SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'dır.

17.5.24

BİR İHANETİN HİKAYESİ..



1993 yılında Türkiye ilk cep telefonu kullanımına geçti ve Süleyman Demirel de ilk cep telefonunu kullandı.

1994 yılında Aselsan'da 30 kişilik mühendis grubu yerli cep telefonu için çalışmaya başladı.

1919 marka adıyla yüzde yüz yerli cep telefonunu ürettiler...

O yıllarda Nokia,Erikson ve Motorala markaları var henüz ve samsung, iphone yok.

Dünyada telefon üreten 9 ülkeden birisi Türkiye'dir artık. Piyasaya ilk parti 500 adet sürülür,ilk dışarıya ihraç Azerbaycan ve Kıbrıs'dır ve bunu diğer ülkeler izler. 3 ayda 10 ülkeye 5000'den fazla ihraç olur.

İngiltere'deki teknoloji fuarında ASELSAN1919 birinci seçilir, o tarihte ilk titreşim özelliği de bu telefondadır,

Bizimkiler hemen yeni sürümler olan 1920 ve 1923 geliştirmek için koĺları sıvarlar.

Ve ne yazık ki 1997 yılında Nokia'dan bir mühendis getirtilir ve aksilikler başlar, patent daha çıkarılmadığı için rakip firmalar uluslararası mahkemelere başvururlar ve davaları kazanırlar.

Dönemin hükumeti sahip çıkmaz Aselsanına.

Çukurova holdingin bir kuruluşu olan KVK, telefon satış dağıtım pazarını tek başına kendinde tuttuğu için aselsanı değil de nokiayı bayilerine dağıtır, aselsanı depolarında tutar.

Ve Türk insani kendi öz malı yerli aselsan 1920-1923 bulamaz piyasada.

Türk istihbaratı uzun süre bu telefonu kullanır, dış ülkelerin bu telefonları dinleme yapması imkansızdır.

Sahipsizlik ve ilgisizlik neticesinde Aselsan bu üretimden çekiliyor ve milli bir teknolojiden ülkemiz yine mahrum kalır...

Alıntıdır.

15.5.24

İNEK🐮

 


İnsan ineğe seslenmiş:

Ey İnek!

Ne yapmaya geldin dünyaya?

Maça gitmezsin, dans etmezsin, çay içmezsin, kahveye gidip oyun oynamazsın.

Gündüz çayıra gece ahıra.

Tek düzen bir hayatın var!

Yeyip, içip dışkılıyorsun.

Bunun için mi geldin dünyaya?

İnek dile gelmiş, cevap vermiş:

Ey İnsan!

Ya bu sözü, sen bana nasıl söylersin?

Şu buzdolabını aç bir bak.

Süt benden, yoğurt benden, tereyağı benden, kaymak benden, köfte benden, dolma benden, sucuk benden, pastırma benden.

Ayağındaki ayakkabı, belindeki kemer benden.

Kışın yaktığın tezek benden!

Kemiklerim bile işe yarar.

Ben olmasaydım belindeki pantolonu bile bağlayamayacaktın.

" PEKİ..! SEN NE YAPMAYA GELDİN DÜNYA'YA..! "

Etin yenmez, derinden bir halt olmaz, saçından çorap örülmez.

Güzelim doğayı tahrip etmek, birbirinizi öldürmekten başka hiçbir işe yaramazsın.

Sen ne yapmaya geldin dünyaya?

14.5.24

AYASOFYA'NIN AÇILMASINA VESİLE OLAN KANDEMİR HAKKA YÜRÜDÜ

 İsmail Kandemir Hakka Yürüdü.

Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay 10. Dairesinde dava açan ve kazanan İsmail Kandemir (79), Bursa'nın Yıldırım ilçesi Emirsultan Mahallesi'ndeki evinde hayatını kaybetti.



Kandemir emekli bir matematik öğretmeniydi ve sadece Ayasofya değil, İstanbul'daki Kariye Camisi, Rumeli Hisarı, İlyas Bey Camisi ve Trabzon'daki Ayasofya ile İznik'teki Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi için de hukuk mücadelesi verdi.


Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun


İsmail Kandemir kimdir?


İsmail Kandemir, 1945 yılında Bursa'da dünyaya geldi. Eğitim hayatına Matematik alanında başlayan Kandemir, uzun yıllar boyunca öğretmenlik yaparak önemli bir eğitimci kimliği kazandı. Özellikle 33 yıl boyunca aralıksız olarak öğretmenlik görevini sürdürdü.



Ancak İsmail Kandemir'in etkinlikleri sadece eğitim alanıyla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda Çevreye Hizmet Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı ve çevre bilincinin artırılması ve doğaya yapılan katkıların desteklenmesi amacıyla çeşitli projelerde aktif rol aldı. Bu kapsamda, çeşitli bölgelerde 5 caminin açılmasına liderlik etti.

İsmail Kandemir'in yaşamı boyunca hem eğitim hem de çevre alanında yaptığı katkılar, toplumda derin izler bırakmış ve kendisini saygın bir figür haline getirmiştir.

11.5.24

GERİ GELSİN O GÜNLER ANNE

 Ahhh ANNE...!

Geri gelsin 5 kardeş oturduğumuz sofralar..

Aynı tabak çanaktan yemelerimiz.

Geri gelsin sen evde yokken evi temizleyip seni mutlu ettiğimiz günler..



Geri gelsin otuzlu yaşların..

Soba yakmanı özledim anne..

Biz yataktayken daha sobanın külünü boşaltırdın ya..

Nasıl da ses çıkarırdı.. Nasıl da kızardık

sana..

Ama o zahmetin ardından gelen sıcaklık..

Güğümden gelen tıslamalar,sobanında pişen patatesler,ısıtılan tandır ekmekleri,

AH pause tuşuna basıp dondurabilseymişiz zamanı..

Yada geri tuşuna basıp dönsek o doyulmamış günlere..

O zaman sabahın körü dediğimiz, şimdilerde sabahın nuru olduğunu anladığımız sabahın altısına geri dönsek..

Ve yine yaksan sobamızı..üstünde demlenen çayımız olsa..

Yataktan çıkmak istemesek biz..

Yere kurduğun sofra..

Sobada kızaran ekmeklerle çağırsan bizi sofraya..

O telaşenin arasında siyah okul önlüğümün düşen yaka düğmesini diksen.. Ahhh anne bu isteklerim ne kadar da ulaşılmaz..

Ne kadar basit ne kadar sıradan...

Ama ne kadar değerli anne... Verseler o günleri bana yeniden..

Ah anne paha biçilemez ki... Hatırlar mısın anne?

Beslenme saati için Makarna poşetlerini atmaz biriktirirdin..

Ekmek arası yapardın da makarna poşetine koyardın..

Çünkü 5 kardeştik..

Ama o yokluk ne tatlıymış be anne..

Şimdi benim çocuğumda memur çocuğu ama bizim çocukluğumuz gibi değil anne..

Bilmiyorum varlık mı iyi yokluk mu?

Biz neyi kaçırıyoruz bu hayatta be anne?

Neyi beceremiyoruz yada bilmiyoruz?

Sen nasıl becerdin anne bizi o kadar mutlu etmeyi?

Değişen ne?

Benim çocuğum da özleyecek mi çocukluklarını benim özlediğim kadar?

Ha anne...?

9.5.24

BİR GÜN BIR ÖĞRETMEN

 Bir gün bir öğretmen tahtaya şöyle yazdı:

9x1 = 7

9x2 = 18

9x3 = 27

9x4 = 36

9x5 = 45

9x6 = 54

9x7 = 63

9x8 = 72

9x9 = 81

9x10 = 90



Yazmayı bitirip sınıfa döndüğünde bütün sınıf ilk sırada yapmış olduğu hata yüzünden kendisine gülmekteydi.

Herkesin sessiz olmasını bekledi,

sonra da ekledi: "İlk işlemi bilerek ve özellikle hatalı yazdım. Sizin hatanız olmadan önce dünyanın size nasıl davranacağını göstermek için!

KİMSE dokuz kez doğru cevabı yazdığım için beni övmedi, KİMSE beni tebrik etmedi

ama HERKES yapmış olduğum tek HATA nedeniyle beni yargıladı ve bana güldü.

İşte ders bu:

İnsanlar yaptığınız yüzlerce doğru şeyi anlamaz, takdir etmez! Ama yaptığınız tek bir hata sebebiyle sizi yargılar.

Başarıları için insanlara değer vermeyi öğrenmeliyiz!

Iskalamaktan çok isabet ettiren ve sonunda sadece BİR hatası ile yargılanan ve diğer DOKUZ doğrusu değerlendirilmeyen insanlar..."

7.5.24

AHLAT

 Ahlat 


🔹️Ahlat, Anadolu'nun kalender ağaçlardan biridir. Azla yetinen, bulunduğu yerden şikayet etmeyen, en kurak bölgelerde bile varlığını sürdürebilen ahlat ağacının meyveleri de bir çok canlıya besin kaynağı olur.



🔹️"Ayının bildiği üç türkü var, üçü de ahlat üstüne" özdeyişi, Türkiye'nin hemen her bölgesinde doğal olarak yetişen ahlatın bir çok kuş ve memeli türü yanında ayılar tarafından da çok sevildiğinin göstergesidir.


🔹️Yaban armudu, çakal armudu, taşlı armut ve çörtük gibi bir çok isimle anılan Ahlat ağacı Doğu Anadolu'da kadim bir kente de adını vermiştir. İç Anadolu coğrafyasının çıplak bozkırlarında sürülmüş tarlalar ya da ekinlerin arasında tek tük beliren ağaçlardan biri de ahlattır. 


🔹️Alıç, kuşburnu ve muşmula gibi gülgiller ailesinin bir üyesi olan ahlat binlerce yıldır insanoğlunun da en eski besin kaynaklarından biri. Büyük savaşlar görmüş Anadolu toprağının insanı, kıtlık ve zorluk yıllarında ahlatın meyvelerini ekmeğine katık etmiştir. 


🔹️Sonbaharda olgunlaşmaya başlayan ahlat meyveleri asit ve tanen içerdiğinden buruk bir tat verir ve yemesi zordur. Ancak kışa doğru iyice olgunlaşan meyvelerin tadı ve aromasına doyum olmaz. Yaşı ellinin üstünde olan kırsal kökenli insanların hemen hepsinde bir ahlat ağacı anısı vardır. Bir sabah ansızın çıkılan göç yollarında vedalaşamadan ayrıldığı o yalnız ahlat ağacının hüznünü hep içinde taşır durur. 


👉👉"Ahlat ağacı Anadolu insanına benzer" dedi "Ne derdini söyler ne de duyanı olur feryadını. Ne vazgeçer tutunmaktan ne de terk eder toprağını. Ahlatın bildiği üç türkü vardır. Üçü de sabır üstüne..."


#Coğrafyakaderdir 

#AhlatAğacı

6.5.24

KARİYE CAMİİ-İKİNCİ AYASOFYA

 Tabii, Kariye Camii, İstanbul'un Edirnekapı semtinde bulunan tarihi bir yapıdır. İlk olarak 4. yüzyılda kilise olarak inşa edilmiş, daha sonra 11. yüzyılda Bizans döneminde bir manastır olarak kullanılmıştır. 16. yüzyılda ise Fatih Sultan Mehmet'in emriyle camiye dönüştürülmüştür. Kariye Camii, mozaik ve freskleriyle ünlüdür ve Bizans dönemi sanatının en önemli örneklerinden birini sunar.



 Kariye Camii'nin içinde yer alan mozaik ve freskler, Hristiyanlık tarihindeki sahneleri ve kutsal figürleri betimler. Bu sanat eserleri, Bizans döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Cami, Osmanlı döneminde bir süre ihmal edilmiş olsa da 20. yüzyılda restore edilmiş ve 2020'lerde UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir. Kariye Camii, İstanbul'un kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçasını oluşturur.



Kariye Camii, İstanbul'un en önemli Bizans dönemi yapılarından biridir. İlk olarak 4. yüzyılda Aziz Stefanos Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Daha sonra 11. yüzyılda, Komnenos Hanedanı'nın desteğiyle, manastır kompleksi olarak genişletilmiştir. 14. yüzyılda, Paleologos Hanedanı döneminde, caminin içi mozaiklerle süslenmiştir. Bu mozaikler, İsa'nın yaşamını ve öğretilerini, Meryem'in hayatını ve peygamberlerin hikayelerini tasvir eder. 16. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet döneminde camiye dönüştürülmüş ve daha sonra Osmanlı döneminde çeşitli tamiratlar geçirmiştir. 20. yüzyılın ortalarında yapılan detaylı bir restore süreciyle cami, ziyaretçilere açılmış ve bugün hala ziyaret edilmektedir. Kariye Camii, İstanbul'un tarihî ve sanatsal zenginliğini yansıtan önemli bir yapıdır.

Edirnekapı semtinde, hâlen ayakta duran Theodosius Surları'na yaklaşık yüz metre uzaklıkta bulunan yapı, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir yapı topluluğu olan Khoara Manastırı'nın merkezini oluşturmaktaydı. İstanbul'un Fethi'nden sonra elli sekiz yıl daha kilise olarak işlevini sürdü. Mozaikleri ile ünlü kilise, 1511'de cami olarak kullanılmaya başladı. 1945'te ulusal anıt ilan edilen yapı, Bakanlar Kurulu kararı ile 1948 yılında Müzeler İdaresi’ne bağlı bir müze hâline getirildi. Kariye Camii, 2019 yılında Danıştay'ın iptal kararı sonucu Cumhurbaşkanı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmişti.

06.05.2024 tarihinde "79 yıl sonra Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından restore edilerek yeniden ibadete açılmıştır. Ayasofa-i Kebir Camii'nden sonra, daha önceden cami olarak kullanılan mekan müzeye çevrilmişti. 1947'den sonra müze haline gelen bu cami vakıflarımızın gayret ve himmetleriyle tadilattan geçirilmiş  yeniden ibadete açılarak İstanbul'umuzda müminlerle buluşması sağlanmıştır.

5.5.24

BUNU MU İSTİYORSUNUZ!!!

 BUNU MU İSTİYORSUNUZ?


• Çocuğunuz;


– Varsın, bir çivi bile çakamasın ama dersleri iyi olsun.

– Varsın omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın ama matematiği düzgün olsun.

– Varsın evin çalan telefonuna cevap veremesin ama notları yüksek olsun.

– Varsın eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın ama fen lisesine gitmiş olsun.

– Varsın ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün ama sınıfın birincisi olsun.



– Varsın kendisinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin ama öğretmenlerinin gözdesi olsun.


– Varsın başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız efendim…” diyemesin. Ama yabancı dili mükemmel olsun.

– Varsın, oyun arkadaşları olmasın ama sınavlarda “on” çeksin.


– Varsın; Taziye nedir bilmesin, Başın sağ olsun ne demek, anlamasın, Geçmiş olsun kime denir niçin denir haberi olmasın, Uğurlar olsun ne anlama gelir farkında olmasın


Ama karneleri süper olsun.


– Evet varsın tek dostu olmasın ama  iyi gelir getiren bir mesleği olsun.


Bu çocuğu bu hale nasıl mı getirdiniz?


– Bandı üç ay geriye sararak, çocuğunuzla “nelerden ibaret” olan iletişiminizi dinlemek ister misiniz;

–Oğlum çıkar üstünü-başını doğru derslerinin başına.

– Kızım öğrenemedin gitti şu işi hafta içi sokak-mokak yasak.

– Ne gezmesi sen önce ödevlerini bitir.

– Oyun mu gelmeyeyim yanına.

– Geçen dönemin berbat karnesini unuttuğumu sanma.

– Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine.

– Yavrum, bıktım ama her akşam ders çalış demekten.

– Şu odanın hali ne küçük bey!

– Hayır efendim siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz.

– Haftaya veli toplantısı var biliyorsun değil mi küçük hanım.

– Çocuklar, kesin şamatayı da elime sopa almayayım…


• Çocuğunuzla bilmem ama,bu tarzınızla kimseyle iletişim kuramazsınız.


• Mesela, çocuğunuz hakkında şunları hiç merak ettiniz mi:


– Elinin neye yatkın olduğunu,

– Gönlünün neler arzuladığını,

– Dilinin neye uyumlu olduğunu,

– Gözlerinin zevkini,

– Hangi oyunlardan hoşlandığını,

– Neleri “merak” ettiğini,

– Arkadaşları ile en çok hangi oyunları oynadıklarını,

– Hangi oyunlarda başarılı olduğunu,

– Futbolla ilgisini, basketle arasını, satrançla havasını hiç merak ettiniz mi acaba?

– Bisiklet sürmeyi öğrenip öğrenmediğini,

– Resim dersiyle ilgisini,

– Müzikle arasını hiç mi sormadınız?

• Öyleyse çocuğunuzla:

– Ayağı yere basan bir iletişim kuramazsınız.

– Her sözünüze tepkili olması,

– Lafı ağzınıza tıkaması,

– Bazen de sizi terslemesi,

– Hayallerinizin suya düşmesi hep bundandır canım kardeşim.


ÜSTÜN DÖKMEN